Paylaş
Bundan on yıl kadar önce Kültürpark’ın dumansız hava sahası olarak ilan edilmesi gibi bir hayalim vardı. O zaman sigaraya karşı böyle sembolik bir itirazın İzmir’e yakışacağını düşünmüştüm. Belki Türkiye’de de bir ilk olacaktı.
Konuyu zamanın Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ ile de paylaşmıştım. Bana Belediye Meclisi’nden öyle bir karar çıkartmanın kolay olmadığını söylemiş, konu da kapanmıştı.
İşe bakın ki geçen haftaki yazımdan sonra bir yerlerin bir şeylerden arınmış “hava sahası” olarak ilan edilmesi hayalim tekrar canlandı.
Anlatayım. Yazımda ülkede artık iyice kontrolden çıkmış olan gürültü kirliliğine değinmiştim. Özellikle sahillerdeki, güzelim koylardaki kötü ve yüksel desibelli müziklerden dem vurmuştum. Bunu da sahillere inmiş faşizm olarak tanımlamıştım.
Epeyce bir okuyucu geri dönüşü oldu. Muhtelif yerlerden... Özellikle de yazıda değinmediğim Alaçatı’nın gürültüsü ile ilgili ne çok birikmiş öfke var. Gelişme aşırı hızlı olunca...
Neyse, gelen destek mesajlarından en heyecan verici olanı okul arkadaşım sevgili Dilek Cengiz’dendi. Özetle şöyle diyordu Dilek;
GÜRÜLTÜSÜZ HAVA SAHASI istiyorum.
YAŞAM ALANIMA SAYGI istiyorum.
SAĞLIĞIMA SAYGI istiyorum.
VARLIĞIMA SAYGI istiyorum.
Sorunun üç beş sahil beldesiyle sınırlı olmadığını düşünüp yaygın bir proje geliştirilebilir mi acaba diye de soruyordu Dilek.
“Desteklerinizi, önerilerinizi bekliyorum. Hukukçular, iletişimciler, belediyeler, gönüllüler... Bir elin nesi, iki elin sesi” diye de mesajını bitiriyordu.
Bir haftadır “neresi gürültüsüz hava sahası olur ki?” diye düşünüyorum düşünüyorum, henüz cevap bulamadım.
“Herhangi bir yeri yüksek desibelden arındırmak mümkün mü?” ise daha zor bir soru!
Şu da var tabii. Ya “kutsal çoğunluk” durumdan memnunsa ve birileri bize dönüp “ne gürültü ediyorsunuz, başka işiniz mi yok” diye sorarsa?
HER YER SOMA...
Atletico Madrid İzmir’e en son 1967’de gelmişti. O maçın sonundaki muhteşem Halil golü hala hatırımda.
Atatürk Stadı 1971 Akdeniz Oyunları için yapılmıştı. Eski anlayışta sevimsiz bir stat olarak yıllardır bir yığın önemli maça ev sahipliği yaptı.
Bu kırk küsur yılda bu ülkede neler nasıl değişti. Neler yapıldı. Kimler geldi, kimler geçti.
Çarşamba akşamı Soma yararına yapılan maça İstanbul’dan gelen yeğenim Mekin’le gittim. Dehşetle gördüm ki stadın oralarda değişen bir şey yok. “Eski” aynen devam…
* Trafik: Yine hazırlık yok belli ki, yine tıkalı... Park yeri hala problemli.
* Stada giriş çıkış hala sıkıntılı... Seyyar satıcı kaosunu aşıp stata varmak durumundasınız.
* Protokol bölümünü rahat ettirmek için sıradan seyircilere verilen sıkıntı aynen devam ediyor.
* Merdivenlerde oturmaya, meşale yakmaya, çıkan taraftar tartışmalarında “vur, vur” diye tempo tutmaya, centilmenlik anonsu yapan kadını yuhalamaya devam.
* Futbolcuları tanımayan, ama futbolun her şeyini bilen, Ömer Üründül’ün otuz misli yorum yapan taraftarlar yine orada.
* İnanılır gibi değil, ama skorbordun lambalarından bazıları hala bozuk!
Bu maç Soma için oynanan bir hazırlık maçıydı sonuçta. Organize edenlere, her iki takıma, bu işin lokomotiflerinden Arda Turan’a özellikle teşekkür etmek gerek.
Soma’yı unutmamak, unutturmamak hepimiz için önemli.
Paylaş