Paylaş
Trabzon’a giderken sanki memleketim Gümüşhane’ye gidiyormuş gibi çok mutluydum. Çünkü Trabzon bizim için dost, kardeş ve arkadaş şehirdir. Düğün alışverişlerimizi yapmak, eksikleri gidermek için Trabzon’a giderdik.
Gümüşhane’den yola çıkar, yeşilin her tonunu görebileceğiniz doğa harikası bir cennet köşesi olan Zigana Dağı’nda mola verirdik. Odun ateşinde pişirilmiş kuzu pirzolası yedikten sonra bol fındıklı Hamsiköy sütlacını kaşıklamak, hepimizi mutlu ederdi.
Bazen de son durak olarak Maçka’ya inip golot peynirli mısır unu kuymağının peynirini sündüre sündüre tadına bakar, Trabzon’a doğru yola koyulurduk.
Trabzon’a gelir gelmez hepimiz gözlerimizi denize diker, Karadeniz’in bazen dalgalı bazen durgun halini seyretmeye bayılırdık. Rotamızı şehir içine çevirdiğimizde, Maraş Caddesi’ndeki Beton Helva’dan tahin helvamızı alıp, doğruca Sıdıka Abla’nın evine giderdik. Bizi büyük özlemle, güler yüzle kucaklayan Sıdıka Abla’nın görümcesi Esin Abla’yla sardığı kuyruk yağlı, altı kemikli karalahana dolmasına bayılırdık.
Evin babası Turgut Amca’nın Karadeniz şivesiyle yaptığı konuşmalara, esprilere, fıkralara çok gülerdik. “Uşağım ha bu Karadenizli kadınlar hiç evde paluk kızartmaz. Perdemi, koltuklarımı kokutur diye korkarlar. Önümüze hep karalahana dolması koyarlar” diye şikayet ederdi.
KUYMAK HASTASIYIM
Trabzon halkı, pamuk etli mezgit balığı kızartmasını da genellikle lokantalarda yer. Hatta köfteyle balığı bir arada yemeyi severler. Karadeniz’in kendine özgü, çok çeşitlilik içermeyen, diğer yörelerimizden çok farklı tatlar içeren mutfağının en temel malzemeleri; karalahana, et, mısır unu ve balıktır.
Çoğumuzun kuymak (Mıhlama), Vakfıkebir ekmeği, Akçaabat köftesi, hamsi, mezgit tavası ve pide ile tanıdığı Trabzon mutfağının pek de meraklısı olduğunu söyleyemem.
Ülkemizi kasıp kavuran kebap ve et merakımızın yanında Karadeniz mutfağı zayıf kalır. Ancak benim gibi tutkunlarının sayısı da az değildir. Ben sabah, öğle, akşam, her öğün yiyebilecek kadar büyük bir kuymak (Mıhlama) hastasıyımdır. Hele yanında çay ve pazılı kaygana da olursa değmeyin keyfime. Peynirli su böreğine, cevizli ve fındıklı sarı burmasına, yumurtalı hamsi kuşuna, Trabzon dönerine, bol tereyağlı ve yumurtalı pidesine de bayılırım.
VEJETARYENLER İÇİN BİR ZİYAFET
Trabzon-Tonya’nın çok özel bir yemeği olan gongoş dolmasını bulursanız mutlaka tadına bakın derim. Patatesli, mısır yarmalı, soğanlı bir harçla sarılan bu karalahana dolması sebze severler ve vejetaryenler için bir ziyafet olabilir.
Bundan 40-50 sene önce Karadeniz’in balığının bol olduğu zamanlarda büyükanneler palamut ve hamsiyi salamura turşu gibi tuzlayarak tenekelere basarlardı.
Bu balıklar yağda kızarır veya mısır unu ekmeğine ya da kayganaya katılıp pişirilirdi.
Artık pek yapılmayan palamut tuzlamasının, kuzinede pişen patatesle birlikteliği de benim unutamadığım bir başka lezzettir.
Turşu kavurması, karalahananın çorbadan dolmaya kadar uzanan yemekleri, fırında patatesli palamut, sütlaç, hamsi tavası, yoğurtlu mısır çorbası, mısır unu ekmeği Trabzon mutfağının önemli lezzetlerindendir.
Bizim Konyalı, Adanalı, Gaziantepli, Malatyalı çekim ekibimizin üyeleri, mısır unu kuymağı dışında hiçbir Karadeniz yemeğine yüz vermediler.
Et ve kebap meraklısı bizim ekip havaalanı yolundaki Köfteci Ahmet Usta’da karınlarını doyurdular.
Aslında vaktimiz olsaydı, onlara Tarihi Kalkanoğlu’nda etli pilav, Trabzon döneri veya bol tereyağlı Trabzon pidesi yedirmek isterdim.
Bu sefer süremiz
kısıtlıydı.
Başka bir çekim zamanında onlara unutamayacakları bu lezzetleri tattırmak isterim.
Paylaş