Paylaş
***
T.I.
PAPERWORK
Columbia / Grand Hustle / Sony Music
T.I., Amerikan hip hop piyasasının ne uzayan ne de kısalan isimlerinden. Hiç ‘en büyüklerden’ olmuyor ama unutulup gidecek kadar kötü işlere de imza atmıyor. Kariyerinin dokuzuncu albümünde ise kritik bir karar alıp prodüktör koltuğuna Pharrell Williams’ı oturtuyor. Dokunduğu şarkıyı altına çevirme yeteneğine sahip Pharrell ise farkını yine belli ediyor. ‘Paperwork’, T.I. kariyerinin en akıcı albümü. Progresif dokunuşlar (rap flow’ları konusunda) minimuma indirilmiş, prozodi ve kafiye kaygısı tavan yapmış, ortaya klas bir hip hop eseri çıkmış. Üstelik Chris Brown, The-Dream, Iggy Azalea, Jeezy, Rick Ross, Skylar Grey, Usher ve Pharrell’in ta kendisi, daha saymadığım pek çok konukla birlikte T.I. için bir araya gelmiş. Bu albüm aynı zamanda 50 şarkılık bir üçlemenin de ilk albümü, diğer albümler de altışar ay arayla yayımlanacak. ‘Paperwork’ genelde orta tempolu bir albüm, eğer biraz daha vites yükseltirse T.I., büyük hip hop hitlerine daha da yaklaşacak bence.
****
OPETH
PALE COMMUNION
Roadrunner / EMI
Opeth’in sadece müzikal anlamda değil, kariyer rotası olarak da progresif bir çizgisi var. Melodik death metal ağırlıklı bir müzikleri vardı yola ilk koyulduklarında, zamanla death metal dozajı azaldı, progresif ögeler arttı. Frontman’leri Mikael Akerfeldt’in ‘70’ler tutkusu sayesinde retro rock da yaptılar. ‘Pale Communion’ sadece bir progresif rock albümü değil; akustik gitar ağırlıklı, müthiş bir ‘devinim’ albümü. Sürekli bir değişim içinde ilerliyor ve siz bu ilerleyiş içinde başınız dönmeden salınıyorsunuz. Progresif metal grupları genelde bu değişimleri kafa karıştırıcı şekillerde icra ederler, Opeth bu işi bir akıntıya kapıldığınızı hissettirecek şekilde yapıyor. Yer yer blues’a kaçan elektrogitar soloları, şarkıların belirsiz yerlerinde altyapı yapan organik sound’lu elektrogitar rifleri ve yer yer siz farkında olmadan atak üstüne atak yapan davullar albümün eski Opeth’e göz kırpan ögeleri. Opeth, melodi duymaktan keyif alıyorsanız sizi tavlayacak sayısız şey barındırıyor.
**
CEM ÖZKAN
İNSAN NASIL UNUTABİLİR Kİ?
TMC
Cem Özkan’ı ta China Band döneminden tanıyanlar olabilir. Ya da Rebel Moves’la geçirdiği 5 yıl sebebiyle hatırlayanlar... Ama onu tanıyanların çoğunun, yaptığı dizi müzikleri sebebiyle tanıdığı bir gerçek. 2006 yılında ilk solo albümünü yayımlayan Özkan, ikinci solo albümü için tam 8 yıl bekledi. Yine de bu kadar uzun arada kendisini unutturmadı, dizi müzikleriyle gündemde olmayı sürdürdü. 14 şarkıdan oluşan yeni albümünde ise ‘sadece dizi müzikleri yapan adam’ imajından çıkmayı hedefliyor olmalı. Açıkçası albümle ilgili benim dikkatimi çeken ilk şey, nahiflik ile sıkıcılık arasındaki çizginin kaybolmuş olması. Özkan genelde sakin tonlarda, usulca ilerleyen bir hattın yolcusu bu albümde, hatta yer yer MFÖ’yü de andırdığı oluyor müziğinin, ama albümde bir akıcılık ve bütünlük sorunu var. Birkaç farklı tarzda şarkı, sanki “Biri tutmazsa diğerine yükleniriz” kafasıyla albüme alınmış gibi geldi bana. Tabii bu benim şahsi görüşüm. Siz dinleyince ne düşünürsünüz bilemem...
Paylaş