Balat’ta yeni açılan Balat Meze’de ilgimi en çok çeken yemek Kayseri tepsi mantısıydı. Tepsi mantısı ama koca tepsiyi meze tabağına dönüşecek şekilde ufaltmışlar. Tabii onunla birlikte içindeki mantı taneleri de minyonlaşmış. Kemik suyuyla pişiriliyor, üstüne yoğurdunu kendiniz döküyorsunuz; normalde iki kişilik ama biraz zorlarsanız tek başınıza bitirebiliyorsunuz.
Malzemeler Anadolu’dan...
Onun dışında tarama, humus, cercerun, öcce (Antakya mücveri), levrek marin, patlıcan ruloları, atom, kokoreç denemeye değer. Malzemelerin her biri Anadolu’nun farklı bir yerinden geliyor. Mesela atomu Karaman’ın yanık yoğurdundan yapıyorlar. Çünkü mekânın işletmecisi ve şefi Savaş Ergen yıllarca yemek programı yapımcılığı yapmış ve bu sayede neyi, nereden, nasıl tedarik edeceğinin güzel bir arşivini oluşturmuş.
Terastan yer bulmaya çalışın
Mekân ilginç bir yerde: Haliç Köprüsü’nün Ayvansaray ayağında, geçmiş yüzyıllara gitmişsiniz hissi yaratan mimariyle yapılmış ultramodern bir sitenin içinde. İkinci katta olduğu için akşamüzeri kızıllığında Haliç’e bakan güzel de bir manzarası var. Gitmeye niyetlenirseniz önündeki terastan yer bulmaya gayret edin.
Mezeler 27-43, salatalar 30, ara sıcaklar 31-43 lira. (0554) 167 70 06.
Türkiye’de yaşayan İngiliz arkadaşımız var. Özbeöz İngiliz, Helen. Bir Türkçe konuşuyor, inanamazsınız. Paketi açılmamış argosuna kadar. En son ağzından “kâfi” lafının çıktığını duyduk. Ama layıkıyla. İncelterek falan.
Hadi Helen yıllardır aramızda. Güzel Türkçe konuşup düzgün yazmaya özen gösteren insanlardan öğreniyor dilimizi.
Yahu Türk dizisi izleyerek Türkçeyi söken Araplar, İranlılar, Balkanlılar, Latin Amerikalılar var.
2018’de Türkiye’nin en güzel kızını seçmişiz: Şevval Şahin. Adını o zaman duymadıysanız son dönemde insanlara korona bulaşan partileriyle çalınmıştır kulağınıza.
“Moda ve Sosyete” isimli programa katıldı.
Düğünüm var benim anlamıyon mu?” lafıyla fenomen olan Ayşo’yu sosyal medya meraklıları yakından tanıyor.
Sosyal medyadan uzak olanlara hızlı özet: Adına açılmış, bol takipçili onlarca hesap var ama kendisinin fenomen olduğundan haberi yok.
Çiçekçilik yaparak hayatını devam ettiren, sokaklarda yaşayan bir kadıncağız.
Yaşadığı zorluklardan dolayı aklı biraz gel-git.
Ama dünya şekeri.
Kafayı evlenmeyle bozmuş, zaten bu kadar tanınmasının nedeni de
◊ Hülya Avşar’ın adası:
Avşar, ara ara basına bu tür gayrimenkul haberleri sızdırmayı seviyor. Sonra bir bakıyorsunuz her yerde “Hülya Avşar Riva’da çiftlik yaptırıyor, inek sağacak”, “Hülya Avşar ada satın aldı” haberleri...
Halbuki ortada fol yok, yumurta yok.
Adı geçen Çiçek Adası’nın hissedarı böyle bir görüşmenin dahi olmadığını açıkladı.
Şöyle bir arşiv tarıyorsunuz meğer aynı ada, “Hülya Avşar alıyor” diye, 2007’de de yazılıp çizilmiş. Fakat medyaya konuşmayı, başlık vermeyi bu kadar seven Avşar, sonra çıkıp “Yok arkadaşlar öyle bir şey” diye düzeltme de yapmıyor. 17 yıldır Çiçek Adası’nda yaşayan ve Robinson Ailesi olarak bilinen çift, taşı gediğine koymuş en sonunda: “Bunları durup durup gündeme gelmek için yapıyor.”
◊ Nesrin Cavadzade’nin sergisi:
Medyaya başlık vermek, neyin başlık olacağını bilmek konusunda henüz Hülya Avşar’ın eline su bile dökemez. Ama iddialı geliyor, bakarsınız ileride boynuz kulağı geçer. Oyuncu Nesrin Cavadzade’nin terennümü de sosyal medyadan kendisine gönderilen müstehcen fotoğraflar...
Efendim, erkekler hanımefendiye durmadan çıplak fotoğraflarını gönderiyormuş, o da fotoğrafları silmeyip biriktiriyormuş. İfşa etmek için hepsini toplayıp sergi açacakmış... Valla o sergiyi kim gezer bilmiyorum ama Nesrin Hanım bu sapıklardan birini avukatına verip ceza aldırsa belki arkası zaten kesilecek.
◊ Kütüphanenizde hangi ödül önde durur: Cihat Tahsin Gürson birincilik ödülünüz mü TÜBİTAK teşvik ödülünüz mü?
- Hiçbiri. Kütüphaneye ödül koymayı sevmem.
◊ Yangında hangisini kurtarırsınız? Mona Lisa tablosunu mu, koronavirüs aşısını mı?
- Koronavirüs aşısını.
◊ İmkân olsa hangisiyle kahve içmek isterdiniz? Einstein mı Pasteur mü?
- Louis Pasteur’le tanışmak isterdim. Aşı bulunmasına öncülük etmenin, insanlığa hizmet açısından izafiyet teorisinin geliştirilmesinden daha önemli olduğunu düşünüyorum.
Cuma günü, Esra Erol’un programında ortaya çıkan son rezaleti yazdım.
Canlı yayını görmemiştim. Sonradan izledim, hakikaten asap bozucu görüntüler.
Kadının biri, çocuğunun kocasından olmadığı tıbbi raporla ortaya çıkınca pişkin pişkin gülüyordu ekranda. Bu olayla birlikte sadece o kadına değil; programın kendisine karşı da tepkiler yükseldi, devam da ediyor.
İş o insanların özelinden çıktı, genel bir ahlak tartışmasına dönüştü; hatta programın kaldırılmasını isteyenler oldu.
Ben de “Esra Erol olmasa her şey düzelecek mi?” diye sormuş, hangisinin sebep, hangisinin sonuç olduğundan emin olamadığımı; bu konuda sizin ne düşündüğünüzü merak etmiştim.
Ortaya çıkan görüşlerden şöyle birkaç ana başlık beliriyor...
‘Sana ne’ciler...
◊ Sana ne? Sanki sen Esra Erol izleyicisi misin?
Sosyal medya neredeyse dördüncü kuvvet... Hukukun geç, yetersiz ya da eksik kaldığı düşünülen alanlarda vicdanların adaletini sağlamada inanılmaz bir etkisi var.
Örneği o kadar çok ki. Şule Çet cinayetinden tutun hani şu araba tekmeleyen “baklavacı kardeşlere”...
Heyecan duymamak mümkün değil. Çağımızın en büyük ilerlemelerinden biri.
Ama her ilerleme gibi kendi sorunlarını da beraberinde getiriyor.
Tozu dumanı biraz geçtiğine göre ters köşeden bakarak bir örnek vermek istiyorum: “Esra Erol olayı”.
Bilmeyenlere kısaca hatırlatalım: Esra Erol, “reality show” denilen bir sabah kuşağı programı yapıyor. Programında evli bir kadının çocuğunun kocasından olmadığı ortaya çıktı. Adam canlı yayında yıkıldı, kadınsa neredeyse kahkaha atacaktı.
Hemen herkesin tüylerini diken diken eden bir sahne.
Azeri kadın spiker haberi önce düzgün düzgün sunmaya çalışıyor, sonuna doğru kendini tutamayıp sesi titreyerek ağlamaya başlıyor:
“Bazı torpahlarımız işgaldan azad olundu. Gözünüz aydın olsun.”
Kadın ağlıyor, seyredip ben de ağlıyorum. O anda ne gazeteciyim, ne objektif...
Tarafsız ne demek? İliklerime kadar tarafım. Lise talebesiyken para biriktirip Azerbaycan’a gittiğim günkü kadar taraf. Karabağ krizinin ardından önceki gün bir başka kadın spiker; Ece Üner, bu kez Türkiye’den sunuş yaptı.
Çatışmaların Azerbaycan’ın saldırılarıyla başladığını ve Türkiye’nin bu konuda uyarılması gerektiğini savunan Kim Kardeşyan’ı (Kardashian) yaptığı yorumla ekranda gömdü.
Oyuncu Deniz Çakır, bu yoruma sert biçimde karşı çıktı.
“Bu nasıl avam yakışıksız bir üsluptur. Pes yahu... Bu üslup ile ana haber bülteni sunuyor. İnanılır gibi değil” dedi.