Paylaş
Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi’nden yeni mezun olmuştum ve İngiltere’ye, ağabeyimin yanına gideceğim günleri iple çekiyordum. Üstelik uçağa binerek ilk defa yurtdışına çıkacak ve kim bilir neler neler görecektim.
Bir rüya gibi geçen Brighton günlerimde hemen saçlarımı şampuan saç boyasıyla sarıya boyayıp gözüme de pek havalı bir gözlük takmış ve dünya güzeli edasıyla havalı havalı dolaşmıştım.
Annemle babam da nihayet İngiltere’ye geleceklerini haber vermişlerdi. Gelecekleri gün onlara muhteşem bir kahvaltı hazırladım.
İngiliz usulü jöleli marmelatlar, küp küp dilimlediğim İngiliz çedar peyniri ve zar zor bulduğum yeşil zeytin...
Sonunda sofraya oturduklarında babam “Kızım peynir yok mu bu sofrada?” dedi; “Peynir bir evin karakoludur, onsuz kahvaltı olmaz!” Anneme dönüp “Hanım, çıkar şu bizim karın kaymağını” demesiyle, annemin çantasından iki kat tülbente sarılmış 20x30 santim boyutlarındaki peyniri çıkarması bir oldu.
Peynir hemen dilimlendi ve bıçağın ucuyla hepimize ikram edildi.
Uzun süren sessizlik boyunca masada oturan Türk arkadaşlarımın vatan özlemini ellerindeki peynir dilimleriyle giderdiklerini yaş dolu gözlerinden anladım.
Münevver Teyze’nin manda ve koyun sütünden yaptığı yoğurdu günlerce taş altında süzdürdükten sonra koyunun temizlenip şişirilmiş karın bölgesine doldurarak yaptığı bu peynir bizi bambaşka diyarlara götürmüştü. O sabah damaklarımıza yayılan tadı hiçbirimiz, hiçbir zaman unutamadık.
İŞTE BENİM PEYNİRCİ KIZLARIM
Tabii peynirden bahsederken çocukluğumdan beri favorim olan Erzincan Şavak tulum peynirini anmamak olmaz.
Bu peynir, Acem ekmeği ve kokulu cimin üzümüyle birlikte nice ziyafet sofrasını gölgede bırakır.
İzmir-Bergama teneke tulumu da kaşarla beyaz peynir arasında gidip gelen tadıyla zamanla favorilerim arasına girmeyi başardı.
Peynire ve peynir yapımına olan merakım elbette ki o eski günlerden kalma. Nerede güzel bir peynir tatsam ya da peynir yapımına şahit olsam heyecanlanırım.
İşte bu yüzden size şimdi dünya tatlısı peynirci kızlarımı takdim etmek istiyorum.
Onlarla Gaziantep’te tanıştım ve peynir sattıklarını öğrendiğimde onları daha da çok sevdim. Bu iki akıllı genç hanım, yöresel Türk peynirlerini kentli kültürle buluşturmaya heveslenmiş ve müthiş bir girişimcilik ruhuyla Cihangir’de bir dükkan açmışlar.
Bununla da yetinmeyip Anadolu’da binlerce kilometrelik “Peynir Yolları” yapmışlar, edindikleri bilgi ve birikimleri de “Peynir Aşkına” isimli kitapta toplamışlar.
Ermenek tulumu, İkizdere telli minzisi, Avanos küp, Develi sündürme, Ardahan kaşar ve Erzurum küflü civil peynirleri arasında benim favorim, çiğ sütten yapılan Karaman Divle tulum peyniri oldu.
Anadolu’ya aşık bir yemekçi olarak doğdukları toprağa vefalarını bu şekilde gösteren Neşe ve Berrin’e kendi adıma teşekkür ediyorum.
Paylaş