Paylaş
Günlerim finansal piyasaların göbeğinde geçse de bu köşede ekonomi konusuna az giriyorum. Zira “ekonomi” konu olarak okuyucu nezdinde cazibesini yitirdi.
İşler bir şekilde yürüyor işte. Ekonomi beş yıldır kesintisiz büyüyor. Algı bu.
Zaten biz madende insanlar ölünce maden, asansör çakılınca iş güvenliği konuşuruz. Bu ülkede mutlaka bir şey olur ve biz konudan konuya üşüşürüz. Ekonomiyi de hakkıyla kriz olunca konuşuruz.
Kritik soru şu; Önümüzdeki dönemde daha çok ekonomi konuşmak durumunda kalır mıyız? Hemen cevap verelim; Evet, olabilir. Geçmiş beş altı yıla oranla önümüzde daha farklı, daha zorlu bir ekonomik iklim var.
Nedeni de ABD Merkez Bankası sayılan FED’in faiz yükseltmesinin giderek yaklaşıyor olması. Altı yıldır süren bol para dönemi sonlanıyor. “Ancak bu kadar para” ya da “daha az para” dönemi başlıyor. Avrupa Merkez Bankası’nın piyasaya tekrar para verecek olması olayı ne kadar dengeleyecek göreceğiz.
Doların faizi gezegendeki en güvenli liman olarak günün birinde artarsa, diğer tüm limanların da faiz artırması gerekecek. Çok paraya ihtiyaç varsa daha çok çalışmanız gerekecek.
Siz şimdi istediğiniz kadar atıp tutun, ona buna ayar verin, fark etmez. Ekonomimiz bir testten geçecek. Ne kadar sağlam ne kadar kırılgan o zaman belli olacak.
Bu testin zor kısmı 2015 Haziran seçimlerinden önce gelirse, siyasi tablo bile değişebilir.
Ekonomiyle gelenin ekonomiyle gitmesi can acıtıcı olur elbet. Ancak bu siyasi heyet, ekonominin yerel temel sorunlarını halletmiş gibi bir de küresel oyuncularla boğuşmaya kalkarsa işimiz var demektir. Afra tafraya hiç uygun değil önümüzdeki dönem.
*********
Gürültüye karşı omuz omuza
Hafta başında sevgili Ahmet Palamutçu aradı. Tanımayanlar için belirteyim Ahmet Alaçatı’ya ilk yerleşenlerden ve köyde yazın yaşanan gürültü kirliliği ile yıllardır mücadele ediyor. Bunun için Alaçatı Sesle Mücadele Derneği kurmuşlar, çalışıyorlar. Alaçatı’yı daha yaşanır yapabilmek için uğraşıyorlar.
Bu yaz pek çok tatil beldesinde benzer gürültü kirliliği yaşandığını sanıyorum. Çok çeşitli yerlerden, çok eposta aldım. Yolda çevirip konuşanlar oldu.
Son derece basit bir problem olan yüksek desibelde müzik çalınması meselesine bir standart getirip bunu denetleyemeyen yerel yönetimlerin de artık kendilerine gelmesi lazım.
Seçimler geçti. Bu yaz da geçti. Bari gelecek yaz çağdaşlığınızı gösterin de görelim. Yalnız ne olur daha büyük sorunlarla uğraşıyoruz demeyin!
Sayın Aziz Kocaoğlu da duyarlılık gösterirse hem kent içinde, hem de tatil beldelerinde gürültü ülkeye örnek olacak noktalara çekilebilir. Gürültüsüz kent İzmir gibi bir hedef olsa fena mı olur.
********
Küçümseye küçümseye
İzlanda’yı küçümse. Yenil. Anderlecht’i küçümse. Beraberliği zor kurtar. Asteras’ı küçümse. Son dakikada şok ol. Bunlar futbolun içinde olan şeyler deyip hayata devam edebiliriz tabii.
Ya da bu sonuçların bir rastlantı olmadığını kabul edip sorun nerede onu bulmaya çalışırız. Futbola bu kadar tutkuluyken, bu kadar kaynak aktarıyorken, neden bu yetersizlik?
Bu durumun medyanın fukaralığından Federasyon’un akıl dışı işlerine kadar pek çok bileşeni var. Saha zeminlerinin durumundan kulüplerin yönetim biçimine kadar say say bitmez.
Ancak top yekun bir değişim sağlanırsa kalıcı başarılar gelebilir. Yoksa bu kafayla, küçük hesaplarla top hep yuvarlak kalır!
Paylaş