Adana kebabı Rekorlar Kitabı’na girdi

3.Uluslararası Adana Lezzet Festivali kapsamında bir rekor denemesi yapıldı.

Guinness Rekorlar Kitabı’nda yer alan ve daha önce Çin Halk Cumhuriyeti’ne ait olan “tek şişte et pişirme” rekorunu 233.6 metreyle Adana kazandı.

Rekor denemesi için kebapçı Gül Kıstak ve Ulaş Kıstak’ın ekibi, park alanına her biri 2.5 metrelik 100 parçadan oluşan mangalları yan yana dizdiler. İçine de yarım ton kömür döktüler.

Neredeyse 220-230 metrelik demir şişe, yaklaşık 500 kilo parça et takıldı ve köz ateş üzerinde onlarca kebap ustasının yardımıyla çevire çevire pişirildi.

Uzaktan baktığınızda park alanının üzerini devasa bir bulutun kapladığını, yangın çıktığını zannedebilirdiniz.

Ama binlerce Adanalının sevinç çığlıklarını, kadınların zılgıtlarını duymanızı isterdim.

Ölçüm yapan hakemler, halkın da desteğiyle etlerin pişip pişmediğini kontrol edip tekrar son ölçümleri yaptılar.

Sonuç açıklandığında büyük bir sevinç yaşandı. Artık dünya rekoru ve zafer Adana’nındı.

Pişirilen etler, vatandaşlara dağıtılırken, biz duman kokusundan doymuş bir vaziyette ve mutlu mesut festival alanından ayrıldık.

ADANA’NIN SOKAK LEZZETLERİ

Otele gidip, üstümüze başımıza bir çekidüzen verip, Adana sokak lezzetlerinin izini sürmeye başladık. Bir çeşit su muhallebisi ve serinletici tatlı olan bici biciye yenilikçi sunumlar katan şefler, taze meyvelerle süslemişlerdi. Halka tatlısı, şam tatlısı ve bol cevizli karakuş tatlısı her zamanki özgün lezzetiyle damaklarımızı şenlendirdi.

Bol peynirli sıkma ve ciğer kebabı enfes lezzetini koruyordu. Bol salçalı suda kaynatılan şırdan, Adana’da çokça tüketilen ve çok sevilen bir sakatat yemeği.

Ben ise bol maydanozlu, soğanlı içle hazırlanan mumbar dolmasını tercih ettim. Yanında Kuruköprülü Ali Göde’nin şalgamıyla çok uyumluydu. Benim için Adana’nın medarıiftiharı olan şalgamın turşu suyuyla karışık olanına da bayılıyorum.

Üstelik yediklerimi hazmettiğimi, sindirdiğimi hissediyorum.

Adana sayısız özgün lezzetleri, muhteşem ev yemekleri ile aslında gastronomi turizmine çok uygun bir kentimiz.

Her şeyden önce Adana’ya seyahat etmenin en keyifli yanlarından biri havaalanının neredeyse kentin içinde olması.

TAŞ KÖPRÜ, 16 ASIRDIR AYAKTA

Siz de bilirsiniz ya, bir şehri tanımanın en doğru yöntemi, 1-2 cadde, 3-5 sokak dolaşmaktır.

Adana’nın iç kısımlarına, merkeze doğru ilerlerken karşınıza mavi-yeşil muhteşem rengiyle Seyhan Nehri çıkacaktır.

İşte orada durun ve benim seyretmeye doyamadığım Taş Köprü’yü arayıp bulun.

Bana göre, Roma İmparatorluk döneminden kalan Taş Köprü, Adana’nın en önemli simgesi. Dünyanın hâlâ kullanılan en eski Roma Dönemi köprüsü unvanına sahip ve şükürler olsun ki neredeyse 16 asırdır ayakta kalabilmiş.

Araç trafiğine kapalı bu muhteşem köprüde, Adana’yı, Seyhan Nehri’ni döne döne seyredip, bol bol fotoğraf çektirip gezebilirsiniz.

Köprünün karşı kıyısındaki kaburgacı Yaşar Usta, size neredeyse yürüme mesafesinde.

Kaburga etinden yapılan şiş kebabı çok beğeneceksiniz.

Bu aslında Adana kebaba bir ön hazırlık gibi.

Sizi eşsiz lezzetiyle, yanında sunulan bol salatası, zerzavatıyla beraber bir şölen sofrası niteliğiyle bekleyen Adana kebap, kalan günlerinizin baş yemeği olacaktır.

RENKLİ FESTİVALLER

Her ne kadar bir yemek yazarı da olsam, bu sefer Adana’da yaptığım olağanüstü bir gezi rotasından sizi haberdar etmek istiyorum.

Adana’nın tarihi tren garına gidin ve Belemedik Vadisi’ne giden TCDD trenine binin.

Yaklaşık 2 saat süren seyahat boyunca; Çakıt Çayı, Akköprü, Pozantı ve Toroslar’ın saklı hazinesi Belemedik Vadisi’nin unutulmaz güzelliklerinin tadını çıkarın.

Eminim bu yolculuk Adana lezzet seyahatini daha da unutulmaz kılacaktır.

Adana sadece lezzetleriyle ön plana çıkan bir şehir değil. Sabancı Uluslararası Tiyatro Festivali, Altın Koza Film
Festivali, Portakal
Çiçeği Festivali gibi birbirinden renkli ve değerli şenliklere de ev sahipliği yapıyor.

Belki siz de böyle bir bahaneyle Adana’nın yolunu tutup lezzetleriyle mest olabilirsiniz.

Toscana’nın ünlü kasabı ve restoran sahibi Dario Cecchini ve Adana’nın en ünlü çiğ köftecisi 85 yaşındaki Şef İsmail Cambaz’la festivalde bir araya gelip sohbet etme fırsatı da buldum.