◊ Uçakta/otobüste habire omuzunuzda uyuyan bir adam/kadın var... İnce ince ittirir misiniz, hostese mi şikayet edersiniz?
- Ne ittiririm ne hostese şikâyet edebilirim. Kalakalırım, öylece uyanmasını beklerim.
◊ Hiç hatırlamadığınız biri size çok samimi davranıyor. Yekten hatırlamadığınızı mı söylersiniz, dolambaçlı sorularla kim olduğunu mu anlamaya çalışırsınız?
- E dolambaçlı yolları tercih ederim tabii.
◊ Hangisi daha gurur verici: Size “edebiyatın cumhurbaşkanı” denmesi mi adınıza kütüphane açılması mı?
- “Cumhurbaşkanlığı”, rahmetli bir arkadaşımın bana yakıştırdığı bir unvan. Dostlarım da bunu uygun gördü. Ama adıma kütüphane açılması daha gurur verici. Şu anda adıma açılmış üç kütüphane var. Biri Antalya’da Doğan Hızlan Kütüphanesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde de adıma özel bir bölüm var. Bir kütüphane de TÜYAP’ta. Yeni kütüphaneler de açılacak.
◊ Hangisi daha vazgeçilmez: Dillere destan dolmakalemleriniz mi, papyonlarınız mı?
- Papyonlarımdan vazgeçemem, giyimimde onları seçerken ayrıca gözden geçiriyorum. Ama papyonlar her zaman karşımda değil. Dolmakalem-lerimse hep gözümün önünde. Ortaokuldayken teyzem Saadet Yazar bana altın bir Pelikan dolmakalem aldı, merak ve tutkum işte o zaman başladı. Dolmakalemler bakım ister, işçiliği var.
Koronavirüs önlemleri kapsamında şehirlerin bazı sokak, cadde ve alanlarında sigara içmek yasaklandı.
Toplumun büyük çoğunluğunun desteklediği anlaşılıyor.
Medyada, sosyal medyada destek demeçleri veriliyor, mesajlar yayınlanıyor.
Sigara içen biri olarak ben de sonuna kadar destekliyorum uygulamayı. Ama bekara boşanmak kolay, işi isterseniz bir de bir sigara içenden dinleyin.
Kararı duyunca önce bir panikledim: Yahu kapalı alanda zaten yasak, açık alanda da yasaklandı.
E şimdi ne olacak, nasıl olacak?
Sonra anlaşıldı ki bütün açık alanlar değil, insanların yoğun bulunduğu yerlerde yasaklanmış. İlçe ilçe yayınladılar.
Şişli’de bomontiada’nın hemen çaprazındaki Safiye çarşamba, cuma, cumartesi ve pazar açık. (0544) 878 75 75
Yaş ortalaması 30-40. Karı-koca, sevgili, arkadaş masaları... Kalabalık grup yok. En fazla dört kişi.
Açılışlar böyle olur zaten, kalabalık grup gelmez. Sonradan insanlar deneyimleyip sevdikçe doğum gününü vs. orada kutlamaya karar verir.
Bütün hazırlıklara rağmen tuhaf, hatta biraz da buruk bir açılış... Safiye Kabare aslında önceki cuma açılacaktı. O gün İzmir depremi oldu. Yakışık almayacağını düşünüp çarşambaya ertelediler.
Çarşamba tam açılacaklar, bu kez de aynı gün mekânlar için saat 22.00 kısıtlaması geldi. Açılışı 20.00 olarak planlamışlardı.
Hazırladıkları şovların bile iki saate sığması mümkün değil. Misafirleri tek tek arayıp açılışı 19.00’a çektiklerini haber verdiler.
Ne demiştik? Karı-koca, sevgili, arkadaş masaları... Aralarda sosyal mesafe. Mekân normalde 200 kişilik ama pandemi nedeniyle 110 kişi alabiliyorlar. Fiks menü var. Menü fiks ama fiyat, ‘adamına göre’ değişiyor. “Sahneye en yakın ‘faça’ masalardan istiyorum” derseniz kişi başı 350 lira. Daha arka masalar 250.
Bu fiyata yerli içki, mezeler, ara sıcaklar, somon veya kuzu seçmeli ana yemek dahil. Nasıl diye soracak olursanız: Kelimenin tam anlamıyla ‘kâfi’.
Sokaklarda, caddelerde F1 araçları dolaşıyor; Sultanahmet, Bebek gibi semtlerde çekimler yapılıyor, köprüde yapılan tanıtım çekimlerinden bütün Boğaz’da güçlü motorların sesleri yankılanıyor.
İşin çok “Türkiyeli” ve eğlenceli yanları da var. Yapılan çekimlerdeki fotoğraflarda bu muazzam araçları OGS, HGS tabelasının altından geçerken görüyorsunuz.
Honda’nın aracını trafik çekicisine koymuşlar mesela, takım ve teknisyenler de üstünde, halka el sallıyorlar. Altta çekicinin numarası yazıyor: (0545) 652...
Ünlü pilotlar Alexander Albon ve Pierre Gasly deniz kenarına oturmuş, manzaraya karşı tavla atıyor.
Efsane Lewis Hamilton, yayınladığı mesajda Türkçe olarak “Merhaba Türkiye” diyor.
Önemli yollarda trafiğin kapanmasından dolayı homurdananlar da var tabii.
Ama sonuçta bu tanıtım ülke olarak hepimize dönüyor.
Türk profesör Uğur Şahin’in koronaya karşı geliştirdiği aşının yüzde 90 oranında başarılı olduğunu okuduk dün.
Eşi Özlem Türeci’yle Almanya’da kurdukları BioNTech adındaki firma uzun süredir koronoya karşı bir aşı üzerinde çalışıyordu.
Aşı, aralarında Türkiye’nin bulunduğu 6 ülkede, 43 bin kişi üzerinde denenmişti.
İlk sonuçlar başarılı, aşıya ruhsat alınması için başvuru aşamasına gelindi. Bu da ocak ya da şubat gibi kitlesel aşılamanın başlayacağı anlamına geliyor.
Yani dişimizi biraz daha sıkıp alınan tedbirlere kurallara riayet edersek, önümüzde üç-beş aylık bir süreç kalmış gibi görünüyor.
Sonra tekrar eski özgür günlerimize, seyahatlerimize, tatillerimize, eğlencelerimize dönebileceğiz.
Bunu insanlığa hediye edenler de bir Türk karı-koca olacak. Tıpkı radyasyon alanındaki çalışmaları nedeniyle Nobel Fizik Ödülü alan “Pierre ve Marie Curie” gibi.
İzmir depreminde yurdun dört bir yanından koştular, enkazın pençesinden can kurtarabilmek için günlerce canlarını dişlerine taktılar.
Hepimizin umudu oldular. Kahramanlıklarıyla bizleri ekran başında gözyaşlarına boğdular.
Dedikleri gibi: 2020 yılı bir film olsaydı başrolde arama kurtarma ekipleri olurdu.
En ön planda AKUT’u görüyorduk ama aralarında itfaiyeciler de vardı, madenciler de... Her birini tek tek anmak, isim isim teşekkür etmek gerek.
Çünkü o harala gürele arasında fark edemediğimiz, görüp de belleyemediğimiz kahramanlar da var aslında.
Türk Telekom’un CEO’su Ümit Önal’dan bir mail aldım. Şirket bünyesinde bir arama kurtarma ekibi kurmuşlar.
Ve o ekibin de İzmir’deki enkaz çalışmaları sırasında sahada olduğunu öğrendim.
Ne güzel, keşke her firmanın böyle bir gönüllü ekibi olsa.
◊ İzmir doğumlusunuz. İstanbul mu, İzmir mi?
- İzmir her zaman birinci benim için. Çok seviyorum. Cümle içinde kullansam hep “Canım İzmir’im” diye geçiririm.
◊ Ünlü olmadan önce Türkiye Elektrik Kurumu’nda memurdunuz. Şans mı, sebat mı?
- Türkiye Elektrik Kurumu’nda değil, İzmir Belediyesi’nde. O yanlış bilgi. Sadece 6 ay çalışabildim. Sonra İstanbul’da yarışmaya girdim ve hayatımın bütün akışı değişti.
◊ Asker çocuğu olmanın nesi daha zor: Disiplin mi, sürekli şehir değiştirmek mi?
- Asker çocuğu olmak hayatınızı disiplinli hale getiriyor. Benim en güzel özelliklerimden. Ama insanlar sizin kadar özenli ve disiplinli olmayınca büyük sorun. Sürekli şehir ve insan değiştirmek de bir yere, birine bağımlı kalmama duygunuzu kuvvetlendiriyor ki bence büyük konfor. Belki de hayatım bu yüzden çok keyifli geçti.
◊ Çocuk taklitleriniz meşhur. Hangisi sizin seriniz: “Evde Tek Başına” mı, “Problem Çocuk” mu?
◊ Kleopatra Uğur
Konya’daki bir tesiste süt kazanının içinde banyo yap, yapmak da yetmez bunu çekip sosyal medyada yayınla... Bu kadarı Kleopatra’nın bile aklına gelmezdi! Firma da Uğur Turgut da o kazanın süt kazanı olmadığını, temizlik için kullanılan dezenfeksiyon kazanı olduğunu açıkladı. Gerçi görüntüleri izlerken “Bu süt değil mi acaba” diye şüphelenmiştim. Sütün daha kıvamlı olması gerekir çünkü. Neyse soruşturmadan sonra her şey ortaya çıkacak nasılsa...
◊ Paçi Hilal...
Gazeteci Hilal Kaplan korona olmuş. Acil şifalar... En büyük şikâyeti koku duyusunu kaybetmesiymiş. Çare olarak da kulak çubuğuyla burnuna organik köy tereyağı sürdüğünü açıkladı. Canan Karatay’ın koronaya karşı kelle-paça önermesinden beri duyduğum en tuhaf şey. Halis tereyağı deyince akla bizim Karadeniz geliyor tabii. Rahmetli anneannemi konuşturdum kafamda, gülümsedim: “Paçi (kız) burnunla değul, ağzunla yiyecesun. O zaman şifadur...”
Yerli Cindy’nin teppikleri
KADIN - ERKEK - İLİŞKİLER
Cindy Crawford’a benzerliğiyle tanınan manken Tülin Şahin’in eski eşi Pedro de Noronha, mahkemeden koruma talep etmiş, mahkeme kabul etmiş.