Savaş Özbey

Yoncimik’in kaş yapması

27 Kasım 2020
Derken gözünü çıkarması: 25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele Günü’nde yayınladığı yeni şarkısında dünyanın en cinsiyetçi mesajlarını verdi. Ne kendisinden beklenmeyecek bir şey... Eşi dostu da mı yok? Kimse mi tutmadı?

Çok önemli kadın. 1991’de çıkardığı “Abone”, 90’larda Türk pop patlamasının miladı kabul ediliyor.

Sonrası da geldi, “8.15 Vapuru” falan...

Ama sen tut, tam 29 yıl sonra, “Ayıp Şeyler” diye bir rap şarkısı yap.

Üstüne klip çek, yayın tarihini de 25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele Günü’ne denk getir.

Ve dünyanın en cinsiyetçi mesajlarını ver:

Açarsan mahremini içeri girer işte öyle... Dik dur ahlaklı ol ki seni hak ettiğin gibi sevsinler...

Hiç öyle bir kadın değil, belki niyet de iyi ama amacının ne olduğu anlaşılmayan, kafası karışık, saçma sapan bir şarkı. Kadına şiddete dikkat çekeceğim diye bir darbe de kendisi vurmuş.

Ne kendisinden beklenmeyecek, ne kör gözüm parmağına bir şey bu yaptığı...

Yazının Devamını Oku

Sigaranın yasak olduğu her yerde yeme-içme de kısıtlansın

25 Kasım 2020
Zaten çoğunun önünde alışveriş torbası yok. Yani bir ihtiyacını gidermek, alışveriş için de gelmemiş. Gezmeye gelmiş AVM’ye. Gelmişken pikniğini de içinde yapıyor. Öyle bir AVM aşkı...

AVM’lerde yemek yeme görüntülerine denk geldiniz mi?
Restoranlardan sadece paket servis alınabiliyor ya... Önlerinde masa-sandalye yasak.
Millet almış paketini, yayılmış orada restoranın önüne, maskeler fora, dip dibe piknik yapıyor.
Diyelim ki evde oturmayı beceremiyorsun. İlle de çıkacaksın... Açık havada sosyal mesafeli bir sürü yer var. Ama yok, sen ille de AVM’ye gideceksin...
Hadi diyelim üç günlük yoldan aç biilaç geldin, mutlaka oradan yemek alman lazım...
Alıp paketi, açık havaya çıkıp müsait, mesafeli bir yerde yiyemiyor musun?
Zaten çoğunun önünde alışveriş torbası yok. Yani bir ihtiyacını gidermek, alışveriş için de gelmemiş.

Yazının Devamını Oku

İrem Derici’nin çalışılmış deliliği

24 Kasım 2020
Delilik ama hedef kitlesi belli, mesaj net, sonuçları ve etkileşimi raporlanabilir, viral görünse bile sosyal medyada yürüyecek şekilde önceden tasarlanıp hazırlanmış. Sanki bir reklamcının elinden çıkmış gibi.

Türkiye’nin “Deli Deli Açıklamalar Kraliçesi” seçilse ilk 5’e kimler girer? Mekânın sahibi belli:
Yıldız Tilbe.
Ya diğer dört? Yaş kontenjanından Aleyna Tilki? Heyeti umumiye kontenjanından Bülent Ersoy? Ana-kız kontenjanından Müjde Ar?
Ben buraya İrem Derici’yi de koyardım.
Üstelik farklı bir kategoride: “Çalışılmış delilik”.
Biraz şöyle: Delilik ama hedef kitlesi belli, mesaj net, sonuçları ve etkileşimi raporlanabilir, viral görünse bile sosyal medyada yürüyecek şekilde önceden tasarlanıp hazırlanmış.
Sanki bir “reklamcının elinden çıkmış delilik” gibi.

Yazının Devamını Oku

KAHVEYİ BACH’LA İÇMEK İSTERDİM

23 Kasım 2020
İkilemli soruların bu haftaki konuğu caz sanatçısı, piyanist ve besteci Kerem Görsev. Türkiye’de caz denilince akla gelen belki de ilk isim. Sadece ülkemizde değil, yurtdışında en ünlü filarmoni orkestraları yaptığı çalışmalarıyla da tanınıyor. Fakat tuhaf şekilde samimi ve mütevazı. “Ya bırak lütfen bu ‘siz’leri, birbirimize ‘sen’ diyelim” diye ısrar ediyor. Söyleşi o yüzden senli-benli.

◊ Bir müzisyen için hangisi daha klas: Abbey Road’da Londra Filarmoni’yle kayıt yapmak mı, Rusya’da St. Petersburg Filarmoni’yle kayıt yapmak mı?
- St. Petersburg. O karamsar hava, o ciddiyet... Onun verdiği lezzet Londra’da çıkmaz. Londra’da dünyanın her yerinden gelmiş insanlar vardı orkestrada. Buna mukabil bak Los Angeles Filarmoni de ilginçti. Geleneksel Amerikan caz lezzeti... 1950’leri, Frank Sinatra’yı soluyorsunuz. Köşedeki o taburede Nat King Cole oturmuş mesela.
◊ Hangi cazcı seni daha çok etkiledi: Bill Evans mı, Tony Bennett mi?
- Bill Evans. Ondan başka yok. 89 albümünün hepsi vardır bende. Prag Filarmoni ile “To Bill Evans” (Bill Evans’a) diye albüm bile yaptım.
◊ Müziğe 6 yaşında İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda başlıyorsun ama ilk albüm “Hands and Lips” 34 yaşında geliyor. Geç mi, erken mi?
- Hiçbir zaman geç değil, çünkü hiçbir zaman bir albümü yapmış olmak için yapmadım. Mayanın tutması, kıvama gelmesi önemli. Yoksa 25’imde de yapabilirdim.

Yazının Devamını Oku

Yasak aşk yaşayanların ortak savunma cümlesi

22 Kasım 2020
Öykü Serter’in yaptığı “yasak aşk” itirafında bana tek mantıklı gelen kısım, bunun irinli bir durum olduğunu kabul etmesi. Hatayı, suçu kabul etmek insanı ferahlatır, özgürleştirir. Ama ancak o kadar.

Bir süredir ekranlarda olmayan sunucu Öykü Serter’in yasak aşk itirafı sığ magazin gündemine tsunami gibi çarptı.

Serter, Armağan Çağlayan’ın YouTube programı “196Sekiz”de evli bir erkekle uzun süre birliktelik yaşadığını anlattı:

“Bir yuvam olsa, keşke bir çocuğum olsa diye hayal kurmuş genç bir kadındım ve çok âşık oldum.”

Buraya kadar bir şey yok. Son derece makul ve masum bir istek.

Ama zurna şurada zırt diyor:

“Medeni durumu beraber olmaya müsait olmayan biriyle çok uzun süre birlikteydim. Ama yuva yıkan kadın değilim. Zaten uzun süre önce çözülmüş bir yuva vardı. Benden önce defalarca yaşanmış ilişkiler vardı.”

Galiba “yasak aşk” yaşayanların ortak savunma cümlesi bu: “Zaten uzun süre önce çözülmüş bir yuva vardı.”

Yani ne demeye getiriyorlar? Aslında şunu: Ben hiçbir şeyin olumsuza gitmesinden sorumlu değilim. Hiçbir vebalim yok. Ben olmasam da o ilişki zaten bitmişti...”

Yazının Devamını Oku

Sıla ile Hazer Şef

20 Kasım 2020
Söz, nişan gibi ara kurumlar da boşuna kurulmamış. İnsanlar birbirlerini iyice tanısınlar, en doğru kararı alabilecek vakitleri olsun diye... Çünkü bazılarının boşanmaları, evlenmelerinden daha çabuk oluyor.

Ahmet Kural’dan olaylı şekilde ayrılan şarkıcı Sıla’nın yaklaşık 1 yıl sonra şef Hazer Amani’yle birlikte olduğu ortaya çıkmış, bu senenin başında da evlenmişlerdi. 11 ay evli kalan çift, ortak bir açıklama yaparak ayrıldıklarını duyurdu. Tabii ki herkes tanışabilir, beğenebilir, âşık olabilir, ani bir kararla evlenebilir...
Tabii ki boşanmak da aşka/hayata dair. En “olur” dediğiniz insanla 1 senenin sonunda olmayacağına karar verebilirsiniz. Ama söz, nişan gibi ara kurumlar da boşuna kurulmamış.
İnsanlar birbirlerini iyice tanısınlar, en doğru kararı alabilecek vakitleri olsun diye... Çünkü bazılarının boşanmaları, evlenmelerinden daha hızlı oluyor.
Neyse ki bu sefer patırtı kütürtü yok. Her iki tarafın avukatları ortak bir metin üzerinde anlaşmış, kamuoyuna o duyuruldu.  Halbuki ne acelesi vardı Sıla’nın? Zaten Ahmet Kural’la travmalı, davalık olmuş bir ilişkiden çıkmıştı. Sonra başlat işlemleri evlen, 11 ay sonra tekrar boşan... Sırf bunlar bile iş, insan yorulur yahu.

Magazin ne yazsa çıkıyor

Bir de işin şöyle bir boyutu var: “Elâlem ne der?”
Başkalarını, çevreyi en takmıyor görünen insanlar bile belli ki acayip takıyor: Yalan söylemeler, saklamalar, hatta başkalarını yalan söylemekle, yalan haber yapmakla suçlamalar... 

Yazının Devamını Oku

Restoranlar tekrar kapanacak iddiası

18 Kasım 2020
Bırakın restoranları, bu gidişle sokağa çıkma yasakları bile geri gelirse kimse şaşırmasın. Tedbiri elden bıraktığımız, kurallara uymadığımız için kendimiz edip kendimiz buluyoruz.

Yaza girerken ne güzeldi her şey.

Evet, çok sıkıntı çekmiştik, evlerimize hapsolmuştuk, birçoğumuzun işi-gücü durmuştu, kayıplar verip üzülmüştük ama salgına karşı dünyanın en başarılı toplumlarından biri olarak gösteriliyorduk.

Yabancı televizyon kanalları gelip Türkiye’de nasıl bu kadar başarılı olunduğunu haber yapıyordu. Günlük vaka sayıları üç haneli olmuştu, yani 1000’in altına inmişti ve inmeye devam ediyordu.

Özgürlüklerimize birer birer tekrar kavuşuyorduk. Önce sokağa çıkma yasakları bitti.

Sonra şehirlerarası ulaşım serbestleşti. Gençler ve ileri yaşlılar üzerindeki kısıtlamalar kalktı. Birçok iş kolu tekrar faaliyetine döndü.

Hasar almıştık ama yaralarımızı da sarmaya başlamıştık. Eskiye tamamen dönmek zordu ama “yeni normal” diyorduk buna. Çok dikkatli ve özenli davranarak bu belayı başımızdan savacaktık.

Ama biz ne yaptık?

Uzakdoğu’nun disiplinli toplumları karşısında Akdenizli yanımız ağır bastı.

Yazının Devamını Oku

Sevgiyle nefret arasında

17 Kasım 2020
Neden bu ülkenin “özel” insanlarını oldukları gibi kabullenemiyor, ya dost ya da düşman belliyoruz? Hani her çiçekten bal alacaktık? Hani gülü seven dikenine katlanacaktı?

◊ İbrahim Tatlıses:

“Kara üzüm habbesi”nin üzümünü yiyemiyorum. Halbuki bir elini koy beline, öbürüyle mendil çevir. Olduğun yerde dizlerini kırıp kırıp kalk. Ne güzel... Ama aklıma başka yönleri geliyor, hayattan soğuyorum.

◊ Ahmet Kaya:

Başım onunla hep belada. Bugün söyle deseniz, hiç teklemeden bütün şarkılarını ezbere okurum. Tıpkı onun gibi, sesimi kalınlaştırarak. Türkçe’den ince “a” ları atarak. Ama başka yönleri geliyor aklıma, tercih yapmak zorundayım ya, ben hayattan soğumayı tercih ediyorum.

◊ Yıldız Tilbe:

Yeni bir delilik yapsa da deliliğin sınırlarını genişletse diye bekliyorum. Yapıyor da. Her seferinde anlıyorum ki deliliğin ucu bucağı yok, “Yıldız” koca evrende sadece bir merhale, daha ötesi de var.

Fakat aklıma başka yönleri geliyor, bırak evrene açılmayı... Uzanıp yıldızlardan dünyadaki neslimize bakmayı... Hayattan soğuyorum.

◊ Sezen Aksu:

Yazının Devamını Oku