Paylaş
Artık seçimler bitti. Diyeceklerim birikti. Bundan böyle daha eleştirel olabilirim.
Önceki hafta Alsancak’ın kazılıp kazılıp gelişigüzel kapatılmış arka sokaklarından söz etmiştim. Değil yaya arabayla ilerlemek bile sorun. Hele yağmurlu havada bir felaket… Esnaf burnundan soluyor. Dinleyen kim?
Yine geçenlerde Facebook’ta Karşıyaka’daki tramvay yolu çalışmaları ile ilgili şikâyetler vardı. Bu tür aksaklıklar Cumhuriyet Meydanı ile Konak Pier arasındaki çalışmalarda da yaşanmıştı. Açıkçası şantiye düzeni dehşet vericiydi.
Bütün bu inşaatlar yapılırken nedense o arterin yaşayan bir arter olduğu göz ardı ediliyor. Güvenlik önlemleri hak getire… Oysa doğru düzenlemelerle inşaat pekâlâ yayayı sürücüyü çok mağdur etmeden yürüyebilir.
Faceboook’tan izlediğim Kamuran Süer’in belirttiğine göre Karşıyaka’daki şantiyede son günlerde bir toparlanma olmuş.
Hafta sonu bir grup arkadaşla Yeni Foça’daydık. Sahilde Nemrut Bay Otel’de kaldık. Çok da memnun ayrıldık. Ancak orada da sahil bandında düzenleme yapılıyordu.
Bitince iyi olacak diye konuşuluyor. Fakat oradaki şantiye düzeni de dağınık. Pazar günü hava güzel diye pusetle yürüyüşe çıkmış insanların arasında kepçe falan dolaşıyordu.
CHP’li belediyeler inşaat işlerinde genel olarak mı sorunlu diye düşünmeden edemiyor insan. Üzerlerinde seçmen baskısı olmadığı için Belediye’lerin biraz vurdumduymaz çalıştığını düşünenlerdenim. Tamam, hükumet baskısı var ama o da bir yere kadar mazeret.
Daha iyisi mümkün diyorum, başka da bir şey demiyorum.
*****
TK2344 NOLU UÇUŞTAN
Türk Hava Yolları ile ilgili yazı yazarken dikkatli olmak gerekiyor. Şirketin yılmaz savunucuları var çünkü.
İki yıl kadar önce yazdığım masumane eleştirilere tuhaf tepkiler almıştım. Yok bedava bilet peşindeymişim de… Yok şöyleymiş de yok böyleymiş de.
Bu kez anlatacaklarım da uçakta geçiyor ancak sadece bir tanesi THY ile ilgili.
O da şu: Malum, uçuşlarda sandviç ikramı oluyor. O ikram kutusunun içinde zeytin gelebiliyor. İkramın kalitesini tartışacak değilim. Benim meselem daha küçük: Zeytinin kötülüğü.
Derdin bu olsun diyeceksiniz belki ama zeytin ülkesi olmasak anlarım. Zeytine diyecek bir şeyimiz olmaz. Ama zeytin ülkesindeyiz. İddialıyız da. Çok daha iyisi mümkün!
****
Bir bankanın televizyon reklamında görüyoruz. İki işadamı uçakta sohbet ediyor. Biri verdiği krediler üzerinden ötekine hava atıyor. Sonra da diğerinin aslında çok daha büyük krediler veren bir bankadan olduğunu öğreniyoruz ve hava atan mahçup oluyor.
Dikkat ederseniz iki tarafın da verdiği kredilerde teknolojiye dönük bir şey yok. Ya tüketime dönük, ya da baraj, köprü…
Keşke büyük olan bankanın yöneticisi şöyle diyebilseydi: Biz de bu uçağın camlarını üreten İzmirli bir şirkete kredi veriyoruz. Ayrıca uçak lastikleri konusunda araştırmalar yapan ve Boeing’le anlaşmak üzere olan Bursalı bir şirkete ARGE kredisi sağlıyoruz…
Teknolojik ürünlerin mühendisliğinde tüketiminden daha iddialı olmalıyız. Yoksa tıkanıp kalacağız.
****
Uçaklarda cep telefonu meselesi hala oturmuş değil. Telefon uçuş modundaysa iniş ve kalkış dışında kullanılabiliyor. Ancak bazı yolcular bunu istismar ediyor.
Geçen gün bir uçuşta bu yüzden az daha kavga çıkıyordu. Tek başına seyahat ediyormuş havasında olan orta yaşlı bir adam iniş sırasında elindeki telefonla oynamaya devam edince hemen arkasındaki genç adam “lütfen kapatalım” diye uyardı.
Vay sen misin uyaran? Neymiş yani, ne varmış? Bir diklenme… Bir küstahlık… Başka yolcular da devreye girdi o arada. Ama adamda ne bir özür dileme, ne bir geri adım. Sadece sinir edici bir gülümseme.
Tartışma inişten sonra da devam etti.
Ortak yaşam alanlarındaki sınır tanımazlıklar giderek çoğalmaya başladı. Cep telefonu kullanımındaki arsızlık en çok karşımıza çıkanı…
Paylaş