Paylaş
Önce 70 kilometre uzunluğundaki Çanakkale Boğazı’nın iki yakasında, Gelibolu Yarımadası ve Asya kıtasında kalan Çanakkale şehir merkezi boyunca yol alalım. Assos’tan geçmişe selam verip Adatepe’de Kaz Dağları’nın temiz havasını içimize çekelim. Her fırsatta bu ülkede sahip olduklarımızla ne kadar şanslı olduğumuzu dile getiriyorum ama sadece şans yetmez! Bize düşen çok okuyup, daha fazla öğrenip tarihimize ve değerlerimize sahip çıkmak.
Yoldaki ilk durağımız Yunanca ‘Güzel Şehir’ anlamına gelen Gelibolu Yarımadası. Feribot iskelesine giderken geçeceğiniz merkezde, eski sahil kasabasının izlerini görmek mümkün. Gelin boğazın diğer tarafına geçmeden önce, 106’ncı yılını kutladığımız Çanakkale Zaferi’nin gerçekleştiği toprakları ziyaret edelim.
ANZAK KOYU’NU GÖRÜN
Gelibolu Yarımadası’nda şehitliklerin olduğu bölgenin girişinde Kabatepe Müzesi var. Müzede, savaşla ilgili çok sayıda belge, fotoğraf ve malzeme görebilirsiniz. Bu bölgedeki Arıburnu ve Anzak Koyu en sık ziyaret edilen yerlerden. Conk Bayırı’na doğru çıkarken en önemli mezarlıklardan biri olan Lone Pine (Yalnız Çam) bulunuyor.
Biraz yukarıdaki 57. Alay Şehitliği’nin girişinde 1994’te 108 yaşındayken ölen gazimiz Hüseyin Kaçmaz’ın heykelini göreceksiniz. 1992’de dikilen devasa boyutlardaki heykelse Mehmetçik Anıtı adını taşıyor. En tepedeki Conk Bayırı Anzakların hep asıl hedefi olmuş ve sadece 8-10 Ağustos 1915’te çok kısa bir süre Yeni Zelandalılar tarafından ele geçirilmiş. Buradaki Atatürk Anıtı’nın üzerinde Atamızın saatine isabet etmesi sayesinde bir şarapnel parçasından nasıl kurtulduğu anlatılıyor. Yarımadanın en ucunda Seddülbahir’deki Çanakkale Şehitler Abidesi’nden Ege açıklarına doğru bakarken minnet duygularınızın en üst seviyeye ulaşacağı kesin.
Çanakkale merkezdeki Mavi Bayraklı plajların yanı sıra 10 kilometre uzaklığındaki sayfiyesi Güzelyalı Köyü’nde de çok sayıda plaj var.
KALEYİ FATİH YAPTIRDI
Feribotla Gelibolu’dan Lapseki’ye geçebilirsiniz. Bir diğer alternatif Eceabat ve Kilitbahir’den Çanakkale’ye geçen feribotlar. Tercihiniz Kilitbahir rotası olursa boğazın bu en dar bölgesinde Fatih Sultan Mehmet’in yaptırdığı Kilitbahir (Denizdeki Kilit) ve hemen karşısında, şimdi askeri müze olarak kullanılan Çimenlik kalelerine dikkat etmeyi ihmal etmeyin.
Adı Batı dillerinde, bölgede daha önce yaşamış bir kral nedeniyle Dardanelles diye geçen Çanakkale’yi gezerken soluklanmak için Yalova Restoran’a mutlaka uğrayın. Restoranın deniz ürünleri ve mezelerden oluşan menüsüne şahane bir Çanakkale Boğazı manzarası eşlik ediyor.
Yolumuza devam ederken kahverengi bir tabelanın izinde yeni bir tarih sayfasına adım atalım. Troya’da 5 bin yıllık süreçte 9 farklı şehir kurulmuş. Troya Savaşı’nın geçtiği dönem 6. şehir ve yaklaşık olarak MÖ 1250 yılları. Şehir çok sayıda lidere ve medeniyete ev sahipliği yapmış, sonra unutulup gitmiş. Antik şehrin yerini bulup ilk kazmayı sallayansa Kaliforniya’daki ‘Altına Hücum’ döneminde zengin olan Alman kökenli Heinrich Schliemann. Schliemann, Homeros’un yazdıklarının gerçek olabileceğini düşünüp Osmanlı İmparatorluğu’na geliyor. Sultan Abdülaziz’in izniyle hazineyi bulmak için kazılara, daha doğrusu katliama başlıyor. Hazineyi bulduğu gün tüm işçilere izin veriyor ve karısı Sofia ile beraber bulduklarını önce Yunanistan’a götürüp değişik ülkelere pazarlamaya çalışıyor ama sonra elindekileri Almanya’ya veriyor. 2’nci Dünya Savaşı’nda kaybolan hazine 1993’te Rusya’da ortaya çıkıyor ve bugün Puşkin Müzesi’nde sergileniyor.
Troya’nın ören yerindeki kalıntılar biraz hayal kırıklığı yaratıyor. 1998’de UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınan Troya’da yapmanız gereken hayal gücünüzü kullanmak ve baktığınız eserlerin binlerce yıldır burada olduğunu düşünmek. Buna karşılık, dünyanın en önemli çağdaş arkeoloji müzesi örneklerinden olan Troya Müzesi, antik şehrin UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınmasının 20’nci yılında ve aynı zamanda ‘Troya Yılı’ olan 2018 senesinde ziyarete açıldı. Benim de gittiğim, çok sevdiğim hatta size Instagram hesabımdan yayın yaptığım bu müze çok yeni bir adres ama ülkemizin yüz aklarından.
Ödüllü Truva Müzesi.
ÖDÜLLÜ MÜZE
3 katlı müzede özel aydınlatma teknikleri ve görsel malzemelerle zenginleştirilen koleksiyon muhteşem bir medeniyetin izlerini size sunarken, aklınız savaşın anlamını sorguluyor. Müze, 2020 yılında Avrupa Müze Forumu tarafından ‘Avrupa Yılın Müzesi Özel Takdir Ödülü’ne layık görüldü.
Troya’nın kralı Priam’ın oğlu Paris doğduğunda, kâhinler onun şehre felaket getireceğini söyler. Bebekken İda’ya yani bugünkü adıyla Kaz Dağları’na bırakılan Paris’e, Zeus tarafından dünyanın ilk güzellik yarışmasında üç tanrıçadan birini seçme görevi verilir. Seçilmesi karşılığında, güzeller güzeli Helen’i Paris’e vermeyi teklif eden güzellik tanrıçası Afrodit, rüşveti sayesinde ödülün sahibi olur. Ve Sparta Kralı Menelaus’un karısı Helen kaçırılıp Troya’ya getirilir. Bunun üzerine kral karısını ve şerefini kurtarmak için ordularıyla beraber Troya’ya yelken açar. Yunan tarafında Agamemnon, Aşil, Odysseus, Patroklus ve Nestor; Troya tarafındaysa Priam oğulları Paris ve Hektor vardır. 10 yıl süren savaşta iki taraf da bir sonuç elde edemez. En sonunda Yunan tarafı bir hileye başvurur. Geri çekiliyormuş gibi yaparlar ve Troya’nın kapısına da tahta bir at bırakırlar. Zafer sarhoşluğuna, içkinin getirdiği sarhoşluk da eklenince Troya halkı gecenin ilerleyen saatlerinde sızıp kalır. Gerçek zaferse, şehrin içine alınan atta saklanan Yunan askerlerinin olur.
ATHENA’NIN İZİNDE
Assos’a doğru yol alırken Ezine’nin Dalyan Köyü civarında karşınıza çıkacak olan Alexandria Troas Antik Kenti Anadolu’nun en büyüklerinden biri. Büyük İskender’in komutanlarından Antigonos Monophtalmos tarafından MÖ 310 yılında kurulan kente Büyük İskender’in ölümünden sonra Troas’taki İskender’in kenti anlamına gelen ‘Aleksandria Troas’ ismi verilmiş. Hıristiyanlığın yayılmasında büyük rol oynayan Aziz Pavlus’un da bu şehirde vaaz verdiği biliniyor. Şehrin kurulduğu alanı görebilmek için size önerim, şehri çevreleyen sur duvarları hizasındaki bir noktadan denize doğru bakmanız ve Troya’nın komşusunun görkemli günlerini hayal etmeniz. Assos’a doğru giderken görmenizi tavsiye ettiğim bir başka köy ise Babakale. Burası Anadolu’nun en batısı veya diğer deyişle Asya kıtasının sonu. 1700’lü yıllarda yapılan kalesinden Ege’nin mavisine bakarken kendinizi bir an önce bu serin sulara bırakmak isteyeceksiniz.
Assos’un silüeti tepeden size selam verirken sol tarafta kalan doğayla uyum içindeki Selçuklu köprüsünü gözden kaçırmayın. Batı Anadolu’daki çoğu kent gibi Assos da Lidya, Pers, Helen, Bergama, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinin ardından bugünkü halini almış. Bizans surları ve Hüdavendigâr Camisi bu dönemlerin izlerinden sadece birkaçı. Antik kente girdiğinizde adımlarınız sizi şehrin en yüksek noktasındaki Athena Tapınağı’na götürecek. Troya Savaşı’nda Troyalı yiğitlere tuzaklar kurup Yunanları destekleyen Athena, arkadaki Kaz Dağları’nda düzenlenen ilk güzellik yarışmasında üç adaydan biri olmuş. Bu güzel tapınağın altında oturun ve armağan ettiği zeytin ağacıyla Atina şehrine adını veren bilgelik tanrıçasına sevgilerinizi gönderin. Günbatımında buradan, kadın şair Sappho’nun yaşadığı Midilli Adası’nı seyretmenin keyfine varın. Güzel restoranlar ve işletmelere ev sahipliği yapan antik liman ise maalesef bu yıl yamaç kayalarının ıslah çalışmaları için kapalı. Çalışmaların Ocak 2022’de tamamlanması bekleniyor.
Yola devam ettiğinizde oksijenin en bol olduğu Ayvacık Büyükhusun Köyü’ne uğramayı ihmal etmeyin. Eski adı Sunaba olan köy; hâlâ kapıların kilitlenmediği, sessiz sokakları, tertemiz havası ve taş evleriyle Kuzey Ege’nin en huzurlu köylerinden biri. Sunaba Kasrı Otel köyü daha yakından tanımak isteyenler için bir alternatif.
KAZ DAĞLARI’NDA BİR MOLA
Çanakkale il sınırından çıkmadan son durağınız Adatepe olsun. Kaz Dağları ve Edremit Körfezi manzarasına hâkim bir konumdaki köyde çoğu Rumlardan kalan evlerin büyük bir kısmı restore edilmiş. Dünyanın oksijen oranı en yüksek yerinde, Zeus Altarı’ndan olağanüstü manzarayı seyredip meydandaki asırlık çınar altındaki kahvelerde nostaljiyi yaşayın. Köyün taş duvarları ve daracık yolları arasında gezinmeyi, meydanda bir çay molası vermeyi, Zeytinyağı Müzesi’ni ziyaret etmeyi de unutmayın. Günbatımı içinse önerim Hoca Kayası olacak. Troya Savaşı’na sebep olan, dünyanın ilk güzellik yarışması İda Dağları’nda düzenlenmiş. Buranın havasını içinize çekerken mitolojinin hikâyeleri düşlerinize karışacak.
KONAKLAMA İÇİN EN İYİ ADRESLER
Bu rota boyunca konaklamanız için size birkaç önerim olacak. Güncel bilgiler ve daha fazla seçenek için @butikotellerturkiye hesabımı da takip edebilirsiniz.
Hotel Caeli: Gelibolu Yarımadası’ndaki otel, yerli ve yabancı sanatçıların eserleriyle dolu bir sanat galerisi, gelişmiş damak zevklerine hitap eden ayrıcalıklı bir lezzet dünyası... Otelde 15 deluxe, 5 süit, 1 tower süit olmak üzere 21 konaklama birimi mevcut. Otelin kendine ait mahzeni var ve ne zaman giderseniz açık. Mutfaksa başlı başına bir deneyim. (0286) 854 83 36
Bengodi Otel: Eceabat’ta, doğanın içinde, doğal ürünlerle, kurucusu olan Asmadan Bağcılık Firması’nın bağlarının çok yakınında, 20 odayla hizmet veriyor. Bünyesindeki müzede Anadolu ve Trakya’nın 9 bin yıllık bağcılık tarihi anlatılıyor, Potina Restaurant’ta ise kendi ürettikleri ürünlerle hazırladıkları keyifli sofralar kuruluyor. (0286) 814 13 33
İda Costa:Assos’ta önü deniz, ardı Kaz Dağları olan 9 dönümlük arazide, Ege mimarisine sadık kalınarak tasarlanmış 20 odayla hizmet veriyor. Her güne özel menüler hazırlayan otelde, sabahları köy fırınında pişen taze ekmekler ve yerel ürünlerle hazırlanan kahvaltı sofraları karşılıyor misafirleri. İda SPA yorgunluk atmak için iyi bir seçenek. (0286) 764 00 10
Récif Assos Gastro Beach & Boutique Hotel: Assos Sazlı Altı Mevkisi’nde taze bir işletme olan otel sadece 8 odayla butik hizmet sunuyor. Denizin üstünde konumlanmış olan uzun iskelesinden serin sularla buluşun ve menülerindeki gurme lezzetlerle kendinizi şımartın. (0549) 256 02 56
Paylaş