Paylaş
Organizatör ve menajer Ahmet San, “Haber Bahane” programında Ajda Pekkan’la ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Ajda Pekkan’ın dünya starı olmak yerine parayı tercih ettiğini söyleyen San şu görüşleri dile getirdi:
“1974’lerden bahsediyorum. Her yerde Ajda Pekkan şarkısı çalıyordu. O dönemin en büyük Fransız şarkıcılarından Enrico Macias, Ajda ile konser veriyordu. Avrupa starı olmaya giderken Bebek Belediyesi’nden (gazinoyu kastediyor olmalı) 6 aylık iş ve bilmem kaç aylık parasını peşin aldığı için bıraktı o pazarı.”
Ahmet San elbette alanında çok yetkin ve görüşleri kıymetli bir isim. Ama burada Ajda Pekkan’a biraz haksızlık yapıldığını düşünüyorum.
Ajda Pekkan parayı çok seviyor ya da sevmiyor olabilir.
Mesele bu değil. Ama şurası kesin ki 6 aylık gazino parası için dünya starlığını elinin tersiyle bir kenara atacak biri de hiç değil Pekkan.
Kaldı ki Ahmet San’ın bahsettiği 1974 yılı Türkiye ve Türk sanatçılar açısından zorlu yıllardı.
Kıbrıs Barış Harekatı yapılmıştı ve Türkiye ambargo altındaydı.
Kafalardaki Türk algısıyla bir Türk sanatçısının bahsedilen coğrafyalarda tutunabilmesinin zor olduğu bir dönemdi. En azından ülkesini kötülemediği sürece.
Zaten 1980’de Türkiye’yi Ajda Pekkan’ın temsil ettiği Eurovision yarışmasında da ağzımızın payını almış, “Petrol” şarkısıyla ancak 23 puan toplayabilerek 15’inci olabilmiştik. Bu 23 puanın 12’si de Fas’tan gelmişti.
Ajda Pekkan pek tabii ki dünya starı olabilecek kalibrede bir sanatçı ama bazen coğrafya kaderdir işte.
Peki kendi coğrafyasında ne yaptı Ajda Pekkan? Bugün 78 yaşında ve kariyeri için hâlâ deli gibi çalışıyor. 12 Haziran’da Beşiktaş Tüpraş Stadyumu’nda konseri var. Haftada bir gün dans, iki gün pilates, bir gün de kondisyon ve ağırlık çalışarak hazırlanıyor bu özel geceye.
Diyeceğim o ki, Ajda Pekkan dünya starı olamadıysa Ajda değil, dünya utansın...
Selen rahat, biz rahat
Selen Görgüzel estetik yaptırdıktan sonra olgunlaştığını söylüyor.
E ne mutlu ona.
Ama asıl ne mutlu bize:
Yüzünü yaptırıp bir nebze olsun rahatladıysa artık bir süre güzelleşmek için anne sütü içmek, ayı kanı enjekte ettirmek, sperm kullanmak gibi abuk sabuk şeylere maruz kalmayacağız demektir.
Böyle olacağını bilsek aramızda toplar parasını yaptırırdık estetiğini.
Santarelli’nin saati
A Milli Kadın Voleybol Takımı’nın baş antrenörlüğüne getirildiği ilk yılda Milletler Ligi, CEV Avrupa Şampiyonası ve Paris Olimpiyat Oyunları’nda ülkemize birincilik gururu yaşatan İtalyan çalıştırıcı Daniele Santarelli’yi biliyorsunuz:
Hani Filenin Sultanları’yla maçları kazanıp kazanıp sonra kızlarla hep beraber “Erik Dalı” oynayan adam...
Son olarak Japonya maçında çekilen bir fotoğrafıyla gündemde.
Ellerini kafasının arkasında kavuşturduğu karede saatinin duvar kağıdını Türk bayrağı yaptığı ortaya çıktı.
Yahu sen ne sempatik bir adamsın Santarelli, seni kim gönderdi bize!
Gel senin adını Salih Telli yapalım, üstüne de Türk vatandaşlığı basalım. İçimizde birçoğumuzdan daha çok hak ettiğin kesin.
Sanki bana saplandı o bıçak
Belli ki pırıl pırıl bir aile. Anne, öğretim görevlisi. Baba, emekli albay.
Atatürkçü bir çift, evlatlarının adını Ata koymuşlar.
Çocuk 20 yaşında. Yakışıklı mı yakışıklı. Sevgilisi var.
Gitar çalıyor.
Üniversite öğrencisi.
Ebeveynlerinin muhtemelen ihtiyacı yok ama aynı zamanda çalışıyor, moto kuryelik yapıp masraflarına ortak oluyor.
Ve sipariş teslim etmeye gittiği bir cani tarafından 25 yerinden bıçaklanarak öldürülüyor.
Katil, Ata Berk Akman’dan para istiyor, vermeyince de başlıyor art arda bıçak sokmaya. Daha önce de 6 suç kaydı var.
Görüntüleri izlediğimde sanki bana saplandı o bıçak.
Emekli albay baba açıklama yaptı: “40 yıl üniforma giydim. 25 binin üzerinde asker geçti elimden. Bir askerimin bile burnu kanamadı. Ama ben kendi çocuğumu koruyamadım.”
Sen koruyamadın değil albayım, biz koruyamadık.
Paylaş