Bilim riskli konudur, az okunur. Alınan tık sayısı bugünün köşe yazarlığında önemli değişkendir.
Zaten gündemde yazılabilecek, daha çok ilgi çekecek bilim dışı bir sürü konu vardır. İç siyaset yazılarının sürümü vardır mesela.
Ama benim için bilim yazıları “kısır gündeme” anlamlı bir başkaldırıdır. Çünkü başımıza ne geliyorsa bilimsellikten uzaklaştığımız için geliyor diye düşünenlerdenim.
Keşke imkanımız olsaydı da geçen yıl Türkiye’de gazetelerde yer alan sözcükleri tarayıp infografiğini çıkarabilseydik. Örneğin 3D-yazıcı sözcüğü kaç defa kullanılmıştır? Ya da “büyük veri” (big data) kaç kez? Nano teknoloji? En çok kullanılan sözcük herhalde “terör “olmuştur. Maalesef bizim gündemimiz böyle!
Bunlar bazen ölçüyü kaçırır, İzmir'e Türkiye'nin en büyük köyü de derler. Köy tabii burada onlara göre olumsuz bir tonlama içerir. Ben de keşke derim öyle en büyük köyü olsa!
Bu ekibe laf anlatmak zordur. Kişisel gözlemlerini evrensel doğru olarak sunma huyları falan vardır. Hele somut verilerle konuşmaya çalışan bizler için bu tartışmalar kabusa dönebilir.
Neyse ki en sonunda TÜİK imdadımıza yetişti.
Yıllar sonra iller bazında Gayrisafi Yurtiçi Hasıla verilerini yayınladı. 2004-2014 arasında cari fiyatlarla hangi ilin ne ürettiğinin dökümünü yani....
Şimdi neden diye sormayacaksak ilelebet susalım! Aramızda fısıldaşıp vah vahlarla geçiştirelim bu faciaları.
Şimdi paniklemeyeceksek oturalım oturduğumuz yerde, haberlerini gazetelerde okuyalım. Efendim bunalıma girmişti de, zaten sessiz bir insandı da diye kendimizi avutalım.
Çok değil bundan iki ay önce yazdım. “Gençler çığlık mı atıyor” diye.
Yangın merdiveni önemli. Ancak ondan önce projesinden kullanılacak malzemeye kadar pek çok mimari detay ve mühendislik adımı var. Binanın tasarımı ona göre olur. Elektrik altyapısına özen gösterirsiniz. Yanmayan malzemeler kullanabilirsiniz.
Başka yangın riskleri varsa onlara karşı tedbir düşünürsünüz. Yalnız bunların hepsi artı maliyettir.
Bu standartta yapıları devlet olarak yapabilirsiniz. Ya da bu standartta inşaatı ihale eder, denetlersiniz.
Bina hizmete girdikten sonra da işletmenin kurallarını koyar ve yine ona göre denetlersiniz.
Nedenleri belli: İç siyasi gerilim ve belirsizlikler, uluslararası ilişkilerdeki gerginlikler, bölgesel riskler, kırılgan makroekonomik yapımız…
Kısa vadede yapabileceğimiz iyileştirmeler belli: İç siyaseti normalleştirebiliriz. AB ile ilişkileri yumuşatabiliriz. Bu iki adım bana göre Merkez’in 400 baz puanlık faiz artırımına denk etki yapar.
Aynen devam edersek de hangi faizle kurun nerede dengeleneceğini yaşayıp göreceğiz.
***
İtiraz edenlerin itiraz noktaları belli. Zaten sıkışık olan kentin içine ek yük getirmenin sakıncalarını sayıyorlar. Haklılar.
Etrafta oturanlar istiyor mu, soruldu mu diyorlar. Haklılar.
Buna karşılık statların yapılmasını savunanlar da var.
Başka seçenek olmadığı için kent içine razı olan acelecileri bir kenara bırakıyorum.
”Çok arttı Reşat” diye cevapladı.
”Beni bilgilendirsen de bu konuyu köşeme taşısak” diye devam ettim.
”İstersen iki gıda mühendisi arkadaşımı da davet edeyim bir messenger grubu kurayım, konuşalım” dedi.
Yarım saat sonra ben ve gıda işinde müdür seviyesinde çalışan üç gıda mühendisi ile sohbetteydik. İşte konuştuklarımızdan cımbızladığım bölümler:
Beş gençten biri işsiz ama olsun. Zar zor girdikleri üniversitelerden emek emek mezun olduktan sonra hiç de hayal etmedikleri işlere razı olanlar şanslı sayılır!
Güneydoğudaki gençlerin daha büyük dertleri var ama o kadar da mühim değil. Karadenizdekilerin, Orta Anadoludakilerin kaygıları ayrı. Metropollerdekiler başka risklerle boğuşmakta.
Bir yandan sistemin yoğun bombardımanı altındalar. Daha çok al, daha çabuk tüket, daha başarılı ol, daha daha daha... Diğer yandan yerel kültürel kodlar da bedenlerine sinmiş. Gelenekleri sürdür, maneviyatı koru, ülkeye inan!