Paylaş
Doğru makro kaldıraçlarla bu kritik teknolojilerde verimli ekosistemlerin oluşturulması ülkemizin dijitalleşme sürecine en pozitif katkıyı yapacaktır.
Özel sektör ne yazık ki ‘armut bir yerlerde pişsin, ağzıma düşsün’ yaklaşımını yıllardır kanıksamış ve hala aynı tutumuna ısrarla devam etmektedir.
Bu sebeple kamunun daha girişimci olması ve doğru makro kaldıraçlarla ihtiyaç duyduğumuz yüksek ivmeli sıçramayı başlatıyor olması değerli.
Şimdi gelelim bu haftanın konusu olan LoRaWAN teknolojisine ve global LoRaWAN ekosistemin uzmanlarından Alper Yeğin ile yaptığımız söyleşiye.
LoRaWAN düşük güç tüketimi ile uzak mesafelere veri aktarımı sağlayan kablosuz iletişim teknolojisidir.
Kitlesel Nesnelerin İnterneti Teknolojisi olarak da tanımlanabilir.
Su sayaçlarını düşünün.
Bu sayaçların ağ içinde ölçülmesi, açılması, kapanması LoRaWAN ile mümkün.
Dünyanın diğer ülkelerinde LoRaWAN fırsatını değerlendirmek üzere GSM operatörleri hemen harekete geçti.
Ülkemizde ise GSM operatörlerinin LoRaWAN teknolojisini kendilerine rakip olarak değerlendirdiğini görüyoruz.
Daha doğrusu belki de bizim GSM operatörlerimiz, GSM sistem sağlayıcılarının LoRaWAN yaklaşımından ilham alarak LoRaWAN’dan uzak durmayı seçiyor.
İşte tam bu durum LoRaWAN konusunda yerli ARGE sürecinin oluşması ve verimli bir ekosistem oluşmasının önünde engel.
Orange, Tata, NTT, SwissCom LoRaWAN teknolojileri geliştirilmesi konusunda son derece proaktif olarak rol alırken, ülkemizdeki GSM operatörlerinin bu konudaki isteksizliği bizi derinden endişelendirmeli.
LoRaWAN konusunda yerli arge çalışmalarının yokluğu, bu teknolojinin ülkemizde kullanımı üzerine sosyal ve akademik çalışmaların geliştirilmiyor olması ayrıca endişe kaynağı.
LoRaWAN konusunu daha iyi irdelemek için LoRaWAN standartlarını geliştiren LoRa Alliance’ın YK başkan vekili Alper Yeğin ile sohbetimize başlayalım.
Alper Yeğin, LoRaWAN teknolojisinin standart ve ekosistemini geliştiren uluslararası LoRa Alliance kuruluşunun yönetim kurulu başkan vekili, LoRaWAN şebeke altyapı geliştiricisi Actility şirketinde AR-Ge direktörü, ve Türkiye’de IoT inovasyon ekosistemini geliştirmek üzere gönüllü çalışmalar yapan Nesnelerin İnterneti Topluluğu’nun (IoTxTR) da kurucu başkanıdır.
Şahver: Alper, yoğun seyahat programına rağmen bu söyleşi için zaman ayırdığın için öncelikle çok teşekkür ederim. Nesnelerin İnterneti (IoT) teknolojisini anlatarak başlayalım sohbetimize istersen …
Alper Yeğin: Nesnelerin İnterneti teknolojik bir akım. Temelinde günlük hayatta kullandığımız eşyaların İnternet’e bağlanarak daha akıllı, esasında bilişim teknolojilerini kullanarak daha faydalı hale gelmeleri yatıyor. Basit bir örnek verecek olursak, bir kapı kilidini dijital ve İnternet’e bağlı hale getirdiğimizde, artık onu uzaktan açıp-kapatabiliriz, istediğimiz kişilerle uzaktan dijital anahtarını paylaşabiliriz, gün sonunda kapımızı kimler açmış diye raporunu alabiliriz.
Şahver: Bu teknoloji hayatımıza ne zaman girmeye başladı?
Alper Yeğin: Esasında IoT ismi göreceli olarak yeni kullanılmaya başlansa da, temel uygulamalar 30 yılı aşkındır hayatımızda. 1980’li yıllarda Qualcomm şirketinin ilk işi Amerika’da tırların uzaktan takibiydi. Daha sonra araç takibi yaygınlaştı, buna günlük hayatta sıklıkla karşılaştığımız ev güvenlik sistemleri ve POS ödeme cihazları eklendi. IoT uygulamaları geçtiğimiz senelerde daha da çeşitlenmeye ve yaygınlaşmaya başladı.
Şahver: Peki IoT’de neden yıllarca bahsedilen yüksek hacimlere hala ulaşılamadı?
Alper Yeğin: Yıllarca süregelen bir “milyar cihaza ulaşma” öngörüsü oldu. Hedeflenen yıllar geçti ama o sayılar henüz gerçekleşmedi. Bunun da birçok sebebi var. Gerekli ekosistemlerin henüz oluşamamış olması, standartların eksikliği veya uyumsuz standartların rekabetiyle pazarın bölünmesi, düşük hacimli satışlardan dolayı maliyetlerinin yüksekliği, komple çözümlerin çok bileşenli entegrasyon ihtiyacı, her IoT uygulamasının kendine has ihtiyaçlarının olması işi oldukça zorlaştıran faktörler.
Bu zorluklara rağmen IoT pazarının hem ticari hem de insan hayatına faydaları açısından geleneksel İnternet’in bile çok ötesinde bir portansiyeli olduğundan sektör bu alanla canla başla uğraşmaya devam etmekte.
İçinde bulunduğumuz esasında IoT’den Massive, yani kitlesel IoT’ye geçiş süreci. Burada da LoRaWAN gibi yeni nesil iletişim teknolojileri önemli rol oynamakta.
Şahver: LoRaWAN teknolojisinden bahseder misin?
Alper Yeğin: LoRaWAN, hem onlarca kilometre uzağa veri iletimini hem de çok az enerji harcayarak cihazların bir pil ile yıllarca çalışabilmesini sağlayan kablosuz iletişim teknolojisi. IoT uygulamaları için özel tasarlandığı için de ağ alt yapısının sahiplenme ve işletme masraflarının çok az olduğu bir teknoloji.
WiFi’da olduğu gibi kullanımı için özel lisans gerektirmemesi, ilgili altyapının hem bir hizmet olarak operatörler tarafından hem de kendi ihtiyacını gidermek isteyen kurumlar tarafından işletilmesine olanak sağlıyor.
Teknolojinin standardının ve ekosisteminin geliştirilmesinden uluslararası LoRa Alliance organizasyonu sorumlu. Alliance’ın 500’e yaklaşan üyeleri arasında Amazon, Alibaba, Tencent gibi bulut şirketleri, Cisco, Actility, NEC, ZTE, Schneider gibi sistem üreticileri, Semtech, ST Microelectronics, Arm gibi çip üreticileri, ve Orange, SKT, NTT, Tata gibi operatörler de yer alıyor.
Dünya’da 100’ü aşkın LoRaWAN ulusal operatörü, ve onbinlerce kurumsal ağ mevcut. Örneğin, geçtiğimiz üç senedir Fransa hem Orange hem de Bouygues Telecom tarafından komple LoRaWAN kapsama alanı altında.
Massive, yani kitlesel IoT’ye geçişte LoRaWAN teknolojisinin anahtar rol oynaması bekleniyor.
Şahver: Kullanım alanlarına örnekler alabilir miyiz?
Alper Yeğin: Kullanım alanları çok geniş. Tüm IoT alanını düşündüğümüzde, nerelerde kullanılmadığına bakmak daha kolay olacaktır. Çalıştığı paylaşımlı, yani kimseye özel tahsis edilemeyen frekans bantlarının regülatif sınırlamalarından dolayı ses ve video gibi çok veri taşımayı gerektiren IoT uygulamalarında kullanılamaz. Yine aynı sebepten, verinin gerçek zamanlı iletilmesini gerektiren, mesela uzaktan robot kontrolü gibi uygulamalara da uygun değildir. Bu iki kriterin gerekmediği her türlü IoT uygulamasında LoRaWAN’ı görebilmekteyiz.
Mesela akıllı sayaçlar. Sadece pille çalışma şansı olan gaz ve su sayaçlarında hızla artan bir şekilde kullanılmakta. Burada sadece sayaçtan değer okumak için değil, fatura ödenmediğinde sayacı anında kapatmak, ödendiği anda açmak, ve hatta gerekli durumda tüm şehrin vana ve sayaçlarını bir anda kapatmak, mesela deprem durumunda gaz vanalarını kapatılmak için kullanılmakta.
Bir başka pil ömrü ile öne çıkan uygulama da takip sistemleri. Araç, insan, eşya takibinde, konum bilgisini en düşük pil tüketimiyle Internet’e ulaştırması LoRaWAN’ı tercih edilen teknoloji kılıyor. GSM’in en verimli IoT iletişim teknolojisi NB-IoT’nin beşte biri kadar az pil tüketmesi tercih sebeplerinden biri. Takip çözümleri tüm ülkeyi kapsama alanı altına alan şebekeler aracılığıyla olabileceği gibi, fabrika ya da inşaat gibi belirli alanlarda personel ve araç takibinde de kullanılmakta.
En son örnekte olduğu gibi kurumların operatörlerden bağımsız kendi şebekelerini de kurabilecekleri bir başka örnek de akıllı bina yönetimi. Sıcaklık, nem, toplantı odalarının doluluğu takibi, yangın alarmları, kapı-pencere alarm uygulamalarını sayabailiriz.
Akıllı şehirler, akıllı tarım, endüstri 4.0, vb. alanlarında da sayısız örnekler mevcut…
Şahver: Peki, TR’de biz ne durumdayız?
Alper Yeğin: Ne yazık ki cep telefonu teknolojilerinde olduğu gibi Türkiye bu yeni alanda da treni kaçırmaya aday. Dünya’da bu kadar gelişme olurken bizde sadece İstanbul Havalimanı’nda kayda değer bir kurulum var, onun dışında küçük çaplı kurumsal ağlar, ve bazı illerimizde de akıllı şehir pilot uygulamaları var.
Bu durumun sebeplerinden biri, GSM operatörlerimizin LoRaWAN’ı kendisine rakip gören GSM sistem üreticilerinin çok fazla etkisi altında olması. Esasında LoRaWAN, operatörler için portfolyolarına ekleyebilecekleri yeni bir erişim teknolojisi. Dünya’da bunun birçok örneği de var. Orange, KPN, Swisscom, Tata, SKT, NTT hem GSM hem de LoRaWAN erişimi sunan operatörler.
Dünya’nın diğer bölgelerinde LoRaWAN öncelikle operatör daha sonra dar alan kapsamalı kapalı şebekeler (bina, kampüs, şehir) kurulmasıyla yol almaya başladı. Türkiye’de bu sıralamanın tersi olacak gibi duruyor.
Türkiye’de durum bu iken, ben de sunumlar ve eğitimlerle LoRaWAN’ın Türkiye’de tanınması, Ar-Ge sürecine dahil olunarak bu alanda sadece tüketici değil üretici de olunabilmesi için birçok çalışmalar yapmaktayım. Amacım tren hala ilk istasyondayken yerli Ar-Ge’nin de harekete geçmesi."
Şahver: Bu teknolojinin 5G ile arasındaki ilişki nedir?
Alper Yeğin: 5G konusunda kısmen bilinçli kısmen bilinçsiz bir kavram karmaşası mevcut. Bir açıdan 5G, cep telefonları için çok yüksek frekanslarda çalışan gigabit hızına çıkan bir radyo iletişim teknolojisi. Diğer açıdan ise, bu bahsettiğim yeni radyo teknolojisi de dahil olmak üzere 4G, WiFi, ve hatta LoRaWAN’ı da içine alan, önümüzdeki 10 sene zarfında kullanacağımız, hem nesnelerin hem de insanların iletişim ihtiyaçlarını karşılayacak teknolojiler grubu. GSM ve WiFi’ın insanların iletişiminde birbirlerine karşı tamamlayıcı rol oynadıkları gibi, LoRaWAN ile GSM’in de nesneleri İnternet’e bağlama konusunda benzer şekilde tamamlayıcı ilişkiye sahip olmaları beklenmekte.
Paylaş