Paylaş
Cocukluğumuzun “Orada bir köy var uzakta/o köy bizim köyümüzdür” şarkısındaki köye benzeyen sevimli bir Maggi kasabası Singen. Almanya’nın İsviçre sınırına çok yakın bu şirin, masalsı evlere sahip kasabasının en önemli geçim kaynağı, Nestlé’nin Maggi üretim tesisleri.
En az 2 bin kişinin ekmeğini kazandığı, çocuklarının eğitim gördüğü bu kasaba için Maggi ve Nestlé’nin yeri çok ayrı.
Şu deneysel mutfak meselesini bir kimyacı-yemekçi olarak uzun süreden beri çok merak ediyordum. Yani fizik, kimya, biyoloji laboratuvarlarında deneysel çalışmalar yapıp yeni tatlar keşfetmek, farklı lezzetler yaratmakla ilgili bir çalışmaya katılmak istiyordum.
Nestlé Türkiye ve MAGGI’ye, Zeynep ve Melike’ye, beni bir teknoloji merkezi olan Singen tesislerine götürerek bu hayalimin gerçekleşmesine olanak sağladıkları için çok teşekkür ediyorum.
YAŞASIN TÜRK MUTFAĞI!
ODTÜ kampüsüne benzeyen araştırma-geliştirme laboratuvarlarında yapılan deneylerde elde edilen verilerin endüstriyel üretime nasıl transfer edildiğini gördüm.
Yeni tatlar yaratmak ve keşifler yapmak üzere kurulmuş, yüksek teknolojiyle donatılmış laboratuvarlarda yeni yemek fikirleri ortaya çıkarıp yemekle ilgili çözümler bularak mutfak sırlarını paylaştık.
İşte tam da bana göre bir işti bu: Önce yemekle ilgili “Yeni bir fikrim var” demek, sonra biraz kimyacılık, biraz simyacılık, çokça yemekçilik ve az biraz da hokus pokus katarak yeni yemek keşifleri yapmak...
Bilim insanları ve şeflerden oluşan bir kurul keşfedilen karışımın pişirilmesi, tadılması, eksiklerinin tespit edilmesi aşamalarında günlerce çalışıyor. Sonuçta ortaya çıkan formülü tüketiciye test ettirdikten sonra üretim aşamasına geçiliyor.
İşte hazır soslar, karışımlar, çorbalar ve bulyonlar böylesine güvenilir çalışmalardan sonra mutfağımıza girebiliyor. Zaten dünyada her şey bir fikirle ve ardından gelen keşif macerasıyla başlamıştır değil mi?
Hiç düşündünüz mü, mantı nasıl keşfedildi? Hamur açmayı bilen Çinliler (mantı Çince mantudan gelir) bir gün “Haydi içine et koyalım, kıvıralım, saralım ve suya atıp haşlayalım” diye düşünmüşler. Yapmışlar, denemişler, tadı herkesin hoşuna gitmiş ve mantının ta Anadolu topraklarına uzanan macerası da böyle başlamış.
Benim Almanya maceram da yabancı şeflerin lezzetine bayıldığı keşkek, firik pilavı ve tarhana çorbası ziyafetiyle sona erdi.
Dönüş yolu boyunca kendi kendime “yaşasın Türk mutfağı” dedim. Beni yaban ellerde kimseye mahçup etmeyen, gururla anlattığım mutfağıma huzurlarınızda bir kez daha teşekkür etmek isterim.
Paylaş