Paylaş
Beş gençten biri işsiz ama olsun. Zar zor girdikleri üniversitelerden emek emek mezun olduktan sonra hiç de hayal etmedikleri işlere razı olanlar şanslı sayılır!
Güneydoğudaki gençlerin daha büyük dertleri var ama o kadar da mühim değil. Karadenizdekilerin, Orta Anadoludakilerin kaygıları ayrı. Metropollerdekiler başka risklerle boğuşmakta.
Bir yandan sistemin yoğun bombardımanı altındalar. Daha çok al, daha çabuk tüket, daha başarılı ol, daha daha daha... Diğer yandan yerel kültürel kodlar da bedenlerine sinmiş. Gelenekleri sürdür, maneviyatı koru, ülkeye inan!
Yeteri kadar spor yapamazlar. İstedikleri kadar sanatla ilgilenemezler. Kaçış alanları az, dar. Kendini gerçekleştirmek meşakkatli. Cinsellik hala mesele. Uyuşturucu var, yokmuş gibi yapılıyor!
Kolay değil bu farklı rüzgarların ortasında ruhen sağlıklı kalmak. Hele hele bakıyor ve görüyorsan. Farkındalığın fazlaysa. Ülkede yaşanan travmalar gençlerde misliyle hissediliyor sanki.
Psikriyatriste gidecek kadar şanslı olanlardan birine denk geldim mesela geçen gün. Makine mühendisi genç bir kadın. İşinden istifa etmiş. Bir ay kendine izin vermiş. Toparlanmam lazım diyordu. Henüz 27sinde.
Bir başka genç uyku sorunu yaşadığını anlatmıştı. O da ilaç kullanıyordu. Bakarsanız cıvıl cıvıl enerjik bir genç.
Bir arkadaşım anlattı. Pırıl pırıl bir başkası pes etmiş geçen hafta. Bitirivermiş hayatını. Ne bir işaret ne bir not. Haber olsaydı, ”girdiği bunalım sonucu hayatına kıydı” denir geçilirdi.
Bunlar hep kırmız alarm aslında. Pek çok genç farklı farklı şekillerde imdat butonuna basıyor.
Bu seslere acilen ve öncelikle kulak vermek şart. Bu meselede de top yekün, uzun vadeli mücadele gerekiyor. Hiç tarzımız değil!
”Ne kadar şanslıyız, nüfusumuz genç” noktasında değiliz, ”kim duyacak bu gençlerin çığlığını” noktasına gelmiş durumdayız. Bari bu konuda kendimizi kandırmayalım.
***
İKİ TEKERLİKLİLER
Bundan on yıl kadar önce motosikletlerin trafikte yarattığı risklere dair bir yazmıştım. O zamanlar internet bugünkü gibi yaygın değildi ancak yazı www.motordelisi.com sitesinde paylaşılmış ve felaket tepki çekmişti.
Ben de gidip onların forumlarına üye olmuş, karşılıklı yazışmalardan sonra da ”Reşat Abi” noktasına gelebilmiştim.
Bizim ülkede iki tekerliliklerin karşı karşı kaldığı riskler öyle böyle değil. Dikkate alınmamak ayrı iki tekerlilikler yer yer dört tekerlekli araçların kasti tacizine maruz kalıyor.
Sevgili Selim San'la yaz hafta sonlarında bisikletlerle attığımız büyük Çeşme turlarında biz de tehlikeler atlatırdık. Üzerinize gelirler, sıkıştırırlar, umursamazlar... En önemlisi sizin darbelere açık kırılgan bir araç olduğunuzu düşünemezler, düşünmezler.
Geçenlerde bir arkadaşımdan bir bisikletlinin bir taksinin çarpması sonucu ağır yaralandığını duyunca bu yazıyı yazmak şart oldu.
Yollardaki iki tekerlekli araç sayısı son yıllarda çok arttı. On yıl önce köşemde yer verdiğim Tolga Büyüköner'in ”motosikletten mektubunu” tüm iki tekerlikler için biraz kısaltarak burada yeniden paylaşmak istedim.
”Mektubuma başlarken, önce büyüklerim olan, otomobil, jeep, minibüs, midibüs, otobüs, kamyonet, kamyon ve tırları saygıyla selamlarım,
Beni soracak olursanız pek iyiyim diyemeyeceğim. Aranızda telef olmadan yürümeye çalışıyorum, biliyorsunuz ben içinizdeki en küçük plakalı aracım.
Nihayetinde iki tekerlekli; denge sistemiyle giden küçücük bir aracım, üstümde taşıdığım insanları koruyan bir kabinim bile yok. Beni tehlikeye sokup düşürürseniz, açıkta seyahat eden bu insanların canlarına yazık olur. Aslında hala bana yaptıklarınızda kasıt aramıyorum. Beni tanımadığınızı düşünüyorum.
Ben, sizlerden çok farklı bir teknikle kullanılırım. Bu farkı bilmediğiniz için, sizlere çok da kızamıyorum. Bazen benden çok tekerlekli bir araç, bana yol verdiğinde, aramızda pozitif bir elektriklenme olur. Beni tanıdığınızı ve sevdiğinizi hissederim.
Yoğun trafikte sizler çok teker üzerinde bekleme cezası aldığınızda, ben aranızdan sizler için üzülerek süzülür giderim. Köprü ve otoyol gişelerinde yada feribot kuyruklarında bekleme zorunluluğum yoktur.
Çabuk ulaşıma çözüm olduğumdan geçiş iznim vardır. Bütün bunlar olurken, size bir saygısızlığım yoksa, sizlerle hiç bir problemim de yoktur. O halde niçin çok tekerleklilerle, motosiklet arasında zaman zaman huzursuzluklar oluyor.
Ben kendi ülkemde ilkokulda okurken herkesin içtiği andı unuttuğuna bağlıyorum. Andın bizi ilgilendiren bölümü aynen şöyleydi; "Büyüklerimizi saymak, küçüklerimizi korumak." Dünya genelinde de kaza istatistiklerini incelediğimizde, benim kazalarımın çoğu, sizlerle birlikte oluyor. Çok az bir bölümü de kendi hatamdan kaynaklanıyor.
Can kaybı ve hasara gelince de benim taşıdıklarım telef oluyor. Tabii bütün bunlardan yakınırken, bizde hiç hata yok mu?
Elbette benim bazı arkadaşlarımın kusurlar var. Lütfen bir kaç illegal hareketi, genele mal etmeyin. Benimle ilgilenirseniz, eminim ki seveceksiniz. Belli mi olur, belki de makine parkınıza beni de ilave edeceksiniz. Benimle dünyayı başka boyutta yaşayacak, bugüne kadar farketmediğiniz güzellikleri göreceksiniz.
Mektubuma son verirken bir gerçeği daha hatırlatmak istiyorum. Makine parkının en pratik, en ekonomik ve en hızlı aracı benim ve ben sadece güler yüzlü, mutlu, özgür insanların tercihiyim.
Sevgilerimle
Herhangi bir motosiklet”
***
Bu hafta denk geldiğim güzel söz: ”Hasmın sitemine aldırmamak hasma en büyük sitem”
Paylaş