Paylaş
Geçtiğimiz günlerde açıklanan National Geographic’in ‘2017 Yılın En İyi Seyahat Fotoğrafları’ ödülleri, bir Türk kadın fotoğrafçıyı bizlere tanıttı: Dilek Yurdakul Uyar.
Dünyanın en prestijli fotoğraf yarışmalarından biri olan National Geographic’in organizasyonunda “İnsan” kategorisinde birinci olan Uyar, bu ödülü kazanan ikinci Türk. Serbest atlayışlarda yapan başarılı fotoğrafçı, fotoğrafa daha fazla vakit ayırabilmek için avukatlık mesleğini sınırlandırdığını söyledi.
Fotoğrafçılığının yanında avukat, serbest atlayışlar yapan paraşütçü ve iki çocuğu olan bir anne... Koltuğunun altındaki karpuzları ve en önemlisi fotoğraf tutkusunu konuştuk Dilek’le. Türkiye’de hava fotoğrafları konusunda önemli işlere imza atan pilot eğitmeni Erdoğan Menekşe’nin ev sahipliğindeki uzun sohbetten, satırlara yansıyan kısa notları aktarıyorum:
SERBEST ATLAYIŞ YAPIYOR
“Ben fotoğrafın başındayım. Biliyorum, öğrendim demeyi insanın kendisini geliştirmesine engel görüyorum. O yüzden hiçbir zaman amatör ruhumu kaybetmek istemiyorum. Fotoğrafa ilgim de çok eski değil. 10 yıl önce başlayan ve son 1,5-2 yıldır dört elle sarıldığım bir tutku, fotoğraf. 1993 yılında, henüz lise öğrencisiyken paraşütle atlamaya başladım. Sonrasında serbest atlayışa merak sardım. Fotoğrafla tanışana kadar hayatımda atlayış gibi aşkla yapacağım başka birşey yok gibi geliyordu. 1994 yılında Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni seçmemde de Ankara’da paraşüt alanında kendimi geliştirebileceğim düşüncesi etkli oldu. Sonrasında mezuniyetle birlikte avukatlık başladı. Türkiye’de serbest atlayış yalnızca İzmir’de Selçuk’ta yapılabiliyor. Avukatlığım sırasında da bir dönem sık gitmeme rağmen tabii mesleki iş yoğunluğu sizi serbest atlayışa değil, adliyelere sürüklüyor.
AVUKATLIĞI SINIRLANDIRDIM
Atlayış yapamayınca fotoğraf, yeni bir tutku olarak karşıma çıktı. 2010 yılıydı, İstanbul’a bir duruşma için gittiğimde Doğubank’tan bir fotoğraf makinesi aldım. Sonrasında Ankara’da FSA’da (Fotoğraf Sinema Ankara) kurs aldım. Fotoğraf, böyle başladı. 3,5 yıl önce fotoğrafa, aileme ve kendime yeteri kadar vakit ayıramadığımı düşünerek avukatlığı sınırlandırma kararı aldım. Şimdi yalnızca bir şirket adına hukuk danışmanlığı yapıyorum. Bu sayede aileme, fotoğrafa, kendime tutkularıma hayatımda hak ettikleri yeri verebiliyorum. Özelikle son 2 yıldır fotoğrafın, hayatımdaki ağırlığı arttı. Bu aşk böyle de gidecektir.
BU ÖDÜLÜ ALAN İLK TÜK KADIN
National Geographic’in yarışmasında bu ödülü alan ilk Türk kadın fotoğrafçı olmak benim için büyük bir gurur. 2006 yılında bu ödülü alan Erdal Kınacı saygı duyduğum isimlerden biri. İlk arayıp tebrik edenler arasında benim için önemi büyük. Çok eleştiriler alacağımı, kulak asmamamı söylemişti. Öyle de oldu. Geçtiğimiz yıl Sony’nin düzenlediği dünya çapındaki bir diğer yarışmada da binlerce fotoğrafçı arasında ilk elli içerisinde ismim açıklanmıştı. Üç büyük yarışmanın ikisinde başarılı oldum. Gelecek yıl da bu yarışmalardan Hipa’da başarılı olmak istiyorum.
SİSTEMİ ELEŞTİRMEK İÇİN AFİAP OLACAĞIM
Uluslararası Fotoğraf Sanatı Federasyonu (FIAP) tarafından verilen AFIAP unvanını almak için çabalıyorum. Bu FIAP patronajlı uluslararası yarışmalarda onlarca sergileme veya ödül almak gibi şartlarla kazanılan, evrak işleri yoğun bir unvan. Şu an asgari şartlarını fazlasıyla yerine getiriyorum. Ama bence bu unvan kapitalizmin tezgahı ve tuzağı. İşte AFİAP olmayı da bu sistemi gönül rahatlığı ile eleştirmek için istiyorum en çok. ‘Unvanı yok, alamadı ondan konuşuyor’ demesinler diye AFİAP olacağım. Uluslararası yarışmalara katılmak için 50 dolar ödüyorsunuz. Amatör bir fotoğrafçının bu unvanı almak için katılacağı yarışmalara ödeyeceği toplam paraları düşünebiliyor musunuz? Bu bile sistemi eleştirmek için yetmez mi?
KANSER VE UYUŞTURUCU ÜZERİNE ÇALIŞMAK İSTİYORUM
Fotoğraf konusunda yeni hayallerim, projelerim var. Özellikle kanser ve uyuşturucu üzerine çalışmak istiyorum. Son aldığım ödülün etkisiyle çalışmak istediğim pek çok alanda engeller kolay kalkıyor. Proje için gittiğim zaman ‘National Geographic’in ödüllü fotoğrafçısı’ unanı kapıları açıyor. Bundan sonra fotoğraflarımla sosyal projeler yürütmek istiyorum. İnsanların kendi paraları ile sergiler açıp, kataloglar bastırmalarını ego tatmini olarak görüyorum. Gelecekte benim fotoğraflarımla ilgili bir sergi ve yayın teklifi veya benzeri projeler gelirse elbette yaparım. Ama bunu para harcayarak yapmak, zaten ortada başarı varken çok saçma.
Paylaş