Paylaş
Bir restorana giderken öncelikli beklentiniz ne olabilir? Cevabını benim vermemi isterseniz şöyle ifade edebilirim:
“Elbette ki hijyenik bir ortamda, lezzeti, tadı, tuzu kıvamında bir yemek yemek isterim.”
Sonrasında da fiyat kalite dengesi, menü, atmosfer, çalınan müzikler, müşteri profili, servis elemanlarının yaklaşımı gibi pek çok özelliklere de dikkat ederiz.
Evet, dünyada gastronomi alanında büyük değişim ve dönüşümler yaşanıyor ki bunlara kayıtsız kalmak mümkün olmuyor.
Adını giderek daha sık duyduğumuz Michelin yıldızlı şefler ve dünyaca ünlü restoranlar ister istemez hepimizin ilgisini çekiyor.
Restoranlarına gidebilmek için aylar öncesinden rezervasyon yaptırılıyor, resim çektirmek için herkes sıraya giriyor. Sosyal medyalarının milyonlarca takipçisi sayesinde bir Hollywood ünlüsünden daha çok izleniyorlar.
Ünlü şeflerin ilham hikayesi 1970’lerde İspanya’nın kuzeyinde Bask Bölgesi’nde başlıyor.
Juan Mari Arzak ve Pera Subijana ile başlayan gastronomi devrimi 2000’li yıllarda dünyaca ünlü şeflerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Andoni Luis Aduriz, Ferran Adria, Joan Roca, Martin Berasatequi gibi Michelin yıldızlı şefler mutfağa bakış açısını değiştiren ‘Moleküler Gastronomi’ trendini yarattı.
‘Avangart Mutfak’ olarak da anılan bu yeni moda aslında yemekle bilimi yani fizik ve kimyayı buluşturdu. Sınırlar zorlanarak yemekler çok farklı formlara taşındı.
Yiyecekler neredeyse atomlarına ayrılıp farklılaştırıldı. Böylece yeni bir menü hikayesi ortaya çıktı.
Gastromasa Konferansı’nda bunları dinledik.
Yemek artık bir sanat oldu
Yapacağı yemeği hayal edip, kağıda çizen, kullanacağı malzemeleri yöresinden taze getiren, fizikçi ve kimyacılara danışan, masa dizaynı için sanatçıları çağıran, tabaktaki sebzeleri halı gibi dokuyan, soslarla tabağı bir tablo gibi boyayan sınır tanımayan şeflere hayranız.
İşlerini aşkla ve tutkuyla yapıyorlar. Hatta bazıları yemeği sunacağı tabak için marangoza, demirciye, heykeltıraşa bile gidiyor. Sonuçta ortaya yemek yiyenleri şaşırtan bir gösteri çıkıyor. Masanın üzerine koyulan yemekler önce bir heyecan patlaması yaratıyor.
Sonra tadına bakıyorsunuz ve yüzünüzü bir şaşkınlık hissi kaplıyor. “Bu bir yemek ama ben galiba bir tiyatro şovundayım” diyebilirsiniz.
Bu yaratıcı ve sıra dışı şeflerin amacı, lezzetli bir yemeğe takla attırıp, müşterisine unutulmaz bir yemek deneyimi yaşatarak ödedikleri paranın hakkını vermek.
Yenilebilir bir mektup zarfı içinden çıkan peynir kıtırları, salata üzerine konan yumurta sarısından cipsler, enginar tadında bezelye topları, çilek görünümlü domatesler, jöle formunda mantarlar, toz haline getirilmiş zeytinyağı gibi pek çok şaşırtıcı sunumlarla sizi eğlenceli bir masal dünyasına götürebiliyorlar.
Ülkemizin dört bir yanından gelen yüzlerce şefi, gastronomi talebesini, restoran sahiplerini, yemek yazarlarını buluşturan Gastromasa Konferansı benim için muhteşem ve eşsizdi.
Dünya çapındaki bu kıymetli şefleri görmek, dinlemek, öğrenmek ayrıcalığını yaşadık.
Ülkemizin gastronomi alanındaki ilk ve tek uluslararası konferansının fikir babası, organizatörü sevgili Gökmen Sözen’e vizyonu ve emekleri için çok teşekkür ediyorum.
Paylaş