Paylaş
GEÇENLERDE bir blogda yönetim danışmanlığı konusunda güçlü simlerden biri olan Peter Bregman’ınmakalesine denk geldim. İşyerinde olumsuzlukla nasıl başa çıkarsınız? Olumsuzluktan kasıt, çalışanların her şeyden şikayetçi olmaları hali. İşler iyi gidiyor olsa bile.
Bir kere kendi olumluluğunuzu dayatmaya kalkarsanız karşı taraf “anlaşılmamaktan” şikayetçi olacaktır. O yüzden ikna etmeye çalışmayın.
Yok, tam tersi siz de olumsuz yaklaşırsanız, bu da ortama yeni olumsuzluk ekleyecektir. Pek işe yaramayacaktır.
O zaman ne yapılmalı? İşte Bregman’ın tavsiyeleri:
Öncelikle neden yakındıklarını anlayın. Haklı oldukları noktaları bulun, katıldığınızı belirtin. Bu iki adım onlara güven verecek ve yalnız olmadıklarını gösterecektir. Daha sonra da olumsuz duruşun içindeki olumlu yaklaşımları bulup onları öne çıkartmaya çalışın. Birazcık olumluluk gösterse bile destekleyin. Kimse katıksız olumsuz değildir. Katıksız biri olsa bile sizin diğerlerine olumlu yaklaşımlarınız ona umut verecektir.
Makalenin orijinali için http://blogs.hbr.org/bregman/2012/09/how-to-respond-to-negativity.html
İzmir konusunda her dakika şikayetçi olan bazı dostlara bu şekilde yaklaşmaya karar verdim. Bakalım işe yarayacak mı?
Cep telefonu esareti
Teknolojiyi seven biriyim. Ofiste, evde ya da dışarıda bir şekilde internete bağlıyım. Zaman zaman teknoloji bağımlısı gibi de görünüyorum.
Ama son zamanlarda etrafa bakıyorum. Bir kısım vatandaş resmen yoldan çıkmış ve fanatik mobil cihaz kullanıcısı haline gelmiş durumda. Olay sadece gençlerle sınırlı değil. Koca koca insanlar da olmadık işler yapıyorlar ellerindeki aletlerle. İşte bazıları:
1) Oto-mobilciler: Önünüzdeki araç yalpalıyorsa ya da aşırı yavaş gidiyorsa veya garip hareketler yapıyorsa direksiyondaki büyük ihtimal ceptedir. Karşılaştığım son örnek dehşetti. Konak’ta, akşamüzeri saati, trafik akıcı ama yoğun... Orta şeritteyim. Sol şeritteki araba viraja uymayıp sağa doğru geçmeye başladı. Çok hızlı değil, ama çok tehlikeli. Birine dokunsa herhalde sekiz on araba birbirine girer. Geçerken bakıyorum. Amcanın ağzında bir sigara, gözünde gözlük, sağ elinde cep telefonu, mesaj okumaya çalışıyor. Pes.
2) Uçak-mobilciler: Bunlar uçağın tekerlerleri piste değer değmez panik halinde telefonunu açmak için fırsat kollarlar. Zar zor beklerler. Hep aceleleri olur. Son zamanlarda buna bir de uçağa bindikten sonra hostesten uyarı gelmedikçe ceplerinden ayrılamayanlar eklendi. Kimseyi umursamıyorlar. Kapatırlarsa hayattan kopacaklarına inanıyorlar!
3) Cep fetişistleri: Geçenlerde ikinci el cep telefonu alıp satan bir dükkanda biraz zaman geçirdim. O arada abartmadan söylüyorum altı kişi yeni çıkan iPhone 5’in fiyatını sordu. 3.200 TL’yi duyan derin bir iç geçirip, çıkıp gitti dükkandan. Ancak iki abimiz bakabilir miyiz diye telefonu ellerine aldılar. Uzun uzun incelediler. Kendi telefonlarıyla kıyasladılar. Telefonu geriye verirken de adeta hüzünlendiler. Bir cep telefonu altı üstü, ama insanları alt üst etmiş durumda... Bu aletin bu kadar özneleşmesi rahmetli Steve Jobs’ın beklediği bir şey miydi acaba?
Sembolik olarak
2023, 2071 hedefleri iyi hoş da şahsen konuşmanın süresini yadırgadım. İki buçuk saat... Hatip ne kadar iyi olursa olsun, bu kadar uzun bir konuşmanın vurucu olabileceğine inanmıyorum. Hem konuşmacı, hem dinleyici açısından epey yorucu olmalı.
Devir uzun konuşmalar devri değil zaten. Hele ki böyle bir konuşmadan sonra yorumcular hala daha satır arası mesaj arıyorsa, satırlar da boşa gitmiş demektir. Zaten bu tarz sembolik olarak yeninin takdimi değil, eskinin devamıdır.
Bir de bu konuşmanın ertesi günü elektriğe, doğal gaza yüzde 10 zam gelince insanın hayal kırıklığı daha da derinleşiyor. Yüzde 10 zamlar devri hala kapanmamış demek ki. Bazı şeyler değişiyor, bazı şeylerse hiç değişmiyor maalesef. Allasanız da pullasanız da bir yerden açık veriyor.
Dünya finans merkezi olmaya talip bir ülke, bir gecede bu oranda zam yapmaz. Sembolik olarak çok şey söyler böyle zamlar. Bir gecede yükselmedi ya petrol fiyatları ya da dolar. Zaten yükselmediler de!
Bunlar bekletilmiş vergiler. Çünkü esas olarak vergi sistemi sakat... Büyüme düşünce bütçe tekliyor. Siyasi irade ise on yıldır öylece seyrediyor bu sakat yapıyı.
Özetle zammın şekli de yanlış, iletişimi de.
Paylaş