Paylaş
Giriş ücretsiz, festival süresince otobüs, tramvay da. Dolayısıyla bazı anlarda 50 bin kişinin toplandığı söyleniyor GastroAntep Festival alanına.
Ortalık orman yangını gibi. Izgara dumanından görüş mesafesi yer yer 3 metreye kadar düşebiliyor. Gaziantepliler hallerinden son derece memnun: Kadın-erkek, genç-yaşlı, zengin-fakir, açık-kapalı... Vanilyalı tütsü muamelesi yapıyorlar bu sumaklı sis perdesine.
“Kadın” bir etkinlik bu festival.
Tıpkı şehrin belediye başkanı gibi. Salça standı da var, katmer standı da. Şerbetçi, baklavacı, pizzacı, kebapçı... Hem de hepsinden 5’er, 10’ar tane.
Ama asıl güzellik, ev kadınlarının açtığı stantlar: Ne dolmalar, ne içliler, ne yuvalamalar, ne börekler...
1 ay öncesinden tutulmuş bütün stantlar. Şehir halkı ve dışarıdan gelenler ne severse alıyor; ister piknik masasına, ister çimene...
Üstelik konser müzikleri eşliğinde.
Bu şehrin insanlarının kahvaltıda öğle yemeğini, öğle yemeğinde akşam ne yiyeceğini düşündüğü söylenir.
Ama Anteplilerin 7x24 yemek yedikleri külliyen yalan.
Fotoğrafta gördüğünüz üzere arada müzik ve dans molası da veriyorlar.
Aç kaldıkları tek restoran
Şehrin bu gastronomik şehvetini kamçılamak, kaybolan lezzetleri hayata döndürmek, eskilerin yanına yenilerini eklemek için Mutfak Sanatları Akademisi gibi birçok girişimi var belediyenin.
Bunlardan biri de “şehrimizde bir fine dining restoran olsun” anlayışıyla kurulan Rayiha Restoran.
Başkan Fatma Şahin yöresel yemek kültürünün daha da zenginleşmesi için tuttuğunu buraya götürüyor. Fakat Antepliler bu küçücük porsiyonlarda gelen “yorumlu” yemeklerle asla doymuyor, çıkışta mutlaka bir de kebapçıya gidiyormuş.
En iyi vegan restoran bile dürümcü
Gaziantep et dışında da kuvvetli bir mutfağa sahip. Belediyenin basın danışmanına bu kebap cennetinde hiç vegan ya da vejetaryen lokanta olup olmadığını sordum, herkes yüzüme baktı. Anladık ki oradan bir şey çıkmayacak, internete girdim. Tripadvisor’da 1 numara, Dürümcü Recep Usta çıktı. Yemek Sepeti’ndeki menüsünde, ciğer kavurma dürüm, psikopat tavuk döner dürüm gibi ürünlerin yanında evet; acılı nohut dürüm var, 40 lira.
Cephanesiz siviller
Gaziantep tam bir müzeler şehri.
Zeugma Mozaik Müzesi’nden tutun cam müzesine, mutfak müzesine, peynir müzesine, zooloji müzesine, oyuncak müzesine, fıstık müzesine, para müzesine, hamam müzesine kadar...
Hepsi ayrı güzel ama içlerinde beni en çok etkileyen Panorama Müzesi oldu.
Fransız işgalcilere karşı verilen şanlı direnişin üç boyutlu canlandırmalarını gezerken gözleriniz doluyor; dilinize bir halk türküsü yerleşiyor:
“Karayılan der ki harbe oturak / Kilis yollarından kelle getirek / Nerde düşman varsa orda bitirek / Vurun Antepliler namus günüdür!”
Sonradan “gazi” unvanını alacak Antep, düşman postalından 25 Aralık 1921’de kurtuldu.
Son söz
Bu özel şehre en son o korkunç gün gelmiştim. 6 Şubat saat 04.17’de ilk, 10.24’te ikinci deprem olduktan 5 saat sonra buradaydım. Merkezde, yerle yeksan olan İslahiye ile Nurdağı ilçelerinde ve komşu şehirlerde 1 hafta görev yaptım. Bazı depremzedeler “Ölenler kurtuldu aslında” diyordu.
Çünkü sağ kalanlar ne evlerine girebiliyor ne de yiyecek alacak açık dükkân bulabiliyordu.
Elektrik olmadığı için fırınlar bile çalışmıyordu. İnsanlar en son, depremden bir önceki akşam yiyip yattıklarını, sonra bir daha yemek yemediklerini anlatıyordu. Günlerce...
“Hadi biz dayanırız, çocuklarımız açlıktan ölecek” diyen annelerle konuştum gastronomi kentinde.
Başlığı o yüzden “Bayram havası” diye attım.
O günlerdeki yoklukla bugünkü bolluğu kıyasladığım için.
Yoksa elbette ki bayram mayram yok. Acılar hâlâ çok taze.
Mehmet Âkif o lafı eksik söylemiş aslında. Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırtmayacağı gibi...
Enkaz başında da çaresizce ağlatmasın.
Paylaş