Paylaş
FENER KAPMAK
Ramazan ayında çocukların oynamayı âdet edindiği eğlenceli oyunlardan biriydi.
Çocuklar, aralarından birini parolacı seçtikten sonra sokak başlarında ve köşelerde saklanırlardı. Parolacı çocuk sokaktan elinde fenerle geçenleri inceler, şaka kaldırabilecek birini gözüne kestirdiğinde parolayı söyler, feneri kapacak olan çocuk adamın arkasından sessizce yaklaşıp elindeki feneri kapıp kaçardı.
Eğer fenerli adam asabi ve korkulan biriyse bu sefer aksi parola verilir, adam sokaktan geçene kadar çocuklar olduğu yerde kalırdı. Ayrıca çocuklar bazı gecelerde sokaktan geçenlerin fenerlerini kapabileceklerini ima etmek için “Bakkalda üzüm/ Fenerde gözüm / Bakkalda kursak / Feneri vursak” tekerlemesini söyleyip gezerlerdi.
YAĞ PARASI MUM PARASI
Çocuklar ramazan gecelerinde toplanıp bir çanağa mum ya da kandil koyarak kapı kapı dolaşır ve komşulardan “donanma” parası dedikleri bir bahşiş toplarlardı.
Yağ parası, mum parası toplamaya çıkan çocuklar kapıların önünde durup hep bir ağızdan tekerlemelerini söyler, para vermeyen evlerin kandillerini taşlarlar.
Çocukların en eğlenceli âdetlerinden biri olan yağ parası mum parası tekerlemesinin sözleri şu şekildeydi:
“Yağ parası, mum parası
Akşam oldu kandil parası
Kömürlükte kömür
Hanımlara ömür
Merdivenden iniyor
Bize para veriyor
Yağlı kapı, ballı kapı
Halkası büyük, renkli kapı”
MÜLATEFE
Eski helva ve tandır sohbetlerinde, ramazan gecelerinde, düğünlerde ve özel toplantılarda söyleşi ve eğlencelere renk katma, konuyla alakalı hikâyeler ve karşılıklı fıkralar anlatma âdetine mülatefe denirdi. Özellikle Lale Devri’nde düzenlenen eğlencelerde vezir konaklarında hazır bulunan Şükûhi ve Raiki efendiler, dönemin en ünlü mülatefecileriydi. Sonraki dönemlerde ünlenen mülatefeciler arasındaysa Süleyman Rakımi, Abdi, Necmi, Nasuhi adlı veya mahlaslı mülatefeciler vardı.
MANİ SÖYLEME
Manilerin en çok söylendiği yer, ramazan ayında açılan semai kahveleriydi. Ramazandan yaklaşık 10 gün önce sandalye ve masalar kaldırılır, duvarlar kâğıt çiçeklerle süslenir, masaların yerine küçük hasır tabureler konur, duvar diplerine peykeler çakılır, peykelerin üzeri keçeyle kaplanır, çalgıcılar için özel bir yer ayrılırdı.
Bazı kahve sahipleri, çığırtkanları mani imtihanları yaparak işe alırdı. Ramazanın ilk gecesi teravih namazından sonra kahve açılır, şiir, mani, destan, koşma konusunda usta bir görevli kahvenin bir köşesine muamma asar, mani söyleyerek kahve sahibinin kim olduğunu bildirirdi. Ramazan ayı eğlenceleri böylece başlamış olurdu.
KANDİL UÇURMA
Mahyacılar minare şerefesi ile cami avlusundaki yüksekçe bir yer arasında ip gerer, bu ip üzerinde kandil kaydırır, teravih namazından sonra yapılan bu gösteriyi İstanbul halkı keyifle izlerdi. Mahyacılar gösteri sonrası bahşiş aldıkları bu işin en güzel şekilde görünmesi için çeşitli kandiller yapar, minareden cami avlusuna doğru salınan kandiller kayan yıldızları andırırdı.
İFTAR ÂDETLERİ
Ramazanın ilk haftasında habersiz büyüklere iftara gitmek bir hürmet göstergesi sayılırdı. Zengin ailelerde üç ayrı sofra kurulur, mabeyinde evin reisinin davetlileri, haremde evin hanımının davetlileri, selamlıktaysa semtin fakir halkı, satıcılar ağırlanırdı. Sarayda ise sultanlar ramazanın ilk iftarına katılırdı. Sarayın kıdemli kadınları emirdolması, Sultan Reşad pilavı gibi özel beceri isteyen yemekler hazırlarlardı.
DİŞ KİRASI
Eski ramazanların en güzel, ince âdetlerinden biri diş kirasıydı. Davet sahibinin iftar sonrasında misafirlerine verdiği hediyeye diş kirası denirdi. Diş kirası hediyesinin anlamı, “Misafirim oldunuz, sevap kazanmam için eziyet çektiniz, dişlerinizi yordunuz. Bu da dişinizin kirası olsun” demekti.
CAMİ AVLUSU SERGİLERİ
Eski İstanbul’da Bayezid, Sultan Ahmed, Eyüb Sultan, Ayasofya, Kılıç Ali Paşa gibi büyük camilerin avlularında, İstanbul halkının ramazan ihtiyaçlarını ucuz yoldan ve topluca karşılayabilmeleri için cami avlusu sergileri açılırdı. 1930’lu yıllara kadar açılan bu sergilerde her çeşit mal satılırdı.
RAMAZAN MASRAFI GÖRMEK
Eskiden iftar ve sahur için gerekli malzemelerin satın alınması ramazan hazırlıklarının en önemli kısmıydı ve bu işe ramazan masrafı görmek denirdi. Hali vakti yerinde olan aileler kendi masraflarıyla ihtiyaç sahibi yakınlarının da masrafını görürdü.
Paylaş