Paylaş
GÖZÜMÜZ aydın olsun. Antalya’nın kronik sorunu ‘hava kirliliği’ sıcaklık 10 derecenin altına düşünce tüm ihtişamıyla geri döndü.
*
Hem de ne dönüş! Saat 18.30’dan sonra evinizin, arabanızın camını açıp nefes almak isteseniz resmen genziniz yanıyor.
*
Bir tarafta kalitesiz kömür kokusu, diğer tarafta egzoz dumanı. Doğalgaza geçemeyen seralar deseniz maşallah kara tren bacası gibi.
*
Devletin hava kalitesi izleme raporlarına bakıyorum maşallah havamız ‘mis’ gibi. Hiçbir sorun yok. 19 ilçenin 19’u yemyeşil.
*
O yüzden o ölçümleri yapanları acilen özellikle Kepez’e ve Aksu’ya davet ediyorum. Gelsinler beraber bir ilçe turu atalım.
*
Onlara göre ‘mis gibi’ olan havayı doya doya ciğerlerine çeksinler!
*
Tamam bilime, ilime güveniyoruz da temiz havayla kirli havayı ayıracak kadar da aklımız var çok şükür!
BİR BİLENE SORDUM
Böyle deyip ahkam kestim ama yine de emin olmak için bu işin uzmanı Makine Mühendisleri Odası (MMO) Antalya Şube Başkanı Prof. Dr. İbrahim Atmaca’yı arayıp havamızın durumunu sordum.
*
Daha konuyu açar açmaz İbrahim Bey’in de keyfi kaçtı. Anladım ki aynı sorundan o da mustarip.
*
İbrahim Bey özetle şunları söyledi:
“Koronavirüs temiz havanın kıymetini daha da artırdı. Buna rağmen kentimizde özellikle akşam saatlerine doğru dışarıda solunabilir temiz havanın mevcut olmadığını üzülerek görüyoruz.
ANTALYA’YA YAKIŞMIYOR
Isınma sezonun açılmasıyla daha da artan hava kirliliği Antalya’ya yakışmıyor. Peki neden havamız kirli? 1-Ulaşım kaynaklı yoğun trafik. 2- Isınma amaçlı kullanılan yakıt emisyonları.
*
İlk maddeyi ancak toplu taşıma alternatiflerinin arttırılmasıyla çözebiliriz. Özellikle de raylı sistem ulaşımının yaygınlaştırılması gerekiyor.
LASTİK YAKILIYOR!
İkinci maddeye ise daha geniş kapsamlı bakılmalı. Çok acı ama kalorifer kazanları ve sobalarda naylon, poşet, lastik ve plastik gibi malzemeler yakılıyor.
*
Kent merkezinde bazı bölgelerde kömür kullanımı hâlâ yaygın. Tarımsal üretimin yapıldığı seralarda da kömür kullanımı devam ediyor.
*
Asıl çözüm doğalgazın yaygınlaştırılmasıdır ancak ısınmada kömürden kaçınılmayacaksa en azından Mahalli Çevre Kurulunun belirlediği standartlarda kömürün kullanılmalıdır.”
*
İşte size bilimsel ağızdan Antalya havası!
*
Siz ısınmak için evin, seranın sobasında, kalorifer kazanında lastik yakarsanız, kaçak kömürlerle bacaları tüttürürseniz elbette milletin de genzi yanar.
*
Keşke sadece genzimiz yansa. Bu yanlış uygulamalarla doğaya verilen zararın haddi hesabı yok. Daha da vahimi bu zarardan kolay kolay geri dönüş de yok.
*
Sorumsuz yaklaşımlarla Düden’i, Burdur Gölü’nü köpürttük bari önlem alıp geç olmadan havamıza sahip çıkalım…
FAZLA DETAY FİLMİ BOZAR
Antalya’da çekilen, “Beni çok sev” isimli filmi sonunda izleyebildim. Meslek büyüğümüz Dursun Gündoğdu benden çok önce filmi izlemiş ve “Bu film Antalya’nın ‘Geceyarısı Ekspresi’ olmuş” başlıklı bir yazı yazmıştı.
*
Bana hiç öyle gelmedi. Bazı sahnelerde elbette abartı var ama dünya sineması da bunu yapıyor. Her filmde kent imajı kaygısıyla çekilmiyor açıkçası. Adamlar Kültür Bakanlığı memuru değil ki. İşin gişesine bakıyorlar.
*
İşin sonunda “Beni çok sev” Antalya’ya ne bir şey katar ne de götürür. Dikkat etmeseniz senaryonun Antalya’da geçtiğini bile zor anlarsınız. Ha Dursun ağabey gibi filmi kare kare izleyip sahnelerde çalan müziklerin subliminal mesaj içerip içermediğine kafa yorarsanız o zaman bu filmden çok şey çıkarabilirsiniz.
TEKNOLOJİ KENTİ GEÇTİ
Antalya’daki elektrikli scooter kullanıcıları resmen arafta kaldı. Caddeye çıksalar araçlar tanımıyor. Bisiklet yoluna girseler yollar yetersiz. Kaldırıma çıksalar vatandaş isyan ediyor. Yok mu bunun bir kanunu, kuralı anlamadım! Madem bu araçların şehirde kullanımına izin verilmiş o zaman ilgili kamu kurumları net sınırlar çizsin ve bunu denetlesin. “Nerden çıktı bu scooterlar” deyip işin içinden sıyrılamayız. Asıl sorun teknolojinin kentlerden önce gelişmesi sanırım. Yarın uçan araçlar çıkarsa ne yapacağız bilmiyorum!
Paylaş