Paylaş
Orta Amerika’da, Antil Denizi’ndeki ada topluluğuna kimi Antiller der, kimi de Karayipler. Büyük Antiller; Küba, Haiti, Dominik Cumhuriyeti, Jamaika ve Porto Riko’dan oluşuyor. Adaların en büyüğü Küba. Küçük Antiller ise Karayipler’in doğusunu kuzeyden güneye çevreleyen küçük adalardan oluşuyor. Kanarya Adaları ile Hindistan arasında bir yerde olduğu hayal edilen efsanevi bir kara parçasının adıymış ‘Antilia’. Kristof Kolomb, Batı Hint Adaları’nı keşfettiğinde İspanyolca ‘Antillas’ adını vermiş bölgeye. Çok çekmiş Karayipler’deki adalar. Kimi madenleri, kimi ormanları, kimi de tarıma elverişli toprakları sebebiyle sömürmüş. Toplu soykırımlar yaşanmış, ölenlerin yerine Afrikalı köleler getirilmiş. Bu sebeple yerli halk neredeyse Afrikalı olmuş. Tüm yaşadıklarına rağmen sömürenlerin iştahını turizmle gideriyorlar şimdi de. Topraklarını turizme açıp cennet mekânlar yaratmışlar. Bölgeyi gezmenin en iyi yolu bence gemi seyahati. Anakarada Meksika’ya bağlı Costa Maya gemilerin mutlaka yanaştığı bir balıkçı kasabası, iki köyü var. Ada değil ama bölgedeki beğenilen tatil beldelerinden biri. 15 yıl önce yolcu gemileri için yapılan limanla kaderi değişmiş. Costa Maya’daki iki köyden biri olan Mahahual, bembeyaz kum plajları, turkuvaz denizi, kıyıya yakın mercan resifi, bar ve restoranlarıyla tam bir turizm cenneti. Dünyanın en büyük ikinci mercan resifinin burası olduğunu söylüyorlar. Costa Maya aynı zamanda Chacchoben ve Kohunlich’in de içinde olduğu daha az bilinen Maya harabelerinin çoğuna en yakın bağlantı noktası.
‘ÇOK AMA TEK BİR İNSAN’
Jamaika
Küba ve Hispaniola’dan sonra Karayipler’in en büyük üçüncü adası. Nüfusu yaklaşık 3 milyon. Reggae müziği, rasta saçlı insanlar, turkuvaz bir deniz, bembeyaz kumlu plajlar, golf sahaları, açık hava sporları, nehirler, dağlar, şelaleler, yemyeşil bir doğa ve de lezzetli yemekler var... ‘Her şey dahil sistemi’ Karayipler’de ilk olarak Jamaika’daki tatil köylerinde ortaya çıkmış ve çok sayıdaki işletmede geçerli. Ülkenin resmi dili İngilizce ama kölelerin patronları anlamasın diye aralarında konuştukları; Fransızca, İngilizce ve İspanyolca karışımı bir lehçe olan Patua halen yaygın. 1962’de İngiltere’den ayrılarak bağımsızlığına kavuşan bu rahat ve yavaş ülke, müziğin ritminde bulmuş kendi ritmini. Başta reggae olmak üzere pek çok müzik türünün anavatanı olan Jamaica, Bob Marley, Sean Paul, Shaggy, Grace Jones gibi dünyaca ünlü müzisyenler çıkarmış topraklarından. Temmuz sonunda Montego Bay’de yapılan Reggae Sumfest çok ilgi çekiyor. Ülkenin milli sloganı çok çeşitli etnik kökenden geldiklerini ama özünde tek olduklarını dile getiren “Çok ama tek bir insan”. Gerçekten de burası birbirinden farklı birçok insanın bir arada eridiği bir pota gibi. Doğal güzellikleri çok fazla olsa da adada biraz dolaşınca fakirliğin boyutunu anlıyorsunuz. Güvenlik konusunda dikkat etmek lazım. Suç oranının yüksekliğinin sebebi de adaya gelen turistlerle yerli halk arasındaki gelir uçurumu. Karayipler’de İngilizce konuşulan en büyük şehir olan Kingston, Jamaika’nın başkenti. Blue Mountain-John Crow Ulusal Parkı’na çok yakın.
Biberli, zencefilli jerk
Jamaika’daki en popüler yemeklerden biri jerk dedikleri, değişik baharat çeşitlerini karıştırarak yapılan et yemekleri. Baharat formülü aşçısına göre değişse de biber ve zencefil temel malzeme. Jamaika’dayken dünyaca ünlü Blue Mountain kahvesini denemek bir klasik. Jamaika’nın ikinci büyük şehri Montego Bay. Kısaca MoBay deniyor. 1940’lardan beri turistlerin gözdesi. Geçmişte Afrikalı kölelerin getirilmesi nedeniyle kentin nüfusunun büyük bölümü Afrika kökenli. Kristof Kolomb, 1494’te bu noktada ayak basmış bölgeye. Jamaika’nın en kozmopolit şehri olan MoBay’de plajlar çok güzel, alışveriş iyi ama gece hayatı sıradan.
Romanlara konu olmuş
Montego Bay civarında plantasyon denilen büyük çiftlikler var. Bunlardan biri 290 yıllık tarihe sahip Green Wood Great House. Çiftlikte gördüğünüz eşyaların yüzde 75’i orijinal. MoBay’in 15 kilometre doğusundaki Rose Hall Great House ise kölelik döneminde büyük arazi sahiplerinin inşa ettirdiği en görkemli malikânelerden biri. Vaktinde 2 binden fazla kölenin çalıştığı, 1778’den kalma bu ev çok sayıda romana konu olmuş. En ünlüsü, De Lisser’in yazdığı ‘Rose Hall’un Beyaz Cadısı’. Aklınızda olsun, 18’inci yüzyıldan kalma bu plantasyonda bir kalipso grubunun eşliğinde öğle yemeği yiyebilir ve çiftliği gezebilirsiniz. MoBay’e 1.5 saat mesafedeki şelalesiyle meşhur olan Ocho Rios da görülmesi gereken yerler arasında. Anlamı İspanyolca sekiz nehir ama İngilizlerin ismi yanlış anlamasından kaynaklanmış bu. Aslında sadece üç nehir var.
ÜNÜNÜ HAK EDEN SAHİLLER
Cayman Adaları
Cayman’lar bölgedeki diğer adaların kaderini paylaşıyor ve tarihe ilk kez Kristof Kolomb’la geçiyor. Kolomb, bu adaya kalabalık kaplumbağa nüfusundan dolayı ‘Las Tortugas’ adını veriyor. Daha sonra yerlilerin dilinde timsah anlamına gelen ‘Caiman’ kelimesi adalar grubuna isim oluyor. Cayman Adaları 17’nci yüzyılda İngiltere’nin kontrolüne girmiş. Günümüzde ülkede yaşayan halk, İngilizlerin ve Afrika’dan köle olarak getirilenlerin torunları. Resmi dil İngilizce ama İspanyolca konuşanlara da rastlamak mümkün.
Suç oranı çok düşük
Üç adadan oluşuyor ülke; Grand Cayman, Cayman Brac ve Little Cayman. Üç ada, bayrağın üzerinde üç yıldızla temsil edilmiş. Kaplumbağa ülkenin denizcilikle olan bağını, altın aslansa İngiltere’yi sembolize ediyor. Adaların en büyüğü 35 kilometrelik boyu, 13 kilometrelik eniyle Grand Cayman. Aynı zamanda en gelişmişi ve en çok turist çekeni. Her sene kasım ayında ‘Cayman Adaları Korsan Haftası’ düzenleniyor. Ülkede suç oranı çok düşük. Turistleri dost ve medeni bir atmosfer karşılıyor. Ülkenin bugünkü geçim kaynakları off-shore bankacılık ve turizm. Cayman Adaları aynı zamanda bir vergi cenneti. Yoğun bir finans merkezi olması Karayipler’deki diğer adalarda alışık olmadığınız bir trafikle karşılaşacağınız anlamına geliyor. Etrafta sakin sakin gezen mütevazı görüntülü insanlara aldanmayın. Ada halkının büyük çoğunluğu çok zengin ama bir o kadar da alçakgönüllü. Grand Cayman’ın etrafını çeviren muhteşem mercan kayalıkları, ününü hak eden sahilleri, dünya çapında dalış noktalarıyla turistleri kendine çekmesi boşuna değil. Başkent George Town da burada ve şehri gezmek çok zaman almıyor. Edward Caddesi’ndeki postane binası şehrin en eskilerinden ve hâlâ kullanılıyor. Kahramanlar Meydanı’ndaki saat kulesi Kral 5. George için yaptırılmış. Devasa bir şey beklemeyin; ufak tefek, sade ve beyaz bir kule. Kahramanlar Meydanı’nda savaşı, barışı ve en önemlisi kadınların oy kullanma hakkı için verdikleri mücadeleyi anlatan heykeller var. Adada görmeniz gereken yerlerden biri de ‘7 Mile Beach’ diye geçen plaj. Burada çok sayıda otel ve tatil köyü bulabilirsiniz.
Paylaş