Sevgiliyi gözetleme hakkı

Sevgilisiyle kavga etmişti. Ne olduğunu sordum.

Adamın yalanını yakaladığını söyledi. Hemen kızdım adama. Ama muhabbet ilerledikçe anladım ki, sevgilisinin yalan söylediğini “iphone’umu bul” aplikasyonu sayesinde anlamıştı arkadaşım. Evde olduğunu söyleyen adamın, aslında popüler bir mekanda olduğu anlaşılınca kıyamet kopmuştu.

Arkadaşım elbette ki sevgilisine program sayesinde yalanını yakaladığını söylememişti. Hemen başka bir arkadaşının onu gördüğüne dair ufak bir yalan uydurmuştu ve çocuğu vicdan azabıyla baş başa bırakarak dışarı çıkmıştı.   �

“iphone’umu bul” aslında çalınmaya ve kaybolmaya çözüm olarak geliştirilmiş bir uygulama. Yani amacı kimseyi gözetlemek değil. Ama tek amacı gözetlemek olan bir dolu uygulama var piyasada.

“Erkek Arkadaşımı Bul”, “Erkek Arkadaşımı Gözetle”, “Aldatan eşini yakala” ve “Mobil Casus” bunlardan sadece birkaçı. Bu uygulamaları çalıştırmak için tek yapmanız gereken sevgiliniz bakmazken onun telefonuna bu uygulamalardan birini kurmak.

Ondan sonra sevgilinizin nerede olduğundan kimle konuştuğuna, kime sms attığından ne yazdığına kadar her şeyi görebiliyorsunuz bu uygulamalar sayesinde.

Hatta bazısı sildiği mesajlara kadar gösterebiliyor size.

Biliyorum şimdi bu yazıyı okuyanların bazıları “A ne iyiymiş” diyerek bu uygulamaları araştırmaya başlayacak. Ve “Onun benden başka ne özel hayatı olabilir ki” deyip kendilerini haklı çıkaracaklar. Ama olmaz. Olmamalı.

Bu kadar ileri gitmemeli hiçbir sevgili. Bu kabul edilemez. Hem nasıl sevgiliyi gözetlemek kabul edilebilir bir şey olabilir ki? Ama oluyor işte.

Sevgililer özel hayatlarını hangi noktaya kadar paylaşmalı bilemiyorum. Facebook hesaplarını birleştiren çiftler ne kadar uç noktadaysa, bence sevgililerinin telefonlarına gizlice casus uygulamalar yükleyenler de o kadar uç noktada.

 Ben evli bile olsan ‘özel hayat, özel hayattır’a inanıyorum. Yoksa yanılıyor muyum? Yoksa birini koynuna alıyorsan aynı zamanda onun hayatı hakkında her detay için de hak mı kazanıyorsun?

  
ERKEKGİLLER

Erkeklerinin oldukça kıllı olduğu bir aileden geliyorum ben. Çocukluğumda tanıştım yani kıllı erkekle. “Zaten erkek dediğin kıllı olur, kılsız erkek sümsük olur, kıllıdır akıllıdır” gibi fikir ve bakış açılarına hiç girmeyelim. Onlar beni ilgilendirmez. Ben temizlemek zorunda olduğum kıllara bakarım arkadaş. Biliyorum, “kıldır dökülür”.

Kadınların da saçları dökülür, doğru. Ama tutarsın ucundan, kaldırır atarsın. Kolaysa aynı işlemi erkek kılları için yap. Tırnağını cımbız yaparsın yine de alamazsın. Düştüğü yere yapışır. Silersin gitmez, süpürürsün bitmez!

Temizliğin sonuna gelirsin tam rahat bir oh çekecekken bir bakarsın hala ordadır kıllar. Çünkü sen temizlerken evdeki erkek, kıl dökmeye devam etmiştir...;

Tek derdin dökülen kıllar olsa belki idare edersin ama bunun bir de tıraş olanı vardır. Her yerde ayrı bir kıl kırıntısı olur beyefendiler tıraş olduktan sonra. Lavabo ayrı batar, sabun ayrı, duşta tıraş oluyorsa küvet ayrı..

Hiç de bitmez lanet gibi. İki üç güne bir tekrar...


İşi gücü bırakıp kıl temizlesen yine de yetişemezsin bunlara. Bu durumda lavabo açıcılar en iyi dostundur mesela. Hatta bir süre sonra bir bakmışsın ki kıl uzmanı olmuşsun. Yerdeki kılın şekline, rengine ve uzunluğuna bakarak “Bugün eve kuzenim gelmiş” diyecek kıvama gelmişsin...

Kısaca erkeğin kılları gerer kadınları.

 
Ne yemekten ne ütüden bıkar kadın, kıl temizlemekten bıktığı kadar. Ama kaçış yoktur kıllı erkekten de kıllarından da. Herkesin kendi kılından sorumlu olduğu bir düzen kurulana kadar daima kadının en büyük düşmanı olacaktır erkeğin kılları!