NEFESLENMEK İÇİN

Haberin Devamı

Yıl olmuş 2015… Üç boyutlu yazıcılarla binalar yapılıyor, yeni gezegenler yıldızlar keşfediliyor,ABD gibi muhafazakâr sayılabilecek bir toplum eşcinsel evlilikleri yasallaştırıyor, daha neler neler oluyor…

Böyle bir dünyada bizim son bir yıldır tartıştığımız konulara bakar mısınız?

Önce Cumhurbaşkanı olacak mı, olamayacak mı?Oldu.Sonra Başkan olabilecek mi?Olamadı.

Olması için seçim bir daha denenmeli.Milletin iradesi?E uyaracaktı, elinin ayarı kaçtı!

Ya aynı sonuç çıkarsa ki büyük ihtimal öyle olacak?Çıkmaması için her şey yapılmalı! Nasıl?Her şey!

Başkan olmasa ne olur?Ülke geriye mi gider?Daha adaletsiz, daha gergin, daha fakir mi olur?

Ya da Başkan olsa ne olur?Birden bire öncü ülkelerden biri mi oluruz? Huzur mu gelir, çevre duyarlılığımız mı artar, cari açığımız mı kapanır?

Haberin Devamı

Burayı yumuşak geçeyim o zaman.Bizi ne zamandır böyle bir gündeme mahkûm edenlerin bu ülkeye çakacakları bir çivi bile yoktur artık. Gerisi hikâyedir!

Hikâye sözcüğü burada olumsuz tonlama taşısa da son derece sevimli bir sözcüktür aslında.“Bunların hepsi tiyatro!” cümlesindeki tiyatronun kaderini paylaşır bir yerde.“Bırak film çevirmeyi!” derkenki filmin durumu da benzerdir.

Ciddi işlerle meşguldür ya bu ülke, o yüzden bu tahkim edilmiş “kaçış alanlarına” uzaktan bakar.O yüzden böyle bir cinnet halindedir belki de.

Az roman okuyan, orada da ağırlıkla belli çok satan yazarları tercih eden… Hemen hemen hiç öykü ya da şiir okumayan…Ama sosyal medyada gayet duygusal görüntüler veren…

Yeni yeni çevrilen iyi yerli filmlerin farkında olan ama gişede yine de en çok komedi filmlerine itibar eden… Tiyatroya mesafeli duran… Sanatçının aykırılığını hazmetmekte zorlanan…

Boğuştuğu sorunları “felsefe yapmadan” da aşabileceğini düşünen milyonlar… Hem de genç milyonlar.

Oysa bu boğucu gündeme ne güzel bir itirazdır kısacık bir öykü bile. Akıl sağlığını korumak için ne etkili bir savunmadır. Nasıl bir nefeslenmedir.

Geçenlerde aşırı sıcak bir İzmir gününde bütün bu olup bitene homurdanırken elime geçen Öykülem dergisinin birinci sayısı beni öyle güzel sakinleştirdi ki mesela, günümü kurtardı.

Haberin Devamı

Okuduklarım çiçekli böcekli öyküler de değildi.

Hatta sevgili Tayfun Topraktepe’nin yazısı şöyle karanlık bir cümleyle başlıyordu:

“Küçük pırıltılar olsa da karanlık bir çağdayız, insanların adaletsizliği, tanrınınkini taklit ediyor.”

Künyesinde mevsimlik öykü dergisi diyor.

Öykülem ve muadilleri ne kadar çok mevsim devirebilirse bu ülke o kadar normalleşecektir, o kadar yaşanır olacaktır.

Bu ülkenin güzel şeyler üreten yüzlerini görmek herkese iyi gelecektir.

Yazarın Tüm Yazıları