Paylaş
Böyle haberleri verdikçe Bodrum’un orta halli esnafı bozuluyor: “1000 liraya şezlong, bilmem kaç liraya lahmacun diye yazdıkça bütün beldede fiyatlar böyle zannediliyor, insanların gözü korkuyor. Oysa burada her bütçeye uygun işletmeler var” diyorlar.
Haklı oldukları bir yan var tabii ki. Ama işin lüks ayağı da haber; insanlar okumak, takip etmek istiyor.
Nedense pahalı lahmacunu başkası yiyor, başkasının çenesi yoruluyor.
Şimdi bu tartışmaya yeni bir merhale getirecek bir hesap pusulası dolaşıyor ortalıkta.
İddiaya göre geçen cuma, öğle 13.30 sularında Yalıkavak’taki Mandarin Oriental otelinin plajı Blue Beach’te ödenmiş.
Kalemlere tek tek baktığınızda pide, kola, döner, Türk kahvesi gibi hemen herkesin her gün tükettiği, çok da lüks sayılmayacak yiyecek-içecekler var.
Toplam hesap 2 bin 263 lira.
Zaten fiyatlar Euro ile, sonradan liraya çevrilmiş.
Türk kahvesinin 53, kolanın 61 lira olmasını geçtim. Beni asıl çarpan, dönerin 369 lira olması.
Dört kişi ısmarlamış; sadece dönere verilen para 1478 lira. Kuruşlarıyla 1480. Döner yiyeceğine danaya girersin...
Amerikalılar özerkliği neden beceremedi?
ABD’de George Floyd’un polis tarafından öldürülmesiyle başlayan protestolarda göstericiler Seattle kentinin Capitol Hill mahallesini ele geçirdi ve altı sokakta özerklik ilan ettiklerini duyurdu.
Bölge içinde çeşitli etkinlikler, film gösterimleri, atölyeler düzenliyorlar.
Mahallenin etrafına kurulan barikatlarda “Şu anda ABD’yi terk ediyorsunuz” yazıyor, giriş-çıkışlarda kimlik kontrolü yapılıyor.
Benzer bir durum Seattle’dan çok uzakta Danimarka’nın başkenti Kopanhag’da da var: Christiania.
Hikâyesi, yaklaşık yarım asır önce bir grup anarşist gencin, kapatılan bir NATO üssüne yerleşmesiyle başlıyor. Şehir merkezine yürüyerek 20 dakika mesafede. Yerleşik nüfusu 1000 kişi kadar ama girip çıkan turistlerle bu sayı günde 10 bini buluyor.
Kopenhag’ın en çok turist çeken noktalarından biri. Bundan 10-12 yıl önce gezmiştim. 34 hektar üzerine kurulu. Etrafı grafitili duvarlarla çevrili. Kimine göre hippi kasabası, kimine göre uyuşturucu ve rock cenneti, kimine göre devlet içinde devlet...
Kütüphane, kreş, mağaza, çöp ayrıştırma ve geri dönüşüm tesisleri, tarım alanları kurmuşlar.
300 kadar çocuk, 400 de köpek yaşıyor.
Dan Hükümeti birkaç boşaltma denemesinden sonra Christiania’yı bir sosyal deney olarak kabullenmiş. Kendi kuralları, anayasaları, bayrakları var.
Orada karşılaştığım Türkler de Christiania’yı desteklediklerini, çünkü buranın halkının yabancıları Neo-Nazilere karşı koruduğunu söylüyorlardı.
Irkçılık karşıtı protestolardan sonra Seattle’da benzer bir girişimin olması aklıma Christiania’yı getirdi.
Göstericiler kendisini pek sevmese ve istifasını isteseler de Demokrat Belediye Başkanı Jenny Durkan bu bölgeye sempatiyle bakıyordu.
Ama müsamahakâr belediye başkanı kaybetti, sertlik yanlısı Başkan Trump galip geldi. ABD’nin Christiania’sı daha en baştan şiddet sarmalına girdi. Mahallede hafta sonu 19 yaşındaki bir kişinin ölümüne yol açan iki ayrı silahlı şiddet olayı yaşanınca, Belediye Başkanı Durkan protestocuları gönüllü bir şekilde alandan ayrılmaya davet etti. Halbuki Christiania öyle mi?
Bırakın şiddeti, karmaşayı, telaşeyi... Ne kurşunu, hangi soygun? İçeride koşmak bile yasak. Kuzey Avrupa işte...
Paylaş