Dışarısı ve içerisi

Salih NEFTÇİ
Haberin Devamı

Dışardaki gelişmeler bir stabilite kazandı. Geçici olup olmadığını bilmiyoruz.

Ama uluslararası piyasalarda ilk ağızda söylenen şu:

Doların Yen karşısında hızla değer kaybetmesi ve Amerika'da FED'in sürpriz faiz indirimi dışarıda denklemi, en azından şu an için değiştirdi. Piyasaları olumlu etkiledi. Brezilya'nın İMF ile anlaşması da ilk etapta pozitif olarak algılanabilir. (Bu anlaşma yakında açıklanacak.)

Biz dışarıda yapılan bu yorumlara tam anlamıyla katılmıyoruz, ancak özellikle Asya piyasalarına belli bir stabilite geldiği doğru.

İçeride ise seçim konusu yine gündemde. Bu aslında uzun vadede zararlı bir gelişme değil. Ama piyasalar bu gibi olaylara çok kısa vadeli baktıklarından olaya farklı yaklaşıyorlar.

İçeride seçimden de önemli bir diğer gelişme var.

Türkiye ekonomisindeki reel daralma tahminlerin ötesinde olabilir.

Bu bir süre sonra piyasalar açısından riskli bazı konuları vatandaşın ve siyasetçinin gündemine getirebilecektir.

İKİ BEKLENMEYEN

Dışarıda yaşanan her iki önemli gelişme de beklenmiyordu. Bu nedenle önceden satın alınmamıştı.

Etkileri bu nedenle daha güçlü oldu.

Doların düşmesi Çin ve Hong Kong paraları üzerindeki baskıyı ciddi biçimde, Brezilya parası üzerindeki baskıyı da kısmen azalttı.

Asya ülkelerinden kaynaklanan yeni bir devalüasyon dalgası (şu an için) daha düşük bir olasılık.

Amerikan faizlerinin inmesini ise herkes bekliyordu. Ama zamanlaması gerçek bir sürpriz oldu. FED'in para musluklarını beklentilerin de ötesinde açabileceği imajını yarattı. Borsalar yukarı gitti. Bazı önemli enstrümanlar yeniden işlem görmeye başladı. (Örneğin, Arjantin geçen hafta uluslararası piyasalarda bono satmayı başardı.)

Asya'da borsaların dibe vurup vurmadıkları tartışılır oldu.

SEÇİM

Siyaset sahnesinde yaşananların ise aslında iki değişik yönü var.

Tartışmalar ilk bakışta ‘‘seçim’’ üzerineymiş gibi görünüyor.

Ama siyaset sahnesinde yaşananların arkasındaki esas neden seçime hangi partinin iktidarında gidileceği.

Unutmayalım, seçime iktidarda giden partiler bu nedenle yüzde 2 ila yüzde 3 arasında bir oy oranını normal oylarına eklemiş olacaklar. Geçmiş seçimlere baktığımızda Türkiye'de iktidar olanaklarının hükümete bu çeşit bir ‘‘fazla oy’’ verdiğini görürüz.

Bölünmüş bir siyaset sahnesinde yüzde 2-3'lük oy oranları bazen belirleyici oluyor.

Protokole göre Sayın Yılmaz'ın aralık ayında istifa etmesi gerekiyor.

Ama...

SONUÇ

Gelelim reel ekonomideki duraklamaya.

Okurlar dikkat ettiyse bunu henüz tam olarak gündeme getirmedik.

Ama şimdiden şu soruyu sorabiliriz:

Ekonomi küçülmeye başlar, işsizlik artarsa siyasetçiler yüksek reel faiz politikasına şimdiki gibi devam edebilirler mi?

Piyasalar açısından esas sorun burada.

Yüksek reel faizin şimdiye kadar fazla bir maliyeti ‘‘yoktu’’. Daha doğrusu öyle görünüyordu.

Yakında bu değişebilir.



Yazarın Tüm Yazıları