Paylaş
Bilim riskli konudur, az okunur. Alınan tık sayısı bugünün köşe yazarlığında önemli değişkendir.
Zaten gündemde yazılabilecek, daha çok ilgi çekecek bilim dışı bir sürü konu vardır. İç siyaset yazılarının sürümü vardır mesela.
Ama benim için bilim yazıları “kısır gündeme” anlamlı bir başkaldırıdır. Çünkü başımıza ne geliyorsa bilimsellikten uzaklaştığımız için geliyor diye düşünenlerdenim.
Keşke imkanımız olsaydı da geçen yıl Türkiye’de gazetelerde yer alan sözcükleri tarayıp infografiğini çıkarabilseydik. Örneğin 3D-yazıcı sözcüğü kaç defa kullanılmıştır? Ya da “büyük veri” (big data) kaç kez? Nano teknoloji? En çok kullanılan sözcük herhalde “terör “olmuştur. Maalesef bizim gündemimiz böyle!
Konuştuğunuz dili memleket gerçekleri belirliyor.
Şahsen referandumda hayır oyu kullanacağım.
Esasa hiç girmeden bu Anayasa teklifinin hazırlanış biçimini yanlış bulduğum için… Hayır çıkarsa arkasından muhtemelen erken seçim gelecek. Sonrası belirsiz.
Ancak sonuç evet çıkarsa Sayın Cumhurbaşkanından bir ricam olacak. Baş gündem belirleyici olarak lütfen metin yazarlarınızı değiştirin ve mümkünse gündemimizi küresel zamanın ruhuna göre güncelleyin.
Başka sözcüklerle konuşmaya başlayalım artık. Eminim, size de iyi gelecektir bu değişim.
***
KARŞI MAHALLE GERGİN
28 Şubat sürecinde Kanal 7’de Ahmet Hakan’ın İskele Sancak programını izliyordum sağlıklı bilgilenebilmek için. Arkadaşlarımdan bazıları bu tercihime açık açık kızıyordu. Kimler arkamdan neler konuşuyorlardı kim bilir.
Şimdi çoğu sıkı Ahmet Hakan okuru oldu. Doğrudur, Ahmet Hakan onlara doğru bir kaç adım attı. Ancak onlar da o zamanki yerlerinde değiller. Yaşayarak ve tanıyarak öğreniyoruz.
Çoğumuz yirmi yıl önceki yerlerimizde değiliz. Bir uçtan öbür uca savrulanlar bile oldu. Bir hakikatten başka bir hakikate geçtiler ve aynaya aynı hayranlıkla bakmaya devam ettiler. Öyle anlıyoruz.
Hala daha karşı mahalleyi mümkün olduğunca takip etmeye çalışıyorum. Eskisine göre çok daha seçici olduğumu söylemeliyim. Sinirlenmeyin ama iyi yazarlar var. Yalnız şunu gördüm. Mağdurun yazarı olmak başkaymış mağrurun yazarı olmak bambaşka.
Kalabalıklaştıkça sıradanlaştılar. Sıradanlaştıkça çatışmalar arttı. Şu ara daha önce görmediğim bir keskinlikte hesaplaşma devam ediyor.
Bu gerginlikte kağıt fiyatlarının belirleyicisi olan dolar kurunun bir etkisi var mı bilmiyorum. Ancak artık hiçbir şeyi eskisi gibi olmayacak gibime geliyor.
***
SAKINCALI ARKADAŞLIKLAR
Geçenlerde Facebook'tan bir arkadaşım bir mesaj attı. Gece yarısına yakın bir saat. Yine memleketin gergin günlerinden biri… Keyfim de yok pek…
Mesaj mealen şöyle: Şu şu arkadaş Atatürk ve Cumhuriyet düşmanıdır. Onunla arkadaş olan benimle arkadaş olamaz…
“Yani” dedim, “anlamadım ne demek istediğinizi”… “Bunun tartışmasına girecek değilim, arzu edersiniz beni arkadaşlıktan çıkarın” diye de ekledim.
Vaktim ve enerjim olsaydı şunları da söylemek isterdim:
Evet, adam Akp’li, bunu gizlemiyor zaten. Atatürk düşmanlığı sizin yorumunuz, saygı duyuyorum. Kendisini çocukluktan tanıyorum. Kaldı ki kendisiyle geçmişte siyasi tartışmalarımız da oldu. Ben artık 60 yaşıma geldim. Herhalde Facebook gibi bir ortamda kiminle arkadaş olup olmayacağıma karar verebilirim.
Hep iddia ettiğim bir şey var. Sosyalistler çoğunlukla kapitalizmin teorilerine hakimler ama bu sistemin halının altına süpürme, by pass etme, yandan dolaşma, kötüyü iyi gösterme mekanizmalarını o kadar iyi bilmiyorlar. Oysa kapitalizm hep şaşırtır. Bu ciddi bir sorundur.
Benzer şekilde bir grup çağdaş, ilerici geçinen insan da karşı mahalleyi tanıyamama sendromundan mustarip…
Karşı mahalle, o kadar oy almasına rağmen doğru dürüst bir şey söyleyemez fikrindeler. Bu da önemli bir sorun...
Sonunda mesajı atan arkadaş beni arkadaşlıktan çıkardı. Doğru yolu bulmuş o. Kutluyorum.
Paylaş