Paylaş
Hep mi böyleydi? Yoksa şimdiki zaman halleri mi bunlar?
Bu karikatürü görünce “daha iyi anlatılamazdı” diye düşündüm. Günlük hayatımızda sık rastladığımız bir durum bu. Acıdan kaçıp hazza koşma meselesi giderek daha abartılı bir hal alıyor.
Evet, herkes bir gün “mutlu eden yalanlar” kuyruğuna girebilir. Doğaldır, insanlık halidir. Hele ufukta “Mutlu Eden Gerçekler” filmi de pek görünmüyorsa...
Yine de arada bir “gerçekle” bağı kontrol etmekte fayda var. Hazırlıksız yakalanmamak için... Çünkü görmezden gelsek bile gerçek kendini bir gün, bir şekilde gösterir.
İzninizle bugün “rahatsız edici bir ülke gerçeğine” değineceğim. Değinmekten ötesini yapabilseydim keşke...
Güneydoğuda Gazi olanların sayısının dört bini geçtiği söyleniyor. Yılların tahribatından söz ediyoruz.
On yıl kadar önce İzmir’deki rehabilitasyon merkezi için küçük bir proje gerçekleştirmiştik. O zaman gördüğümüz en önemli eksik “psikolojik destek” meselesiydi. Biz Merkez’e ne alalım diye sorduğumuzda bize “şöyle çalgılı, çengili bir gece yapın başka bir şey istemeyiz” demişlerdi.
O günden bugüne bazı şeyler değişmiştir herhalde ama belli ki hala daha ciddi sorunlar var. Gazilik payesi verip sonra yeterli ilgiyi göstermeyen bir anlayış var. Twitter’da bu tonda bir çığlık var ki görmezden gelmek zor.
Kullanıcı ismi @güneydoğugazisi. Sık sık mesaj atıyor. Gazilerle ilgili sorunlara dikkat çekmeye çalışıyor. Sesini duyurmak için çırpınıyor. Güneydoğu gazilerini resmen temsil etmiyor olsa bile kendisinin taleplerini buraya taşımak istedim. Küçük de olsa belki bir katkısı olur diye;
* Kamuda iş hakkının 2’ye çıkarılması
* Şeref Aylığı (madalya maaşı) bağlanması
* Gazi erlerin maaşlarının ortalama memur maaşına sabitlenmesi
* Doğal gazda yüzde 40 indirim yapılması
* Gazi çocuklarına eğitim bursu verilmesi
* Şehit ve Gazi çocuklarının askerlikten muaf tutulması
Gaziler konusu başlı başına derin ve çok boyutlu bir konu. Köşe yazılarının çok ötesinde analizlere, çalışmalara, çözümlere ihtiyaç var... Atılmayan adımlarınsa asla mazereti yok. Bu sesleri duyan var mı?
Futbolun bozuk dili
Futbol bizim ülkede günlük hayatın önemli bir parçası... Futbolun dili de tıpkı ülkedeki hakim dil gibi “öfkeli”, “tahammülsüz”,
“biz merkezci”, “komplocu”. Burası yan yana maç bile seyredilemeyen bir ülke artık! Bakmayın siz “arzu edilmeyen görüntüler,
demeçler” diyenlere... Maalesef reyting her şey ve reytinge giden yol o pis görüntüler, o kışkırtıcı demeçlerden geçiyor.
Sakin, ağırbaşlı, bilimsel futbol yorumu kimin neyine? Hakemler aşağılık mı aşağılık! Hele bazıları resmen kasıtlı (adalete güvensizlik)! Her taraftarın takmış olduğu bir rakip
takım var. Düşman yaratmadan olmuyor (hain öteki)! Yorumcular, yazarlar da satılmış zaten (kirli düzen)! Teknik direktörler işi bilmiyor! (uzmanlığı küçümseme) En büyük başkan bizim Başkan! Öteki
Başkana nasıl laf çakmış ama! (pederşahi gelenek) Başka ülkelerde de benzer rekabet var. Oradaki rakamlar daha büyük. Çekişmeler daha eski. Ama özellikle gelişmiş ülkelerde
taraftarlar kavgasız gürültüsüz maç seyrediyor. Bizim futbola aşırı anlam yükleyip, bu kadar derin fay hatları yaratıp, sonra da bunların üzerinde tepinip durmamızın nedenleri
sosyolojik olsa gerek. Futbolun kastetmediği anlamları futbola yüklüyoruz... Başka yerlere anlam yükleyemediğimiz
için herhalde. Ekonomik olarak gelişiyoruz güya, ama futbol düzelmiyor, bozuluyor. Aklı başında bir Galatasaraylı’nın Fenerbahçe
konusu açılınca bambaşka bir kimliğe bürünmesi normal mi? Ya da saygı değer bir Karşıyakalının Göztepe ile nefret dolu
laflar edebilmesi ve bundan haz alması nasıl izah edilebilir? Nefret söylemi nasıl bu kadar normalleşip, karşılık bulabilir? Futbol bu dilden dolayı mı bu hale
düştü, yoksa bu dil mi bu futbol ikliminden çıktı söylemek zor. İkisi de çirkin. İkisi de tedaviye muhtaç!
Paylaş