Önceki gün Sevgili Dilek’in Ahmet Hakan’la yaptığı röportajı okuduktan sana yazmak istedim.
Kendimi tutuyordum aslında. Ortalık durulmaya, sessizleşmeye başlarsa o zaman ses veririm diyordum. Nefesimi saklıyordum.
Malum, hayatı köpük köpük yaşıyoruz. Memleketin hali ortada… Her gün bir sürü yeni olayla karşılaşıyoruz…
Ordan oraya savruluyoruz. Serseme dönmüş vaziyetteyiz.
Kan gövdeyi götürürken, akan kan için gerekçeler havada uçuşurken tek yol barış diyenlere “romantik” etiketi de yapıştırılabiliyor…
Hatta barış talebi o kanlı mücadeleyi sekteye uğratan bir günah keçisi haline bile gelebiliyor.
Her ne olursa en kötü barış en muhteşem savaşınızdan iyidir ama!
Zaman zaman sessizleşseler de böyle düşünenlerin, böyle hissedenlerin sayısı sanılandan fazladır diye ümit ediyoruz.
Güneydoğu’daki nereye varacağı belli olmayan olağan dışı gidişattan başlayın… Batı’daki iş ortamının sıkıntılarına gelin… Dış politikadaki yalpalamalar… Arada bir hortlayan yok Başkanlık lazım, yok faiz yüksek tartışmaları… Seçimler bitti, belirsizlik azalmadı!
Peki dışarısı nasıl? Bir de ona bakalım.
Euromoney dergisi 100den fazla büyük şirketteki ekonomist, hazineci, bankacı, risk analisti ve yatırımcıya küresel ve bölgesel bazda 2016 ile ilgili beklentilerini sormuş. Cevapların özeti şöyle:
Gelişmekte olan ülkelerle ilgili kaygılar daha çok yerel borçluluk düzeyi ve kredi kalitesindeki bozulmalarla ilgili. Dış finansman o kadar da öncelikli kaygı değil.
Artık seçimler bitti. Diyeceklerim birikti. Bundan böyle daha eleştirel olabilirim.
Önceki hafta Alsancak’ın kazılıp kazılıp gelişigüzel kapatılmış arka sokaklarından söz etmiştim. Değil yaya arabayla ilerlemek bile sorun. Hele yağmurlu havada bir felaket… Esnaf burnundan soluyor. Dinleyen kim?
Yine geçenlerde Facebook’ta Karşıyaka’daki tramvay yolu çalışmaları ile ilgili şikâyetler vardı. Bu tür aksaklıklar Cumhuriyet Meydanı ile Konak Pier arasındaki çalışmalarda da yaşanmıştı. Açıkçası şantiye düzeni dehşet vericiydi.
Kazanma hırsıyla kaybetme korkusunun mücadelesi sonucu şekillenen piyasa psikolojisi hayata dair mesajlar, dersler de barındırır.
Örneğin ne iyilikler kalıcıdır, ne kötülükler… Fiyatlar ergeç ortalamalara doğru geri döner. Her düşüşün bir çıkışı vardır. Ya da tam tersi…
Mesela kar çabuk, zararlar geç realize edilir. İnsan psikolojisi böyledir. Ümit eden bir organizmadır.
Alın size 26 Kasım sabahı bu caddede çektiğim iki fotoğraf. Bu fotoğrafların sizde uyandırdığı hissi merak ediyorum aslında.
a) Ne var işte… Cafeler restoranlar…
b) Evet, bir düzensizlik var gibi, daha iyi olabilir
c) Vah vah… Bu ne çirkinlik, bu ne gelişigüzellik…
d) Başka işin mi yok senin kardeşim!
2 Dirhem 1 Çekirdek programının dördüncü sezonu başlıyordu. Program arkadaşım Nihat Demirkol gelmişti bile. Ancak sevgili çekirdeğimiz Burcu Atatür mazereti nedeniyle katılamayacağını bildirmişti.
Nihat Bey de ben de yenilenen dekoru pek benimseyemedik. Stüdyodaki inatçı birkaç sinek cabasıydı. Burcu Hanım’la kısa bir telefon bağlantısı yaptık. Elli dakika çabucak geçiverdi.
Her program aklınızda bir tat bırakır. Program sonrasında da konuşulur bu. Bu programdan bende kalan tat iyiydi. Nihat Bey de aynı hissi paylaşıyordu.
Sonrasında kahve içmek için Alsancak’a doğru yola düştüm… Kordon, öğle saati olmasına rağmen kalabalıktı. Daha doğrusu kaotikti.
Kapitalizmin göbeğinde çalışan iş insanlarının sistemle ilgili uyarıları değerli… Temel güdüleri sistemi ehlileştirip sürdürülebilir kılmak bile olsa…
Bambaşka bir alternatif yoksa ehlisi vahşisinden iyidir diye düşünüyorum.
Şimdi aynaya bir bakalım. 2008 krizi birlikte tüm dünyada para muslukları sonuna kadar açıldı. Buna rağmen tatmin edici bir ekonomik büyümeye ulaşılamadı. Bu arada borçluluk dünyanın ürettiğinin üç katına yaklaştı...
Kısacası tablo “bu gezegen batık” diyor.