Baltık ülkeleri, 1990’larda Sovyetler Birliği’nden ayrıldıktan sonra büyük ilerleme kaydetti. Bugün Avrupa’nın yeni cazibe merkezlerinden bahsederken bu ülkelerin başkentleri Riga, Talin ve Vilnüs’ün adları artık daha sık telaffuz ediliyor.
TALLİNNDünyanın en eski eczanesi en yüksek tuvaleti burada1,5 milyon nüfuslu Estonya, 1991’de meydanlarda hep birlikte söylenen şarkılar eşliğinde Sovyetler Birliği’nden ayrıldı, yepyeni bir hayata yöneldi. Surlarla çevrili, Ortaçağ güzeli bir kent Tallinn. Göğe yükselen kuleler, kaldırım taşlı dar sokaklar insanı bir anda masal diyarına sürüklüyor.
Şehrin en yüksek noktasındaki Parlamento Meydanı’ndan, Belediye Meydanı’na yürürken, tarihin yaprakları arasından geçtiğinizi hissedeceksiniz. Fat (Tombul) Margaret ve Tall (Sırık) Hermann Kuleleri, Alexander Nevsky ve St Mary’s katedralleri, Pikk Jalg (Uzun Bacak) Sokağı, St. Nicholas Kilisesi, 124 metrelik kulesi olan St. Olaf’s Kilisesi ve Belediye Binası eski şehirdeki sürprizlerden bazıları.
Helsinki’ye, 80 kilometre uzaktaki Tallinn, hafta sonu Finli kaynıyor. Kimi saçını kestirmek, kimi de barda ucuz içki içmek için geliyor. Üç Baltık ülkesi içinde en ufak olan Estonya, yüksek teknoloji konusunda büyük bir isim. Baltıkların Silikon Vadisi ya da E-stonya deniyor bu yüzden. Nedeni, Sovyetler’in burada 1950’lerde Tallinn Sibernetik Enstitüsü’nü kurması. Ücretsiz telefon servisi Skype, müzik yükleme sitesi Kaza bu birikimin günümüzdeki uzantıları. Estonyalıların dörtte üçü vergilerini internet aracılığıyla yatırıyor, çoğu oyunu diz üstü bilgisayarından kullanıyor.
Tallinn’in (Taani-Linn) sözcük anlamı Danimarka kasabası. 1219’da Danimarkalılar şehri ele geçirmiş. Defalarca el değiştiren ülke, 1920’de Rusların egemenliğine girmiş. İşgal yıllarının acısı İşgal Müzesi’ndeki (www.okupatsioon.ee) sanat eserlerinde yaşıyor.
Kentin tarihi merkezi UNESCO Dünya Kültürel Mirası listesinde. 14. yüzyılda inşa edilen Toompea Kalesi bugün Parlamento Binası. Gotik mimarisiyle Avrupa’nın en eski belediye binası bu şehirde bulunuyor. 600 yıllık binanın kulesinin içinde 77 metrelik tavanıyla dünyanın en yüksek tuvaleti bulunuyor. Restoran, kafelerle dolu Belediye Meydanı’ndaki dünyanın en eski eczanesi hálá açık. Kadriorg Sarayı’nda iki sanat müzesinden birinde Hollandalı ve Flaman sanatçıların eserleri, diğerinde Deli Petro’nun kullandığı mobilya ve eşyalar sergileniyor.
Parlamentonun karşısındaki Alexander Nevsky Rus Katedrali soğan kubbeli renkli bir yapı, 1894’de Çar Alexander yaptırmış. Kubbedeki haçların altında hilaller, Osmanlı’ya karşı zaferleri simgeliyor. Aynı simgeyi St. Petersburg’daki Peterof Sarayı’nın kubbelerinde de görebilirsiniz. Şehir merkezine 15 dakika mesafedeki Rocca-al Mare Açık Hava Müzesi’nde 72 tarihi bina bir arada. Tallinn TV Kulesi çirkin bir yapı, ancak tepesinden göreceğiniz manzara çok güzel.
NEREDE KALINIROld House: Uygun fiyatlı işletmelerden (www.oldhouse.ee). Three Sisters: Eski evlerin restorasyonuyla oluşturulan şık bir otel. (www.threesistershotel.com) Barons Hotel: Şık, güzel manzaralı ama pahalı. (www.baronshotel.ee) Uygun fiyatlı yerlere Voorastemaja (Konaklama Evi) deniyor. www.visitestonia.com sitesinden konaklama alternatiflerine bakabilirsiniz. Bütçeniz kısıtlıysa www.baltichostels.net , www.bedbreakfast.ee adreslerini deneyebilir, çiftlik tatili için www.maaturism.ee ’i tıklayabilirsiniz. Turizm Ofisi: www.tourism.tallinn.es
NEREDE YENİR, EĞLENİLİREtli güveç (Seljanka), patates, lahana, kızartmalar, somon ve alabalık Estonya mutfağının ana kalemlerinden. Domuz schnitzel hemen hemen her restoranın mönüsünde var. Saku ve koyu renkli Saku Tume ülkenin en iyi biralarından. Vana Tallinn ise şehirde deneyebileceğiniz yerel bir likör. Nasıl Almanların Oktober Fest’leri varsa, Estonyalıların da temmuzda Beersummer’ları (www.ollesummer.ee) var. Festivalde 100 bin bira meraklısı şehri istila ediyor. Depeche Mode Baar adı üzerinde bu grubun müziklerini çalıyor ve gruba ait eserlerle dolu. Karja Kelder’da ise 40 çeşit farklı bira var. Beer House kendi birasını sunuyor. RIFF, şık bir gece kulübü. Maikrahv eski tarihi binada, şık bir restoran. Olde Hansa’da geleneksel kostümler içindeki garsonlar hizmet veriyor. Yazın terası da güzel.
RİGAMimarisi ve genç kızları güzellikte yarışıyorLetonya, 65 bin kilometrekarede, yaklaşık 2,5 milyon kişinin yaşadığı bir Baltık ülkesi. Nüfusun bir milyona yakınının Riga’da yaşadığını düşündüğünüzde başkentin neden bu kadar ön plana çıktığını daha iyi anlıyorsunuz. Ülke, pingpong topu gibi asırlar boyu farklı milletlerin arasında gidip gelmiş. 1201’de Almanlar, 400 yıl sonra Polonyalılar, sonra İsveçliler ele geçirmiş. Rusya’dan sonra, 1918’de bağımsızlıklarını ilan etmişler. Tadını çıkaramadan Naziler işgal etmiş. 1944’de Ruslar geri dönmüş. Muhalifleri Sibirya tatiline göndermişler! Sovyetler’den ayrıldığı 1991’den bu yana Letonya çok hızlı gelişti, Avrupa Birliği standartlarını yakaladı.
Riga’nın 150 civarında tarihi yapı barındıran bölgesine otomobiller ücret ödeyerek giriyor. Belediye Meydanı’ndan (Ratslaukums) yürümeye başladığınızda önce Blackheads binası gözünüzü kamaştırıyor. 2001’de kentin kuruluşunun 800. yılı vesilesiyle restore edilmiş. Biraz ilerisinde, elinde cennetin anahtarlarıyla Aziz Peter bekliyor sizi. Adına yapılan kilise Baltıklar’da, Gotik mimarinin en güzel örneklerinden biri. Kulesine asansörle çıkıp, Daugava Nehri’nden Baltık Denizi’ne uzanan manzarayı seyredebilirsiniz. Reval Otel’in 26. katındaki Skyline Bar ya da TV Kulesi’nden de kenti kuş bakışı görebilirsiniz. Kilisenin yakınındaki Amsterdama isimli kafede mola verin. Kahvelerini tadın. (www.amsterdama.lv)
Duvarlarda Bodruma, Marmarisa yazılı reklamları görünce anlıyorsunuz ki, Letonyalılar tüm yabancı şehirlerin sonuna bir "a" koyup halletmişler işi. Şehir cafe, restoran, kumarhane ve diskoların işgali altında, görünen o ki Letonyalılar yaşamın sırrını çözmüş; etraf bar, restoran, casino ve diskodan geçilmiyor. Her yer tıka basa eğlenenlerle dolu.
Aldaris birasını, 24 baharattan yapılan yüksek alkollü Black Balsam’ı kahve dahil değişik içkilerle deneyebilirsiniz. Efsaneye göre Rus Çariçesi Katerina’nın rahatsızlığına bile iyi gelmiş bu karışım.
Türk erkeklerine müjde: Ülkede kadın nüfusu erkeklerden çok fazla. Erkekler karaborsa. En sivri topuklusundan çizmeleri, mini etekleriyle dünya güzeli genç kızlar şehrin sokaklarını arşınlıyor. Kafanıza göre birini bulamazsanız dert etmeyin, adım başı birbirinden hoş kadınların gösteri yaptığı kulüpler, masaj salonları her adımda karşınıza çıkıyor.
Letonyalı güzelleri kaderleriyle başbaşa bırakıp turumuza devam edelim. Özgürlük Anıtı’na geldiğinizde, elinde ülkenin üç bölgesini temsil eden yıldızları tutan bir heykelle karşılaşıyorsunuz. 1935’de dikilen anıtın nöbetçileri, saat başı törenle değişiyor. Yanıbaşındaki parkın köprüsünde, yüzlerce asma kilit var. Nikah masasından kalkan kadınlar, buraya bir kilit takıyor, anahtarını suya atıyor. Boşanma oranının yüksekliğine bakılırsa, yine de kocalarını kaptırmaktan kurtulamıyorlar. Parkın diğer tarafında, Yunan tapınaklarını andıran 1863 tarihli asil bina 1919’dan bu yana Milli Opera. Yazın beyaz gecelerinde, Riga Opera Festivali’ne ev sahipliği yapıyor. Noel zamanı, kentle birlikte hayal alemine dönüşüyor.
Şehir mimarlar için bir vaha. 700’ün üzerinde Art Nouveau uslubundaki yapı tarihe meydan okurcasına ayakta. Mimarlarından biri de, ünlü yönetmen Sergey Eisenstein’ın babası Mikhail Eisenstein. Liv Meydanı’na geldiğinizde, görkemli konser salonu Büyük Lonca ve hemen yanında Küçük Lonca binalarını görüyorsunuz. Biraz daha yürürseniz Dome Meydanı’na varacaksınız. 1211’de inşa edilen, eklemelerle mimarisi değişen Dome Katedrali’nde akşamları org konseri dinleyebilirsiniz. Yapı UNESCO’nun Dünya Kültürel Mirası listesinde. Eski şehirdeki Üç Biraderler ise en eskisi 15. yüzyıldan kalma eski Riga evlerinin güzel örneklerinden. Aynı bölgedeki Riga kalesi ise Cumhurbaşkanlığı Rezidansı olarak kullanılıyor. 2004’de AB’ye giren Letonya’nın cumhurbaşkanı, parlamento başkanı kadın. Darısı başımıza. Ne de olsa kadın eli değen yere medeniyet geliyor.
NEREDE YENİR, EĞLENİLİR?
Rozengrals Restoran: Ortaçağ atmosferinde iddialı bir restoran. www.rozengrals.lv Vincents: Ünlü şef Martins Ritins, bu restoranda Elton John’dan Prens Charles’a kadar birçok şöhreti ağırlamış. Mantarlı ravyoli eşliğindeki tavşanı harika. www.vincents.lv Light / Fellini: İlki füzyon mutfağında uzman, hafta sonu, gece yarısı kulübe dönüşüyor. Fellini ise harika bir İtalyan klasiği. Her ikisi de Berga Bazars’da. www.bergabazars.lv Osiris Cafe: Şehrin sanatçıları, yazar, çizeri burada. Yemekleri lezzetli, fiyatları uygun. Kentin en popüler gece kulüpleri Casablanca, Voodoo, La Rocca, Depo, Pupu Lounge ve Essential.
NEREDE KALINIR?
Bergs Hotel: Conde Nast Traveler dergisinin "Dünyanın en iyi 100 Oteli" listesinde. Otel, sahibinin zengin sanat koleksiyonuyla renklendirilmiş. www.hotelbergs.lv. Grand Palace: Saraydan otele dönüştürülmüş, ödüllü bir işletme. Tarihi şehrin içinde. www.schlossle.com Hotel de Rome: Özgürlük Anıtı manzaralı, beş yıldızlı. Kentin en iyi restoranlarından birine sahip. www.derome.lv Bütçeniz kısıtlıysa www.laine.lv, www.kbhotel.com, www.ltn.lv, www.multilux.lv ve www.forands.lv adreslerini tıklayın.
VİLNÜSAmber mücevherlerin şehrini bisikletle gezinLitvanya, Sovyet döneminin ardından Batı’yla kenetlenmiş. Vilnüs, Avrupa’nın en küçük, tarihi açıdan en zengin başkenti. Ülke nüfusunun yüzde 83’ü Litvanyalı. Yüzde 6’sı eski Sovyetler’den. Gerisi Polonyalı. 65 bin kilometrekarelik ülkenin, diğer Baltık devletlerinden farkı, nüfusun büyük çoğunluğunun Protestan değil, Katolik olması. Vilnüs’ü, 1321’de gördüğü rüyanın ardından, ülkeyi birleştiren Gediminas kurmuş. Torunu Jogaila, Polonya Kraliçesi Jadwiga’yla evlenince iki ülke 400 yıl birleşmiş. İttifak bir ara Moskova’yı bile ele geçirmiş. 1918’de bağımsızlığını ilan eden, 1940’da Sovyetler Birliği’ne bağlanan ülke, 1991’de birlikten ilk ayrılan Baltık cumhuriyeti.
Şehrin tarihi bölgesine (Senamiestis), 16. yy’dan kalma Şafak Kapısı’ndan giriyorsunuz. Sağdaki şapel (Koplycia), Meryem Ana ikonunu barındırıyor, yapı 400 yıllık. Biraz ilerideki Kutsal Ruh Ortodoks Kilisesi başpisoposun evi aynı zamanda. Yayalara ayrılmış Pilies Caddesi’nde 1579’da kurunan Doğu Avrupa’nın en eski üniversitesi Vilnüs’ü göreceksiniz. Yakınında, ülkenin koruyucu azizi Casimir’in şapeli ile kraliyet mozolesinin olduğu katedral var. Yapı uzun yıllar sanat galerisiymiş. Katedral Meydanı’nın arkasındaki tepeye finikülerle çıkıp, Gediminas Kulesi’nden çevreyi seyretmenizi tavsiye ederim. Pylimo’da sıradışı bir anıtla karşılacaksınız: Rock yıldızı Frank Zappa’nın büstü 4 metrelik çelik sütun üzerine oturtulmuş.
Vilnüs’ta Nazi soykırımı öncesi 100 bin Yahudi yaşıyormuş. 105 sinagogdan biri, nüfustan altı bin kişi kalmış geriye. Şehir merkezinden birkaç kilometre uzaklıktaki devasa açık hava pazarı Garinuai’de yok yok. Giysiden, gıdaya, otomobilden, eşyaya her şey satılıyor.
Kent dışına çıkacak zamanınız varsa, trenle iki saatte eski başkent Kaunas’a gidebilirsiniz. Harika tarihi yapılara sahip bir şehir. Neris ve Nemunas Nehirleri’nin birleştiği noktada Santakos Parkas yer alıyor. Şehirden 20 dakika uzaklıkta ise II. Dünya Savaşı’nda 50 bin savaş tutuklusunun öldürüldüğü Ninth Forth var. Vilnüs’e 27 kilometre uzaklıktaki Trakai’ye otobüsle gidebilirsiniz. Gotik kalesi tepeden hayata hükmediyor.
Litvanya’da amberden yapılma mücevher ve hediyelik eşyalar çok gözde. Turizm Ofisi (www.vilnius.lt) ücretsiz harita veriyor ve 1 LT.’ye bisiklet kiralıyor. Müzikle ilgileniyorsanız, Litvanya Müzik Akademisi’ne uğrayıp İngilizce ders alabilirsiniz. (www.Ima.lt)
NEREDE KALINIRStikliai (www.stikliai.lt) şehrin en iyisi, şöhretlerin mekanı. Centro Kubas (www.centrokubas.lt) avlulu bir binada ve çok kaliteli. The Shakespeare (www.shaspeare.lt) bir butik otel. Sırt çantalı gençlere önerim internette küçük bir araştırma yapmaları: www.balticbackpackers.com , www.filaretaihostel.lt
NEREDE YENİR, EĞLENİLİRLitvanya mutfağı biz Türkler için ağır ve yağlı. Etli, patatesli Cepelinai milli yemekleri. Şiş kebaba şaşlık diyorlar. Herring balığı ve mantar da mutfaklarında sık sık kullandıklarından. En iyi biraları Utenos, diğerleri de Kalnapis ve Baltijos. Degtine isimli vodkaları da iyi. Fransız Büyükelçiliği’nin yanındaki Cafe de Paris sanatçıların, şehirde yaşayan yabancıların tercihi. Paparazzi’de magazin güzelleri boy gösteriyor. Uzupio Kavine şehrin en şık barı, manzarası ve atmosferi de hoş. Broadway ve SMC ise gençlerin tercihi. Stikliu Alude: Kemerli tavanları, tepeden asılmış flamalarıyla ortaçağ havasında. Yemekler de fena değil. Zemaiciu Smukle: Lezzetli ve büyük porsiyonlarıyla ön plana çıkıyor. Litvanya mutfağını beğenmezseniz Cozy (www.cozy.lt) ile G-Lounge’ı (www.glounge.lt) deneyebilirsiniz. Damak tadları bize daha yakın.