Oyumuzu verdik, bekliyoruz…
Bir arkadaşım Facebook’ta böyle bir başlık açtı. Önerileriyle katılanlar oldu. Yeni Meclis’ten, yeni hükümetten beklentilerimizi öncelikle ele alınmasını istediğimiz konuları kayda geçelim dedik:
Nükleer santraller / Yolsuzluklar / İç güvenlik Yasası / %10’luk seçim barajı / Soma cinayetleri / Gezi cinayetleri / Kadına yönelik şiddet / Sansür / Çocuk gelinler / LGBT hakları / İnternet özgürlüğü / Meslek Odaları / Yandaş medya / Tarım politikası / TOKİ’nin denetimi / Haydarpaşa / 3. Köprü / SGK ilaç kapsamı / Asgari ücret / Emeklilere ikramiye / Hukukun restorasyonu / Saray’ın daha akılcı kullanımı
Bir de benim yukarıdakiler kadar elzem olmayan daha küçük ricalarım olacaktı:
Cumhurbaşkanlığı seçiminde 17 – 25 Aralıkla ilgili seçmenden bir mesaj gelmemişti. Bu kez gecikmeli olarak geldi. Başka birikmiş tepkilerle birlikte. Rahatlatıcı.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde başarılı olan Selahattin Demirtaş bu kez de muzip, sakin, kararlı duruşuyla lider olarak rüştünü ispat etti. Ümit verici.
Seçmen HDP’ye Türkiye partisi olursan siyasi yelpazede yerin olur dedi. Cesaret verici. Hdp buna ne kadar niyetli onu zaman gösterecek.
Seçmen kendisi bir koalisyon olan AKP’nin koalisyonu öcü olarak göstermesini yemedi. “Mozaiksen koalisyonu kıvıracaksın, el mecbur” dedi. Zorlayıcı.
Son iki üç hafta içinde neler neler oldum diye düşününce…
Çalışanı olmasam da bu gazetede yazdığım için “şarlatan” oldum. Üzerime alınmıştım zaten.
HDP’ye oy vermeyi düşündüğüm için “vatan haini” oldum. Daha başka bir sürü sıfat cabası. Arkamdan konuşanlara hiç girmiyorum.
Can Dündar’ın Cumhuriyet’te yaptığı gazeteciliğe destek verdim. E tabii geçmişteki bazı işleri nedeniyle kibar ifadeyle “gafil” oldum.
FIFA’da yolsuzluk ve kara para aklama iddialarına şaşıranlar el kaldırsın. 17 Aralık’ta “yok, olmaz öyle şey” diyenler?
Şahsen dünyanın bu yüzüyle tanışmam 40 yıl öncesine Lockheed Skandalına dayanır.
O zaman kıyamet $30.000 için kopmuştu. Toplam rakam elbet bilinemedi. Ama o skandal 12 Eylül’ün arka planındaki nedenlerden biri olarak gösterildi.
O gün bugündür rüşvet, yolsuzluk, kara para değişik boyut ve kılıklarda karşıma çıktı. Rakamlar büyüdü. Yüz milyon dolarlar, hatta milyar dolarlar seviyelerine geldi. Bunda da bütün suç FED ve arkadaşlarında bence…
Üniversitelerin bilimsel sessizliği beni delirtiyor. Memlekette hayati konularda bir sürü tartışma yaşanıyor. İlgili fakültelerden tık yok.
Tamam, her tartışmanın içinde olmasınlar ama “bilimsel bir noter”e ihtiyaç duyulduğunda da görüş bildirsinler. O konularda yaptıkları araştırmaları yayınlasınlar. Varlıklarını hissettirsinler.
Bu arada ses çıkaranlar var da ben farkında değilsem onları tenzih ederim.
Aylar önce faiz mi sonuç, enflasyon mu tartışması yaşandı mesela. Sayın Cumhurbaşkanı enflasyonun sonuç olduğunu iddia etti. Yani “faizi indir, enflasyonu düşür” dedi.
Bu ülkenin yaşadığı en büyük travmalarından biridir 12 Eylül. Üzerinden otuz küsur yıl geçmiş olmasına rağmen hala bazen ruhen bazen güncel biçimlerde çıkar karşımıza.
12 Eylül dönemiyle ilgili yeteri kadar yazılıp çizilmediğini, yeterince film çevrilmediğini, o dönemle hakkıyla hesaplaşılmadığını düşünenlerdenim. Çok daha fazlası dışa vurulmalıydı.
Ancak o dönemin olumsuzluklarını bire bir yaşamış olanlardan bile sessiz kalmayı tercih edenler oldu. Unutmak istercesine…
Kenan Evren’in ölümüyle beraber 12 Eylül bir kez daha hatırlandı. Olayı hala daha asayiş boyutunda görüp “terör bitti ama…” kolaycılığına kaçanlar olduğunu gördüm. Şaşırmadım ancak irkildim.
En eski zaferlerden Atletico Madrid maçını hatırlarım elbet. Çocuk yaştaydım. Halil’in bombasından sonraki sevinç unutulur gibi değildi.
Bir yıl sonrasındaki yarı final hezimeti Ujpest maçından kareler var gözümün önünde. Dunai’ler vardı, çok hızlılardı. Bir de Bene tabii.
9-1’lik Feriköy galibiyeti… Tam 47 yıl önce.
Kim ne derse desin bu ülkedeki en ciddi sorun “genç işsizlik”. İçin için kanayan ama tedavisi için pek bir şey yapılmayan bir yara bu.
Gıda mühendisleri de artık benim için “genç işsizlerin” sembolü. Bakanlıktan kadro bekliyorlar. Gelmiyor. Özel sektörde zor iş buluyorlar. Buldukları işler de tatmin edici olmuyor.
Sosyal medyada kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar. Gıda konusunda göz ardı edilen konuları gündeme taşıyorlar. İşin doğrusunu işaret ettikleri için yazılarımda yer vererek olabildiğim kadar destek oluyorum.