Paylaş
Bu sefer Alanya, hayli sürprizli bir şehir oldu benim için. Çocukluk ve gençlik yıllarımızda yaz tatillerinin değişmez adresi hep Alanya, Antalya olurdu.
Antalya Havalimanı’ndan inip; Aksu, Serik, Manavgat, Side yolundan Alanya’ya gelirken yapılaşmanın ve nüfusun ne kadar çok arttığını fark ettim.
Neredeyse 72 milletin; Alman, İngiliz, İskandinav, Rus, Ukraynalı, Polonyalı, Kazak ve daha nice farklı kültürden insanların yerleşik hayata başladığı Alanya, bir dünya şehri olmuştu.
Yerli muzun anavatanı olarak ünlenen Alanya bugün ülkemizin tropikal meyve bahçesi olarak; avokado, mango, papaya, pasiflora ve ejder meyvesinin de en önemli üreticisi konumunda.
AMAÇ TURİSTLERE YÖRESEL YEMEKLERİ TANITMAK
Alanya’da yöresel mutfak reformu başlatıldı. Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel ve sevgili Sevda Çapa liderliğinde kurulan ekip, turizmde yöresel yemek kültürünün yaygınlaşması için proje hazırlamış. “Mutfak Mirası Alanya” (Culinary Heritage Europe) kapsamında bir dizi etkinliğe imza atıyorlar. Amaç otel restoranlarının menüsüne Alanya yöresel yemeklerinin girebilmesini sağlamak.
“Deniz, güneş, kum” turizmi ve her şey dahil sistemi nedeniyle ülkemize gelen turistlere geleneksel yiyeceklerimizi göstermek, tattırmak oldukça zor. Bu yüzden turistler Türk mutfağını hiç tanımadan ülkelerine geri dönüyorlar.
“ÇORBANI NE ZAMAN İÇECEĞİZ?”
Bunun için önce Alanya’ya özgü bilinen ya da hiç tanınmayan pek çok yöresel yemeği tarifleriyle birlikte derleyerek bir kitap haline getirmişler.
Sonrasında Alanya yöresel yemekleri yarışması düzenlendi. Aralarında benim de olduğum jüri üyelerinin hepsi Alanya kültürünü bilen çok donanımlı kişilerdi.
Alanya mutfağının en efsane yemeği gülüklü-hülüklü-külüklü çorbayı en iyi pişiren şefin seçilmesi, rekabetli bir süreç oldu. Çorbanın bu kadar meşhur olmasının bir başka nedeni de hikâyesi.
Gülüklü çorba, Alanya düğünleriyle özdeşleşmiştir. Öyle ki evlilik çağına gelen gençler “Düğünün ne zaman?” sorusu yerine “Çorbanı ne zaman içeceğiz?” sorusuna muhatap olurlar. Aslında “Hadi artık mürüvvetini görelim” demenin bir başka yoludur.
Bu gözde çorba adını, içine katılan misket büyüklüğündeki et köftesinden alır. Çorbanın diğer malzemeleri ise; nohut, pirinç, minik doğranmış keçi işkembesi ya da tavuk etidir. Yoğun ve doyurucu olması nedeniyle ana yemeği aratmaz, muhteşem lezzetiyle damaklarda iz bırakır. Türk Patent Enstitüsü tarafından coğrafi işaret ile tescillenmiştir.
“BAŞI BÜTÜN” YEMEKLER
Bu arada yıllarca “öküz helvası” diyerek yanlış telaffuz ettiğimiz oksüz helvası, hepimizin tadına bayıldığı bir başka geleneksel tat oldu.
Uzun süre saklanabilen ve taşıması kolay göç çöreği ise, yaylaya göç öncesinde, iki sac arasında odun kömüründe pişiriliyor. Festivaldeki yaylaya yürüyüşünde halka dağıtılan çöreğin kıtırlığını çok sevdik.
Festival alanında kadınların pişirdiği talaturlu, kuru patlıcan, etli göleviz, kıymalı pirinç pilavı, nohutlu etli bamya, S pastası, cevizli kıvrım tatlısı, Alanya çöreği, kuru bakla ve börülce piyazı, etsiz kırmızı mercimekli asma yaprağı sarması ve muhteşem pişi, Alanya yemeklerinin sadece başıydı.
Onların deyimiyle, “başı bütün” yemeklerdi. Bir dahaki sefere aslan balığı ve balık mançurun tadına bakacağım.
Paylaş