Mart’ta sonuçlanan yarışmada birinciliği Şef Gürcan Gülmez kazandı. Yarışmanın Avrupa çapındaki finaline katılmaya hak kazanan Gülmez, Mayıs 2014’te İsveç’te yapılacak Avrupa finalinde Türkiye’yi temsil edecek. Orada da başarılı olursa 2015’te yapılacak olan dünya finalinde ülkemizi temsil etmeye hak kazanacak.
Yarışmanın Türkiye finallerinde şef Erol Sarıdoğan ikinci, Volkan Karataş üçüncü oldu. Ana sponsorluğunu ve ürün tedarik sponsorluğunu Metro Toptancı Market’in üstlendiği yarışmada birinci olan Gürcan Gülmez: “Türkiye’yi böyle önemli bir yarışmada temsil edecek olmak büyük gurur” dedi.
Dünyanın en önemli aşçılık yarışması olarak kabul edilen Bocuse d’Or yaşayan en büyük şeflerden biri olarak bilinen Paul Bocuse tarafından ilk kez Fransa’da düzenlendi ama artık uluslararası bir nitelik taşıyor ve 1987’den beri her iki yılda bir yapılıyor.
Pazılı mısır unu ekmeği-Trabzon
Mısır unu, buğday unu, tuz ve karbonatı derin bir kaba koyup karıştırın. Tozşekeri ekleyip tekrar karıştırın. Yumurtaları ayrı bir derin kaba kırın. Yumurtaları bir taraftan mikserin yüksek devriyle çırparken bir taraftan da sıvıyağı ve sütü ilave edip 1 dakika kadar çırpın. Sütünüz ılık olursa kek daha lezzetli olur.
Hazırladığınız yumurtalı karışımı unlu karışımın üzerine aktararak kaşık yardımıyla malzemeler birbiriyle özleşene kadar karıştırmaya devam edin. Kek hamuru gibi akıcı ve pürüzsüz bir hamur elde etmeniz gerekir.
Bu aşamada incecik kıydığınız pazı yapraklarını, isterseniz ısırganotu ya da pırasa da ekleyebilirsiniz.
Diğer taraftan, 30 santim çapındaki kek kalıbını sıvıyağla iyice yağlayın. İsterseniz aynı ölçülerde kare ya da dikdörtgen bir kalıp da kullanabilirsiniz.
“Son yaprak düştüğünde / Denizdeki son balık bittiğinde / Cebinizdeki para hiçbir şeye yaramayacaktır.”
Bu sözlerle birlikte yüzüm asıldı, tüm neşem kaçtı. Birden aklıma dünyanın sonu, kıyamet günü konulu film senaryoları geldi. Hele torunlarımın yaşayacağı 2050-2060’ları düşündüğümde moralim iyice bozuldu.
Yüzyıllar boyunca büyük, güçlü bir tarım ülkesi olan yedi iklim yedi coğrafyalı Türkiyemizde toprağın ve suyun hoyratça kullanılması, atılan yanlış adımlar neticesinde önemli besin ve gelir kaynaklarımızdan yeşil mercimeği bile ithal eder duruma geldik.
1980’lerde Toprak Mahsulleri Ofisi’nin depolarından taşan yeşil mercimeğin tüketimini teşvik etmek için Sevgili Ayşe Baysal TRT’de beslenme, yemek programları yapardı. Annemin deyimiyle, “nereden nereye geldik”...
Sayın Mehmet Reis Bey’in, Türk mutfağının yapıtaşları olan bakliyatlarla ilgili su gibi akıp giden, son derece aydınlatıcı olan söyleşisi, tarım üretimimizin acıklı durumuna isyan eden bir feryat gibiydi.
Benim gibi Anadolu’da yetişmiş olan, buğdayın tarladan hasat edilip bulgur ve un halini almasının aşamalarını bilen birinin bu üzüntüsü size abartılı gelebilir. Ancak biz şanslıydık. Çocukluğumuzda yediklerimiz doğal ortamlarında yetişmişti. Toprağın, suyun, havanın henüz kirlenmediği zamanlardı onlar. İnsan sağlığını tehdit eden GDO’yu hiç bilmez, “Organik mi, değil mi” cümlesini hiç kurmaz, sadece “Elmadan kurt çıktı” ya da “Şeftali de çürümüş” derdik.
MÜCADELEYİ BIRAKMAYALIM
Kırmızı et yerine balık tüketimini esas alan ve bu sayede de az kolesterollü bir mutfak olma özelliği taşıyan Akdeniz mutfağı...
Yalnızca kolesterol bakımından değil, sindirim kolaylığı açısından da sağlıklıdır balık eti. Ve Akdeniz insanı balık ve sebzeyle beslenir esas olarak.
Çünkü hem Akdeniz’in balıklarından, hem de iklimin onlara sunduğu sebze ve meyvelerden maksimum düzeyde yararlanmayı bilir Akdeniz insanları.
Uzakdoğu ülkeleri ise yemek alışkanlıklarıyla diğer mutfaklardan çok daha farklı bir yapıya sahiptir. Ağırlıklı olarak Çin olmakla birlikte, Japonya, Kuzey ve Güney Kore, Tayvan ve Moğolistan’ı kapsar Uzakdoğu’nun tanımı.
Tabii ki Çin, hem tarihinin eskiliği, hem de baskın yapısıyla diğerlerini en çok etkilemiş olanı; ancak bu kesinlikle diğerlerinin kendine özgü tatları küçümsenebilir demek değil. Yine de hepsinde ortak olan özellikler var.
Örneğin, bizim mutfağımızda ekmek ne demekse, orada da yağsız tuzsuz pirinç pilavı o demek. Ayrıca “noodle” adındaki şehriye de hepsinin ortak yanı.
Gelelim Amerikan mutfağına. Özellikle son zamanlarda ülkenin en önemli sorunlarından biri haline gelen obeziteyi aşmak için insanlar başka ülkelerin mutfaklarını denemeye başladılar.
Sosu hazırlamak için su ve sıvıyağı bir kaseye koyup çatal yardımıyla iyice çırpın. Bu sostan 4-5 yemek kaşığı alıp tepsideki yufkanın üzerine gezdirin.
Bir yufka daha alıp ortadan ikiye bölün ve yarısını kaptaki yufkanın üzerine yayın. Sostan 4-5 yemek kaşığı daha gezdirin.
İçini hazırlamak için yıkanmış ıspanağın köklerini atın. Ispanağı incecik doğrayıp geniş ve derin bir kaba koyun. Tuzu serpiştirip elinizle yoğurarak yumuşatın.
Üzerine yumurtaları kırıp rendelenmiş peynirleri ekleyin ve malzemeleri iyice karıştırın.
Hazırladığınız ıspanaklı karışımı kaptaki bir buçuk yufkanın üzerine yayın. Kalan yarım yufkayı üzerine kapatın. Üçüncü yufkayı da buruşturarak ve malzemeleri kapatacak şekilde üzerine yayın. Kalan sosu da üzerine serpiştirin.
Böreği dilimleyin ve 5 dakika önceden ısıtıp 200 dereceye ve alt-üst konuma ayarladığınız fırında en az 30 dakika, üzeri altın sarısı oluncaya kadar kızartıp çıkarın.
Henüz sıcak haldeyken üzerine soğuk suyu gezdirip kapak ya da mutfak peçetesiyle kapatın. 10-15 dakika kadar bekletip tekrar dilimleyerek servise sunun.
Malzeme listesi
Diğer taraftan, tereyağını başka bir tavaya koyup orta ısılı ateşte eritin. Tavla zarı formunda küp küp doğradığınız kayısı ve eriği tavaya koyun. Çekirdeksiz üzüm, kuru elma ve bademleri de ilave edip karıştırarak 5 dakika kadar kavurun. Bu meyveleri kavurduğunuz tavuklara ekleyip tavuklar iyice pişinceye kadar kavurmaya devam edin ve ocaktan alın.
Köfteyi hazırlamak için; tavuk göğüs etini robotta çekerek kıyma haline getirin. Fıstık, sarmısak, ekmek içi, tuz ve karabiberi ekleyip tekrar çektikten sonra derin bir kabın içine aktarın. Harcı iyice yoğurup misket şeklinde köfteler yapın. Köfteleri bol miktardaki sıvıyağda kızartıp bir kenarda bekletin.
Pilavı yapmak için, pirinci bol sıcak suyla yıkayıp süzün. Geniş bir pilav tenceresine yarım su bardağı sıvıyağ koyup kızdırın. Pirinci ekleyip sürekli karıştırarak 3-4 dakika kavurun. Sıcak tavuk suyunu katıp tuz ve karabiberi serpiştirdikten sonra karıştırın ve orta ısılı ateşte suyunu çekip, üzeri göz göz oluncaya kadar pişirin. Suyunu iyice çekince altını kısıp, 5 dakika daha pişirdikten sonra ocaktan alın ve demlenmeye bırakın. Demlenen pilavı kızarmış köftelerle karıştırın.
Köfteli pilavı servis tabağına koyup ortasını açın ve meyveli tavuğu bu çukur kısma aktarın. Varsa nar taneleriyle süsleyerek servise sunun.
Malzeme listesi
1 kg tavuk but eti
Yarım çay bardağı sıvıyağ
Çocuklarımızın da hayır diyemediği nadir yemeklerden biridir makarna ve bu yönüyle bile hayatımızı kolaylaştırdığı söylenebilir.
Makarnanın benim evimin de vazgeçilmezlerinden olduğunu söylemeden edemeyeceğim.
Evet, biz makarnayı çok tüketen bir milletiz. Fiyongundan pennesine, çubuğundan burgusuna marketlerde satılan hemen her tür makarna pişer evlerimizde ama iş makarnanın üzerini süsleyen soslara geldiğinde biraz tembel davranırız.
Pek çok evde gördüğüm üzücü bir manzaradır; çocukların önüne yanında ketçapla birlikte konan sade makarnanın görüntüsü.
Oysa makarnayı orijinal ve lezzetli yapmak için sadece birkaç dakika yeterlidir.
Domates ve kıyma, mantar ve sebze, krema ve fesleğen gibi uyumlu iki malzeme muhteşem tatlar yaratmak için idealdir.
Makarna kaynar suda haşlandığı sırada siz güzel bir sos hazırlayabilir, çocuklarınıza hem sağlıklı hem lezzetli bir öğün çıkarabilirsiniz.
Evet, makarondan bahsediyoruz. Çeşitli renklerdeki gıda boyaları ve iki kıtır bisküvi arasına konan kremalarla renklendirilen makaronlar öyle iştah açıcı görünüyor ki, pastanelerin vitrinlerini süslemeyi fazlasıyla hak ediyor doğrusu.
Makaronun İtalyan kökenli olduğunu söyleyenler de var, Fransız kökenli olduğunu söyleyenler de.
Sanırım tartışma, makaron hamurunun İtalya’da daha eski tarihlerde, 1700’lerde yapılmaya başlamasından kaynaklanıyor. Ancak iki kıtır bisküvi arasına yumuşak reçel konmasıyla yapılan meşhur Paris makaronunun mucidi Pierre Desfontaines.
Makaron yapımı çok kolay gibi görünüyor, ancak incelikli bir iş. Ayrıntılar çok önemli olduğu için iyi yapılmış olanla yapılmamış olan arasında dağlar kadar fark var. Üstelik taze tüketilmesi gereken bir tatlı olduğu için makaron satın aldığınız pastaneyi iyi seçmeniz gerekiyor. Özellikle büyük kentlerde makaronu layıkıyla yapan pastaneler var ve bu pastanelerden makaron aldığınızda müptelası oluyorsunuz.
Topalak aşı-Denizli
Köfteyi hazırlamak için köftelik bulguru derin bir kaba koyup üzerine sıcak suyu gezdirerek 15 dakika kadar bekletin. Kabaran bulgurların üzerine, tuz, karabiber ve toz kırmızı biberi serpiştirin.
Bir taraftan yoğururken, bir taraftan da unu azar azar ekleyip 2-3 dakika daha yoğurmaya devam edin.
Neyse ki artık daha az hışırdayan kağıt keseler çıktı da keyifle mısırımı yerken etrafımdakileri rahatsız ediyorum diye endişelenmekten biraz kurtuldum. Tabii yine de dikkatli olmak lazım.
Mısır’ın anavatanı Amerika. Avrupa’ya ve dünyanın diğer kıtalarına buradan yayılmış. Peki mısırın patlamış hali de biliniyor muydu, diye soracak olursanız; evet Kızılderililer patlamış mısır yiyorlarmış aslında. Ve Amerika’nın keşfinden sonra tıpkı mısır gibi patlamış mısır da Avrupa’ya yayılmış.
Evinizde mısır patlatıyor musunuz bilmem ama öyle her mısır cinsinin patlamadığını söylemek lazım. Bu iş için yeni yeni makineler üretiliyor olsa da mısırın patlaması ve patladığında sahip olduğu lezzet makineyle değil, mısırın cinsi ve kalitesiyle alakalı bence.
Köydeki evimizde basit bir tencereye bir iki damla yağ damlattığımızı, tencereye avuçla attığımız mısırların birkaç dakika sonra tencerenin kapağını kaldıracak kadar şiddetle patladığını hatırlıyorum. Tencerenin kapağı iyice yükselip mısırlar ocağa dökülmeye başladığında da mısırı alır afiyetle yerdik.
Keşke şimdi de evlerde mısır patlasa. Çünkü uzmanlar patlamış mısırın cips gibi abur cuburlarla kıyaslamayacak kadar faydalı olduğunu söylüyorlar.
Ayla’nın Somon Tartar Salatası
Somon füme dilimlerini incecik doğrayıp derin bir salata kasesine koyun. Domates ve salatalıkları soyup küçük küpler halinde doğrayın ve salata kasesine ilave edin. Üzerine ayıklayıp yıkadıktan sonra incecik doğradığınız yeşil soğan ve dereotunu ekleyin. Çatalla kuvvetlice bastırarak ezin.