Paylaş
CEMAL Süreya’nın dediği gibi kahvaltının mutlulukla ilgisi varsa Pazar Kahvaltısı mutluluğun garantisi olmalı.
Önce köpeklerin mamasını ver... Sonra gevrekli bir kahvaltı sofrasına otur. Eşten şanslı olmak diye bir şey var.
Aferin TEMPO Dergisi’ne bu ülkede yaşamak için 90 neden saymış, birinci sırada simit. Sevgili Selim San aslında yıllar önce söylemişti bunu. Kesinlikle doğru.
Bol okumalı bir Bayram tatili olsun. Okunmayı bekleyen kitaplardan “Beynin Gizli Dünyası” göz kırpıyor.
Konu: Bilinç dışının hayatımız üzerindeki derin etkileri...
Şaşırtıcı tespitler var.
Kitabın üçte birine varınca nefeslen. Pazar akşamüzerlerinin sevimsizliği yatılı okulun bıraktığı izlerden... Pazartesinin gölgesi inermiş gibi olur.
Akşam TV’de klasik maç muhabbeti... Bu kadar konuş konuş, sonuç ne? Hala daha mucize peşindeyiz.
Bu arada, şu Spotify’ı çözmeli iyice. Bizim gibi gençliğinde müziğin peşinden koşarken yorulmuş bir nesil için ne büyük nimet. 20 milyon şarkı, her gün eklenen 20 bin yeni melodi.
Pazartesi sabah Ege TV’de finansal yorum... Tatil haftası yorumu işte...
Sonra Sevgili Nihat Demirkol’un günün anlam ve önemine binaen yazdığı “Arefe” yazısını oku. Sevgili Hasan Tahsin Kocabaş’la denk gel ve kendinin İzmir’deki siyasi ve içtimai gelişmelerle ilgili güncelle.
Öğlen Sevgili Hakkı Yenal’ın cenazesine... Hey gidi Hakkı hey! Yaprak dökümü yaşlarına geldik artık. Galiba hayat da fena yoruyor bizleri.
Sonra Alsancak’ta “çaycıda” (Sir Winston) Sevgili Mustafa Uyal’a denk gel. Yılların birikmiş sohbetini 3 saate sığdır. Alp Kahyaoğlu katılımıyla daha da genişlesin sohbet.
Akşam sakin. Özellikle yurt dışına gidenlerin fotoğraflarının sosyal medya vakti... Böyle bir paylaşımcılık ruhu şaşırtıyor insanı. Fotoğraf dışı konuları da bu kadar paylaşsak keşke...
Çok hızlı geçen günler
Bayramın birinci günü... Kutlama mesajları artık sadece sms şeklinde gelmiyor. Başka mecralardan kutlama yapılıyor. Yaşasın whatsapp ve facebook.
Kurban kesme olayına bir şekilde şerh koyanlar daha çok sanki bu yıl. Yoksa bana mı öyle geliyor?
Öğleden sonra Özbek’te önce Sade Kafe sonra Akın’ın Yeri... Kayınpederlerle bayram yemeği... Hava güzel. Lüfer güzel. Sohbet güzel.
Yan masa da ailecek gelmiş. Baba yaşlanmış ve fizik olarak düşmüş biraz. Yanında oturan oğlu ellili yaşlarına yakın olmalı. Neşeli bir masa... Bakıyorum oğlan bir lokma dilin üzerine dereotu koyuyor eliyle besliyor babasını. Öyle severek yapıyor ki... İşte bunlar sahalarımızda görmek istediğimiz sahneler.
Bu ülkede yaşamanın nedenleri arasında böyle bir şey var mıydı acaba Sayın TEMPO Dergisi? Yoksa ilave edelim bir zahmet.
Akşam, Hollanda maçı... Yenilgi sonrası yapılan bildiğin hamasi yorumlar. Hiçbir şey bilmiyorsanız istatistiklere bakın yahu, orada belli neyin ne olduğu.
Son beş maçta gol atamamışsın Hollanda’ya. Adamlar son 28 maçın 26’sını kazanmış, birinde yenilmiş sadece! O da Belçika’ya. Belçika FIFA sıralamasında beşinci sırada onu da belirtelim.
Çarşamba sakin. Spotify’a iyice ısındım artık. Nostalji kısmında Gülden Karaböcek’ten Dilek Taşı karşıma çıktı. Kim bilir kaç yıl olmuş dinlemeyeli? Bu arada, kitaba devam. Ne kadar çok kazılı kod var bünyemize...
Ve yağmur başlar, mevsimi hatırlatırcasına... Ve Urla’da elbette elektrikler kesilir. Sitenin jeneratörü son iki yılın gizli kahramanıdır. Düşünsenize hemen her yağmurda elektriğin kesildiği bir tepedeyiz.
Perşembe günü sabahtan beynimizi okumaya devam, öğleden sonra Mavi Yasemin filmi... Sevimli bir film ama daha iyi Woody Allen filmleri gördük.
Perşembe ve cumaya çabuk geldik. Son iki gün biraz yavaşlasa bari.
Paylaş