Paylaş
Azeri oligarklar Ruslara kıyasla daha cana yakın insanlar. Türkiye’yi mesken tutan Mihail Prohorov, Oleg Deripaska gibi Rusların yanında, Telman İsmailov ya da Palmarina’nın sahibi Mübariz Mansimov gibi Azergark’lar çok daha cana yakın, makara kukara... Mansimov, Palmarina’da ne gezmeye, ne de misafirlerini gezdirmeye doydu golf arabasıyla.
Açılış Türk ve Azeri sosyetelerini de bir araya getirdi. Ayırmak çok kolay: Mesela Azeri kadınlar daha güzel ama makyajları abartılı. Türkler daha çok çakma sarışın olanlar. Erkeklere gelince... Türk erkeklerinin kendilerini kastığını ve dans etmediğini mi düşünüyorsunuz? Siz buna bir de Azerileri gördükten sonra karar verin.
Program bir fiyaskoyla başladı. Sunucular Seray Sever ve Murat Başoğlu geceyi resmen açtıktan sonra Nikolai Baskov’u sahneye davet ettiler. Ama Rus tenorun geç kaldığı anlaşılınca özür dileyip sahneden indiler.
Baskov’un konseri, geceye katılan birçok Türk’e göre ‘Sarıkamış’tan beri başımıza gelmiş en büyük Rus felaketi’ydi. Buna mukabil Azeri’lerin Ajda’yla aralarının ‘yahşi’ olduğu her hallerinden belli.
“... Gözlerimde yaşlar / İnanmam sevgilim böyle bitmez aşklar...” Süperstar’ın ağzından bu güftelerin döküldüğü saniyelerde, Twitter İstanbul’un göz yaşartıcı gazla helak halde olduğunu duyuruyordu...
Bir ara geceye Başbakan’ın da teşrif edeceği dedikoduları dolandı ama Egemen Bağış’la yetinmek zorunda kaldık. Neyse ki Ajda etrafa dikilmiş çiçekler için kimseye teşekkür etmedi.
Palmarina’nın içinde yılın 12 ayı açık olacak Billionnaire, Cipriani, Nusr’et gibi restoranların sahipleri de tam kadro gecedeydi. Ajda sahnedeyken Billionaire’in sahibi Flavio Briatore, Guiseppe Cipriani, Tektaş Saatçilik Yönetim Kurulu Başkanı Shelly Ovadia ve Chopard’ın eşbaşkanı Caroline Gruosi-Scheufele ile Cipriani’de yemek yedi. Billionnaire’deki after partiye geç gittiler.
Gecenin dedikodusu, Chopard’ın eşbaşkanı Gruosi-Scheufele’nin, böyle bir geceye nasıl olup da taşlı/tuhaf, alelade bir tişörtle katıldığıydı. Gruosi-Scheufele yatta kaldığı için gece elbisesinin olmadığını, açılışa birkaç saat kala, bulduğu bir mağazadan bu tişörtü aldığını anlattı.
Palmarina’nın mimarıyla tanışmak isterdim. Billionaire’in mimarisini tasarlarken Anıtkabir’den etkilenip etkilenmediğini gerçekten merak ediyorum.
Billionaire’deki after party, ‘her ünlüye bir loca’ matematiğiyle dizayn edilmişti. Mesela Mahsun Kırmızıgül, VIP bölümünün sağ arka köşesindeki locaya kurulmuştu. Etrafında Doğu Avrupalı modellerle tam bir playboy edasında... Ancak cool’luğun dozunu kaçırıp bütün gece kısık gözlerle etrafı kesince, çevresindeki kızlar durumdan sıkılıp, dansı bahane ederek yan masalara transfer olma çabasına girdiler.
Allah başka sıkıntı vermesin; F1 Renault Racing’in eski sahibi Briatore’nin derdi, masaya servis edilen şampanyaların yetersiz olmasıydı. Sorun nasıl mı çözüldü? Tahta oturtulmuş bir model, elinde devasa bir şampanya şişesiyle masaya geldi. Durumdan memnun olan Briatore gece boyunca sandalyelerin üzerine çıkarak iPad’iyle çekim yaptı.
Çaki misin nesin? Kâbuslarımdan çık Nusret!
Gecenin en renkli simalarından biri papyon-şort kombiniyle Nusr-et lokantasının sahibi Nusret Gökçe’ydi. Nusret’in kıyafet seçimi yeterince korkunç değilmiş gibi, bir de Palmarina’ya açılan Nusr-et şubesinin önüne yaklaşık 40 santim boyunda, eli bıçaklı bir heykelini dikmiş. Kalabalıkta farkında olmadan dibine kadar gidip birden heykeli gören arkadaşım çığlık attı: “Ay rüyama girecek bu, Çaki bebek gibi!”
Hey gidi Craig...
Açılışın after partisinde Craig David çalacak. Yat limanındaki en şık parçalardan biri Casa De l’Arte teknesinde ünlü rapçiyle sohbet ediyoruz. Laf dönüyor, dolaşıyor Craig’in yükseliş ve düşüşüne geliyor. “2003’te Sting’le birlikte yaptığın ‘Rise and Fall’ (Yükseliş ve Düşüş) senin için bir zirve noktasıydı. Kendini spora vermen iyi ama o günden beri de adını her geçen gün daha az duyuyoruz, neden?” diye yekten soruyorum. Pek bozuntuya vermemeye çalışarak yeni projelerini anlatıyor: “Önümüzdeki yıl için yeni bir albüm hazırlıyorum. Canlı ve DJ performansları da devam ediyor bir yandan. Miami-Londra arasında çalışıyorum” diyor. Sonra ballandıra ballandıra o akşam bize çalacağı seti anlatmaya başlıyor: “TS5 benim Miami’de çaldığım bir DJ seti. Dışarı çıkmadan önce evde arkadaşlarıma çaldığım parçalardan oluşuyor. Aynı isimde bir de radyo programım var. Bu yaptığıma tam olarak DJ’lik denemez çünkü şarkı da söylüyorum. Benim yaptığıma ‘şarkı söyleyen DJ’ demek daha doğru olur” diye anlatadursun biz masanın etrafındakiler, kendi aramızda çoktan “neydi, ne olmuş” dedikodularına dalmış durumdayız.
Paylaş