Paylaş
Türkiye koalisyonlarla yönetildiği sürece hükümetler sık sık değişecek.
En azından oyunun şimdiki kuralları öyle gösteriyor.
Peki hükümetler değişiyorsa, ekonomiyi kim yönetiyor?
‘‘Bürokrasi’’ deniyor.
Doğru da, ne bakıma doğru olduğunu bir tartışalım.
BÜROKRASİNİN YAPABİLECEKLERİ
Bürokrasi son yıllarda ekonominin günlük işlerini yönetmede gerçekten de başarılı oldu. Siyasi çalkantılar bu sayede ekonominin günlük işleyişine nispeten az yansıdı.
Merkez Bankası günlük piyasa kontrolünü iyi götürdü.
Hazine ise iç borçlanmayı bir plan ve programa oturtma konusunda başarılı oldu.
Küçük bir örnek verelim.
Eski hükümetler döneminde ihale öncesi piyasaya faiz bilgileri ‘‘sızardı’’. Bazı profesyonellerin ihalede gerçekleşecek faizi önceden bildikleri söylenirdi. Gazetelerde bazı kurumların ihalelere ‘‘avantajlı’’ girdiği şeklinde dedikodular çıkardı.
Dikkat ettiyseniz bu gibi söylentiler artık tamamen gündemden düşmüş durumda. Elbette arka planda ne olup bittiğini tam olarak bilmemiz imkânsız, ama bir yıla yakın bir süredir faiz konusunda içeriden bilgi sızdığını en azından biz duymadık.
Bu gibi gelişmeler dikkatlerden kaçıyor. Ama önemli ve daha önceki hükümetlerle kıyaslandığında ciddi bir ilerleme olarak bir kenara yazılmalı.
Hazine'yi bir kenara bırakalım. Dış Ticaret, Planlama ve Devlet İstatistik gibi ekonominin önde gelen diğer kurumlarının da günlük yönetimde başarılı olduğunu görürüz.
SİYASET
Peki bu durumda zayıf hükümetlerin, zor kararları göze alamayan politikacıların bir zararı yok mu?
Var.
Var, çünkü bürokrasinin yapabilecekleri sınırlı. İşler bürokrasiye kalınca ekonominin sadece günlük işleri iyi götürülmüş oluyor.
Oysa Türkiye ekonomisinin esas sorunları yapısal ve bu yapısal sorunların çözümü de tümüyle siyasi irade gerektiriyor.
(Burada tek istisna, Merkez Bankası'nın durumu. Merkez bankaları özel konumları nedeniyle para politikalarında yapısal kararlar alabiliyorlar. En azından, bu yönde siyasetçiler üzerinde bir baskı unsuru olabiliyorlar. Ama TCMB'nin bu konuda zayıf kaldığını daha önce vurgulamıştık.)
Bir başka örnek verelim. Siyasetçiler ve sanırız kısmen de Merkez Bankası üst yönetiminin kararıyla Türkiye bankacılık sistemi ‘‘bir pozisyon’’ aldı.
Ve, zayıfladı.
MALİYETLİ ÇABA
Bu zayıf sistemi ayakta tutmak için reel faizler şimdi yüzde 40'ın üzerine çekilmiş durumda.
Uzunca bir süre de bu seviyelerde kalacağa benziyor.
Bu ise aslında büyük bir dinamizmi olan reel sektörü vuruyor. Sanayi ve ticareti durma noktasına getiriyor.
İşsizliğin ani bir sıçrama yapması gündeme geliyor.
Bürokrasi bu durumda ne yapsın?
Olayın çözümü tamamen siyasetçilerin alacağı zor kararlara bağlı.
Siyasetçi ise bambaşka işlerle uğraşıyor.
SONUÇ
Bilineni tekrarlayalım.
Sanayi ve ticaret bir kere durursa, çarkların yeniden dönmesi zaman alır.
Paylaş