Taş ancak bu kadar taş değilmiş gibi işlenebilir

Kelimelerin anlatmaya yetersiz kaldığı bir sanatkârlık, mühendislik ve mimari harikası Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası için Evliya Çelebi’nin tarifiyle söylersem... “Methinde diller kısır, kalem kırıktır.” Ben gördüğümde “Taş ancak bu kadar taş değilmiş gibi işlenebilirdi” demiştim. Zaten bu müthiş detaycılık nedeniyle sadece ülkemiz için değil, dünya için de nadide taş yapılardan biri kabul ediliyor.

Haberin Devamı

Sivas, MÖ 7 binlere dayanan geçmişiyle hem tarih boyunca ev sahipliği yaptığı kültürlerin hem de çevre bölgelerin bir sentezi gibi. Doğu Anadolu, Karadeniz ve İç Anadolu birbirine karışır bu ilin sınırları içinde ve ortaya bambaşka bir tablo çıkar. Milli Mücadele’nin başlangıcında yapılan ve bir ulusun kaderini değiştiren son kongre için bu şehrin seçilmiş olması bir rastlantı değil. Dikkat ederseniz Sivas’ın merkezinden çok ilçeleri bilinir. Bu da her birinin ne kadar özgün olduğunun bir işaretidir aslında. Divriği gibi...

Divriği ve civarında en erken yerleşime dair yazılı kaynaklar Hititlere kadar gidiyor. Mengücekoğulları’nın yönetimi altında olduğu dönemde yapılan Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası ise kentin zengin tarihinden kalan en önemli miras. 1985’ten bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde ve bu listeye ülkemizden giren ilk yapı olma özelliğini taşıyor. 2015’te başlayan restorasyona pandemi döneminde ara verildiği için kısa bir süre daha bakım altında kalacak olan yapının yeniden ziyarete açılmasını heyecanla bekliyorum. Böylesi önemli yapıların bütünüyle değil parça parça restorasyona alınması turizm açısından daha doğru. En azından restorasyonun devam etmediği yerler ziyaret edilebilmeli.
Taş ancak bu kadar taş değilmiş gibi işlenebilir
Cami, Ahmet Şah ve eşi Melike tarafından yaptırılmış. İnşası 1228’de başlamış, 1243’te tamamlanmış. İslam mimarisinin başyapıtlarından biri sayılıyor. Mimarı Ahlatlı Hürremşah. Öyle bir eser tasarlamış ki plan tipi ve süsleme özellikleri bakımından bir benzeri yok. Darüşşifa taç kapısı, cami kuzey taç kapısı, cami batı taç kapısı ve şah mahfili taç kapısının her biri birbirinden farklı ve müthiş süslemeleriyle göz kamaştırıyor. Yapı neredeyse 8 asır önce yapılmış ve üzerinde binlerce motif var. Üstelik hiçbir desenin birbirini tekrar etmediği muazzam bir bütün ortaya çıkarılmış. Kâinattaki varlıkların biricikliğini simgeleyen bu özelliğe ek olarak hayranlık uyandıran bir detay daha var. Caminin batı kapısında mayıs-eylül arasındaki dönemde, her ikindi namazından 45 dakika önce insan silüeti şeklinde dev bir gölge beliriyor. İncelemelere göre bu bir tesadüf değil; çok ince hesaplamalara ve derin fizik–astronomi bilgisine dayanıyor.

Camiye bitişik olarak inşa edilen, iki katlı, avlulu ve eyvanlı bir yapı olan Darüşşifa, geçmişte hastaların su sesiyle iyileştiği bir sağlık merkeziymiş. Bu kısım Anadolu’da ayakta kalan en eski hastanelerden biri. Ruh ve sinir hastalarının tedavisi için kullanılmış. İçeride öyle bir akustik hesaplaması var ki başta su sesi ve tasavvuf müziği olmak üzere ortadaki avludan tedavi amaçlı yayılan tüm sesler, hastalık derecesine göre odalardan duyulmuş. Hastalığa ve tedavi sürecine göre, kiminin daha yüksek kiminin daha az duyması gerekiyormuş ve hesaplama buna göre yapılarak sesin yankılanması sağlanmış.

Görmeden dönme

Tarihi MÖ 2000’lere kadar uzanan ve birçok medeniyetin izlerini taşıyan Divriği’de görülmesi gereken birçok eser var. Listenizde şunlar da olsun:

Divriği merkezinde çok sayıda kümbet ve türbe var. Molla Yakup Türbesi, Hüseyin Gazi Türbesi, Seyitbaba Türbesi, Araplık, Ağar, Dörtardıç, Değnekli Havuz, Garip Musa, Koca Haydar, Fıdıl, Melek Şah belli başlı türbeler.
Taş ancak bu kadar taş değilmiş gibi işlenebilir
Divriği’de Ercüklü Konağı gibi etkileyici mimari yapıları ziyaret edin.

Divriği’deki etkileyici bir mimariye sahip evlerin tarihi 16’ncı yüzyıla kadar uzanıyor. 116 tescilli konağın olduğu ilçede Abdullah Paşa Konağı, Ayanoğlu Konağı, Demiralay Evi, Ercüklü Evi, Hasifoğlu Konağı görülmesi gereken yapılar.

Divriği’de iki kale var. Her ikisi de Çaltı Çayı’nın geçtiği vadinin hâkim noktalarına kurulu ve nefes kesici manzaraya sahip. Divriği Kalesi Mengücekoğulları döneminde Seyfeddin Şehin Şah Bin Süleyman tarafından 1181 yılında yapılmış. Divriği Kalesi’nin karşısındaki Kesdoğan Kalesi hakkında yeterli bilgi ve belge yok. Bununla beraber bu kalenin Divriği Kalesi’nin gözetleme karakolu niteliğinde yapıldığı sanılıyor. Konumu itibariyle bir kartal yuvasını andıran bu kale çok yüksek, sivri bir tepenin üstünde kurulu.

‘Sevgi, saygı, sorumluluk’ dokunuşu

Çok başarılı bir yenilenme sürecinden geçen Sivas Divriği’deki Cumhuriyet Meydanı, bozkırın ortasında bir deniz feneri gibi Sivas’ın tarihine ve güzelliklerine dikkat çekiyor. Mimar Hasan Basri Hamulu ve ekibinin yaptığı tasarımı çok beğendim. 7 bin metrekarelik muhteşem meydanın tam 2 bin 500 metrekaresi yeşil alan olarak değerlendirilmiş. Meydanın düzenlemesinde finansmanı 3S Kale Holding sağlamış. Divriğili işinsanı Sadık Özgür’ün kızlarının kurduğu holdingi 3 kız kardeş yönetiyor; Sema Gürün, Sefa Çizer ve Sedakat Özgür.

Fark ettiğiniz üzere holdingin adı kardeşlerin sayısından ve başharflerinden geliyor. Ama sadece bu kadar değil; onlar bu 3 S’ye bir başka anlam daha yükleyerek, vazgeçilmez değerlerini de belirlemişler: Sevgi, saygı, sorumluluk. Baba toprağına bir değer katmak adına “Biz buraya böyle bir şey yaptırmak istiyoruz” diye değil, “Neye ihtiyacınız var, onu yaptıralım” diye çıkmışlar yola. Babaları daha önce Divriği’ye ilköğretim okulları, lise, öğrenci yurdu ve hastane yaptırmış. İkinci kuşağın tercihi ise Divriği’nin genel görünümüne ve bu sayede turizmine katkı sağlayacak bir adımdan yana olmuş.

Yazarın Tüm Yazıları