Paylaş
Muzaffer Tayyip Uslu’nun bu şiiri bu ülkede yaşamış kim bilir kaç şairin hayat hikayesidir.
Şiiri severiz sorarsanız. Herkesin az çok yazmışlığı vardır. Ama nedense şaire zulüm konusunda sicilimiz epey kabarıktır. Bir çırpıda onlarca itilmiş kakılmış, işkence görmüş şair sayabilirsiniz.
Pek az şairi zamanında omuzlarda taşımışızdır. Ya geç kalmışızdır... Ya da ıskalamışızdır. 1940’lı yıllarda 20’li yaşlarında veremden ölmüş Muzaffer Tayyip’e ve Rüştü Onur’a yaptığımız gibi.
O yüzden bu ülkede şiiri kutsayan, şairi anan her şey saygı değerdir. Onca yılın, onca acının telafisi olamaz, ama şiire dair her ses küçük bir özürdür işte. Bir kez daha aynaya bakıp, bu sefer ders alabilmemiz için bir fırsattır ayrıca.
Kelebeğin Rüyası o yüzden bence dokunulmazlığı olan bir film. Söyleyecek neyimiz var ki, emeği geçenlere teşekkür etmekten öte.
Film şiir merkezli, ama maden işçilerine, o zamanlar çıkarılmış Mükellefiyet Kanununa, vereme ve tabii ki, savaşa da dokunuyor.
Şiire birazcık yatkınsanız mutlaka görülmeli. Şiire uzaksınız da görülmeli. Yakınlaşırsınız belki!
Futbol kadar yelkendi GÖZTEPE
Sevgili Deniz Sipahi, Göztepe futbol takımı üzerine iki yazı yazdı bu hafta. Bazen iyi bir takım kurmak yetmiyor diyerek. Camia ile kulüp arasındaki kopukluğa vurgu yaparak.
Doğuştan bir Göztepeli olarak elbette topa girmek istiyorum. Ancak, bugün asıl derdim futbol üzerinden lafı Göztepe Yelken Şubesi’ne getirmek. Çünkü, Göztepe futbol kadar, yelken demektir benim için.
Futbolda başarı kolay gelmiyor, doğru. Şöyle bir düşünün. Karagümrük, Vefa, Feriköy, Sarıyer, Zeytinburnu, Bakırköy, Beykoz futbolda bir zamanların dişli İstanbul semt takımları... O semtlerden bazıları ilçe bile oldu. Şimdi hangisi faal, hangisi kaçıncı ligde, hangisi kaybolup gitti bilmiyorum, ama Göztepe İzmir’de hala ayakta. Sadık ve sağlam taraftarı arkasında, süper lige çıkmaya çalışıyor. Tamam, bu yıl kayıp. Ama bu kararlılıkla 5 yıl içinde hedefe ulaşılacak diye düşünüyorum.
Gelelim yelkene... Geçen hafta Göztepe Yelken Şubesi’ne büyük emekleri geçmiş Macit Buluç’u kaybettik.
Haberi sevgili Metin Kazmirci verdi. San Francisco’da yaşayan Raşit Yılmaz da birkaç fotoğraf koydu Facebook’a. Sonra da rahmetliyle yaşadığı bir anıyı aktardı:
“Senede bir İzmir’e geliyorum. Her seferinde Macit Ağabeyi ararım. 2005 yılıydı sanırım. Çeşme zamanı. Arabayla Dost Pide’nin oradan geçerken baktım Macit Abi eşiyle beraber oturuyor. Seslenince kalktı geldi. Tabii, trafik karıştı biraz. ‘Raşit pes!’ dedi. ‘Ben de senin için yaptırdığım resimleri sana nasıl gönderirim diye düşünürken sen karşıma çıktın’. (Resimler dediği yukarıda gördüğünüz bugün için 52 yıllık olan fotoğraflar) Hemen arabasına gitti, bagajdan bu fotoğrafları getirdi. Nur içinde yatsın.”
60’larda Göztepe Yelken Şubesi’nin çok başka bir kimliği vardı. Çok güzel anılar birikti o şubede...
Umarım önümüzdeki yıllarda futbol yükselir de ardından yelken şubesi de ülke çapında yeniden sesini duyurmaya başlar.
Gerginlik olmadan olmuyor mu?
İşler iyi giderken psikoloji düzgündür değil mi? Yani stres olabilir, o ayrı. Ancak doğru yolda, doğru işler yapıyor olmanın verdiği bir rahatlık vardır. Rakipler telaşlanmıştır... Özgüven artmıştır. Bu sayede biraz olgunluk ve biraz ağırbaşlılık gelmiştir.
Ama öyle olmuyor işte. İktidara bakın. Hani yıldızız, ekonomide ders verecek hale geldik ya... Hızla demokratikleşiyoruz... Her şey iyiye gidiyor...
Bu öfke neyin nesi o zaman? Bu gerginlik neden? Değişime direnenler kızdırıyor derseniz, yıldızlığımızın içi dolu mu, siz asıl ona bakın derim.
Dönün Galatasaray’a... Müthiş transferler yapılmış, takım fena gitmiyor. Ama orada da bir sinir hali, laf yetiştirmeler, popülist demeçler...
Bu ülkede işler böyle yürüyor demeyin sakın. Duruş farkı puan farkı kadar önemli!
Paylaş