◊ Uzun yıllar sahne sanatçılığından sonra albümler yaptınız. Sahne sanatçılığı mı, albüm sanatçılığı mı?
- Sahne... Orada aldığın enerji bir başka.
◊ Bir geceliğine, sahne tatminini en zirvede yaşayan bu isimlerden hangisi olmak isterdiniz: Ajda mı, Sezen mi?- Ajda Aksu...
◊ Hayatınızdaki iki önemli insandan hangisini kızdırmak daha eğlencelidir: Nükhet Duru mu, Murathan Mungan mı?
- Her ikisini de kızdırmak istemem. Hele Murathan’ı. Zaten yıllardır görmüyorum. Kızgın herhalde bana.
◊ Popüler gece hayatı markaları yarattınız. My Pavyon mu, Piyasa mı?
- İlk My Payvon olduğu için orası. Çok eğlenceliydi. My Piyasa’da o kadar eğlenmiyordum, daha çok geriliyordum.
◊
Vegan mıyım? Yoo... Tam aksine, et yemeyince doymadığına inananlardanım.
Hatta öyle “etoburum” ki et yerken dişlerimin arasından ballı bir sıvının aktığını hissediyorum.
“Dünyada hiç sebze kalmadı” deseler, belki biraz patates için üzülürüm, biraz havuç için.
Ha bir de karalahana.
Geri kalan sebzeler benim için yeşillikten ibaret. Hatta üstüne “Lütfen çimleri yemeyiniz” tabelası asılmalı.
Ama et yemenin gezegenin su kaynaklarına, atmosferine yük olduğunu biliyorum.
Haliyle yaşam tarzımın, beslenme biçiminin dünyaya daha az zarar verecek
İkisi de hedefe kilitli, yüksek isabetli füze gibi.
İkisi de isimsiz ama adrese teslim.
İkisi de bir erkeğe.
İkisi de canının yandığını saklamıyor.
Hatta giderli sözlerinde bunu ilan ediyor. İkisi de yerin dibine sokma amaçlı.
Alenen.
Reddedilmiş/tercih edilmemiş iki kadının...
Can yanmasından dökülen gerçek sözleri, ciğerden gelen kelimeleri bunlar.
80 milyonluk ülkede sayıların milyonları bulduğu söyleniyor.
Bence asıl çoğunluk, benim gibi teknolojiden zerre anlamayan “başı kesik tavuklar”...
E tamam, madem öyle Telegram’a, Signal’e ya da Bip’e geçelim diyoruz...
Bu sefer de diyorlar ki “Telefon rehberi gibi kişiye özel bilgileri onlar da istiyor.”
Haydaa, dönüyoruz başa.
Zaten ben her şeyin “beleş”inden korkarım.
Kimsenin kimseye çıkarı olmadan bedava hizmet sunacağına inanmıyorum.
Köyde kadınlar tarlaya, ormana, yaylaya gittiklerinde çocuklarını başka kadınlara emanet edermiş, onlar da çocuklara “gerçek annesi gibi” emzirmek dahil her türlü bakımı yaparlarmış.
Süt emen çocuklar da büyüdüklerinde o kadına “anne yarısı” muamelesi yaparlarmış.
Enis Arıkan, Hazal Kaya’nın da sette hasta bir çocuk için süt anneliği yaptığını açıkladı.
Hatta hasta çocuk zaman içinde iyileşmiş.
Hazal Kaya da mutluluktan gözyaşlarına boğulmuş.
Süt anneliği lafını İzmir depremine kadar epeydir duymamıştım.
Çocukluğumun “hayal meyal kavramlar”ı arasında kalmıştı.
İzmirli bir kadın, depremde kendi çocuğu için yeterince sütünün olduğunu, annesiz kalan bebekler ya da korkudan sütü kesilen anneler için süt yollayabileceğini duyurmuştu sosyal medyadan.
◊ Başak burcu olarak hangi özelliğiniz daha yorucu: Detaycılık mı kıskançlık mı?
- Eskiden gerçekten yorucu boyutta detaycı ve programlıydım ama kendimi eğittim. Kıskançlık kısmına gelince... Sevdiklerim beni sevsin isterim yoksa klasik kıskançlardan hiç değilim.
◊ İstanbul’un... Anadolu yakası mı Avrupa yakası mı?
- Avrupa. Çünkü orada doğdum, büyüdüm. Ama Caddebostan Sahili’nin yeri, kalbimde hep bambaşka.
◊ Deniz-kum-güneş mi orman-ağaç-temiz hava mı?
- Deniz benim için vazgeçilmez. Ama kum olmasın lütfen ya...
◊ Peki, Bodrum mu Çeşme mi?
“Çok sahte hesabım var. Birinde Trabzon’da yaşayan 26 yaşında bir kızım. Kedim de var, adı Fısfıs. Muhabbet ediyorum takipçilerimle.”
Sosyal medya keşfedilmemişken, bu insanlar “çoklu kişilik parçalanması”na benzer afili isimli hastalıklarla anılırdı.
Bugün ülkenin en medyatik pop starlarından biri tarafından demeç olarak çok rahat verilebiliyor.
Bilimkurgu filmi sanki. Sosyal medyada herkesin alternatif kişilikleri var.
Senin kaç?
- Benim dört abi, ancak idare edebiliyorum. Sonra kendi kendimi layklıyorum falan, rezil oluyorum...
Daha geçen hafta, çok uzun zamandır tanıdığım bir arkadaşım da benzer bir şeyden bahsetti.
Murat Dalkılıç’ın kendi kendine ettiğini dışarıdan gözlemleyip üzülmemek zor.
Canı yanan bir ergen gibi davranıyor. Delirip delirip yaptığı şeyler “cool” havasına şuna buna değil, artık doğrudan sosyal çevresine, kişisel ilişkilerine, önemli dostluklarına zarar veriyor.
En son yılbaşı programına eski sevgisi Hande Erçel ile Kerem Bürsin’i çıkardı diye Acun Ilıcalı’yla köprüleri attı, sosyal medyada takibi bıraktı. O ve başka birçok insanı.
Bir nevi erken girilmiş 40 yaş bunalımı yaşıyor gibi. Yeteneklerinizin ve fiziki kuvvetinizin zirvesinin artık geride kaldığını hissedersiniz.
Üstelik ömrünüzün önemli bir kısmı da geçmiştir...
“Bir erkek gücünü kaybedince, kadınların saygısını yitirir” gibi açıklamalar yapmaya başladı. Bu söylediklerinden 37 yaşındaki Dalkılıç’ın aslında hangi kafada olduğunu anlıyoruz biraz...
◊ Gücünü kaybetmiş...
◊