Paylaş
Her şey “Bana biraz kendinden bahsetsene” sorusuyla başlıyor. Sonra gelsin yalanlar. Nefret etseniz bile onun sevdiği müzikleri seviyor gibi yapıyor, onun hoşlandığı yerlerde takılmaktan keyif alıyor gibi görünüyorsunuz. Ne kadar çok ortak nokta çıkarırsanız o kadar kuvvetli bir ilişkiniz olur ümidiyle aşk yalanlarına sarılıyorsunuz. Sonra bir bakmışsınız kusursuz birini tarif ediyorsunuz. Ya da kusurlarınızı öyle bir anlatıyorsunuz ki kulağa lütuf gibi geliyor.
Mesela “Hiç kıskanç değilimdir ama sevdiğimi sahiplenirim” diyorsunuz. Kadın otomatik olarak bunu “Kıskanacak ama bunaltmayacak” olarak yorumluyor. Halbuki o cümlenin tercümesi “Mini etek giyemezsin, bensiz dışarı çıkamazsın, telefonundaki tüm erkekleri tek tek sileceğim!”
Kadın da masum değil. O da “Ben senin bildiğin kızlara benzemem” diyerek geri çekiyor kendini. Tercümesi “Bana eğlenecek değil evlenecek kız gözüyle bakman için ne gerekiyorsa yapacağım! Daha önce yediğim haltlar sayılmaz!”
Ama asıl yalanlar ilişki alevlendiğinde başlıyor. Bir kez daha, ilk kez aşık oluyor, ilk kez seviyor, ilk defa böyle hissettiğinizi söylüyorsunuz. Bir anda hayatınıza gördüğünüz en güzel gözler, en yumuşak ten, en çarpıcı gülüş onunki oluyor. İlk olmasa da son olacağını söz veriyorsunuz (hatta bazen ilk olmasa da ilk olduğunu da söylüyorsunuz). Ondan başkasını sevmeyeceğinize yemin ediyorsunuz. Sanki daha önce kimseyle beraber olmamış aynı sözleri başkasına söylememiş gibi davranırken içiniz bir an bile cız etmiyor.
Belki bu yalanların hepsini yalan söylemiş olmak için söylemiyorsunuz. Hatta belki de pek çoğuna önce kendiniz inanıyorsunuz ama yine de bu durum yalan söylediğiniz gerçeğini değiştirmiyor. İşte bu duruma yalancı aşık sendromu deniyor…
Erkekgiller
Bir erkeği tavlamak mı daha zor terk veya reddetmek mi diye sorsanız pek çok kadın reddetmek diyecektir. Çünkü erkek egosu öyle güçlü bir şey ki ne terk edilmeyi ne de reddedilmeyi kolay kolay kaldıramıyor. Ben erkekleri terk veya reddedildikleri durumda verdikleri tepkilere göre yedi gruba ayırıyorum.
Birinci grupta çirkefleşenler var. 10 saniye önce “Aşkım, bebeğim, çiçeğim” diyen bu erkeklerin içinden çıkan canavarı zapt etmeye kahraman Türk ordusunun bile gücü yetmez. Hakaretlerle başlayan bağrışmaların sonu ruh sağlığına göre Facebook’tan silmekten selamı sabahı kesmeye, tabak bardak kırmaktan üçüncü sayfa cinayetlerine kadar gidebilir bunlarda.
İkinci grupta duygusallaşanlar var. Bunlar önce yaşlı gözlerle masum masum bakar sonra yalvarmaya başlar. Yalvarma da işe yaramazsa duygu sömürüsüne kadar götürürler işi. “Seni hep sevdim, hep de seveceğim” ile başlayan cümleleri “Seni kimse benim kadar sevmeyecek” önermesiyle son bulabilir.
Üçüncü sırada “Hayır”ın “Belki” demek olduğuna inanlar vardır. Bunlara ne kadar açık “İstemiyorum” derseniz deyin sanki “Biraz daha yalvarırsan bu iş olur” demişsiniz gibi davranırlar. Naz yapan kadınla gerçekten istemeyen kadın arasındaki kalın ve belirgin çizgiyi göremeyen bu adamlar, aradığında açmazsanız “Görmemiştir” saflığıyla (!) en az 15 kez daha arayanlarla aynı familyadandır.
Dördüncü gruptaysa şaşıranlar var. “Nasıl? Sen? Beni? İstemiyorsun? Hadi canım!” bakışlarıyla karşılarlar reddedilmeyi. Öyle ki bir anda kendinizi terk eden pozisyonundan ikna eden pozisyonuna terfi etmiş bulursunuz. “Evet hayatım sen gerçekten iyi bir insansın zaten sorun bende” klişesi bu gibi zamanlar için birebirdir!
Beşinci gruba bakınca “Sen kaybedersin güzelim”cileri görürüz. Bunlar ile “Aslında ben de senden ayrılacaktım”cılar yakından akraba olur. En belirgin taktikleri terk edilmek umurlarında değilmiş gibi davranmak ve elaleme terk edilmemiş de terk etmiş cakası atmaya çalışmaktır. “Hani çok aşıktın” sorusuyla karşılaşırlarsa da “Yok be abi hoşlanıyormuşum sadece aşk değilmiş, sonradan anladım” klişesinden faydalanırlar.
Altıncı gruba geldiğimizde efsane dizi “Coupling”in “Unflushable”larıyla karşılaşırız. Bunlar ne kadar kurtulmak isterseniz isteyin peşinizi bırakmayanlardır. Mesela bir gece önce ayrılık konuşması yapmamışsınız gibi ertesi gün ilişkiye kaldıkları yerden devam etmeye çalışılırlar. Bir de en temel özellikleri sizi de ayrılmadığınıza inandırmaya çalışmalarıdır.
Yedinci ve son grupta ise “Anlıyorum”cular vardır. Bunlar tüm ayrılık konuşması boyunca “anlıyorum” diyerek size karşılık verirler. Diğer gruplarla karşılaştırdığınızda bunlar baş üstünde taşınması gereken erkeklerdir.
Sonuç olarak reddettiğiniz erkek hangi gruba girerse girsin terk edilmek kolay değildir. O yüzden insan çok da kızamaz onlara…
Paylaş