Paylaş
Kayseri’yle başladığımız “kadınlarla buluşma” etkinlikleri; Antalya, Denizli, İzmir, Balıkesir, Kütahya ve nihayet Bursa’yla sona erdi.
15 günlük bu çok yorucu ama aynı zamanda yemek bilgimi, görgümü ve kültürümü zenginleştiren “turne” boyunca yüzlerce kadınla kucaklaşıp sohbet ettim. Evlerine misafir olup muhteşem sofralarına oturma şansına sahip oldum.
Beni televizyonda izleyip sonra da karşısında “canlı canlı” görünce şaşıran Kayserili Halise Hanım “Gız sen orda nöriyon, nöriyon” diye bağırınca hepimiz kahkahayı basıverdik.
Denizli’de tanıştığım Erzurumlu Teyze ise adeta şoka girmişti. “Gız Gız sen hele televizyondaki yemek yapan gadın değil misen, ben seni çok sevirem, gız ben sana gurban olam” diyerek dakikalarca sarılıp öptü yanaklarımdan.
Önceleri ben çok şaşırdım gösterilen ilgiye. Onlarla paylaştığım bir şarkım, bir filmim ya da bir dizi karakterim yoktu.
YEMEK İNSANLARI YAKINLAŞTIRAN SANATSAL BİR UNSUR
Netice de televizyonda yemek yapan birisiydim. Fazlaca telaşlı, sürekli sırıtan, bazen çok konuşan, müzik duyunca oynamadan duramayan ama işini çook severek, titizlikle yapan bir yemek yazarıydım.
Ama sonunda bir kez daha anladım ki, yemek de tıpkı müzik gibi insanları yakınlaştıran birbirine bağlayan sanatsal bir unsur. Onlarla ortak bir dili yani yemeği konuşup anlatıyordum.
“Sen beni tanımaysın ama ben seni çok iyi tanıyrım” diyen kadının aynı zamanda bana “sen benim daha eğitimli ve televizyona çıkmış halimsin” diyerek benimle yemek temalı bir yakınlık kurmasına bayıldım.
Çünkü Anadolu kadını yüzyıllardan beri yemek becerisi, hüneri ve mutfak bilgisiyle daha bir seçkin hale gelip özel bir konuma geçiyor ve güç kazanıyor. Böylece herkes tarafından övülen, takdir edilen bir kişilik haline geliyor.
ERKEKLER HAMARAT EŞLERİYLE GURUR DUYUYOR
İşte Kayseri’de, Balıkesir’de, Denizli’de sohbet etme imkanı bulduğum bütün erkekler hanımlarının mutfakta çok iyi olduğunu, çok becerikli olduklarını gururla ifade ettiler.
Anadolu kadınının bir Fransız, bir Meksikalı, bir İsveçli kadından daha çok yemek yapmaya vakit ayırdığı, çok marifetli olduğu, hepimizin malumu!
Özellikle hamur açma, hamura şekil verme, yufkayı kağıt kadar inceltme, hamura 8-10 takla attırma konusunda dünyada hiçbir kadının elimize su dökemeyeceğini buradan da söylemek isterim.
Sizler de çok iyi bilirsiniz ki, kadın için yemek yapma eylemi bir sosyalleşme ve etkinliğini artırma ögesidir, yöntemidir. “Aaa İnci Hanım kalem gibi dolma sarar, Saadet’in kalbura bastısı hıyır hıyır” olur sözlerini günlük hayatta sıkça kullanırız.
Ehh, bu arada bizim ev halkı nasıl diye sorarsanız, çocuklar bağıran çağıran anneleri olmadığı için son derece özgür, Doktor Bey ise vıdı vıdı yapan hanımın yokluğunda huzura ermiş durumda. Haydi bakalım, hayırlısı diyelim.
Paylaş