Paylaş
Güneydoğu’daki nereye varacağı belli olmayan olağan dışı gidişattan başlayın… Batı’daki iş ortamının sıkıntılarına gelin… Dış politikadaki yalpalamalar… Arada bir hortlayan yok Başkanlık lazım, yok faiz yüksek tartışmaları… Seçimler bitti, belirsizlik azalmadı!
Peki dışarısı nasıl? Bir de ona bakalım.
Euromoney dergisi 100den fazla büyük şirketteki ekonomist, hazineci, bankacı, risk analisti ve yatırımcıya küresel ve bölgesel bazda 2016 ile ilgili beklentilerini sormuş. Cevapların özeti şöyle:
Gelişmekte olan ülkelerle ilgili kaygılar daha çok yerel borçluluk düzeyi ve kredi kalitesindeki bozulmalarla ilgili. Dış finansman o kadar da öncelikli kaygı değil.
Küresel ölçekte risk olarak algılanan noktalar ise önem sırasına göre şöyle:
1 - G7 Merkez bankalarının politikalarındaki aşırı belirsizlik
2 – Emtea fiyatlarındaki şoklar
3 - Küresel deflasyon
4 - Çin’de yeni bir ekonomik şok
5 - Ortadoğu’daki gelişmeler
6 - AB ülkelerinde yeniden alevlenebilecek borç krizi
7 - FED’in olgunlaşmamış sıkılaştırma politikası
Bu arada mülteci sorunu da AB bölgesinin 1 nolu risk faktörü haline gelmiş durumda.
Metnin tamamına ulaşabileceğiniz link:
http://www.euromoney.com/Article/3514364/Sovereign-risk-Falling-Brics.html
***
YOKSA HALA BİR FOREX HESABINIZ YOK MU?
İnternet ortamında her an karşınıza sizi Forex’e davet eden bir pencere çıkabilir. Son zamanlarda bize buyrun, bizden oynayın diyen kurum sayısı da çoğaldı sesleri de daha yüksek çıkmaya başladı. Bir de şöyle kazanç var, böyle kazanç var güzellemeleri havada uçuşuyor…
Euro dolar paritesi, petrol, altın gibi ürünlerin kaldıraçlı piyasalarda alım satımına kısaca Forex işlemleri deniyor.
Kaldıraçtan kasıt basit olarak 1 TL yatırarak mesela 10 TL’lik oyuna ortak olmak. Fiyat %10 oynadığı zaman aldığınız pozisyona göre paranız da gidebiliyor %100 para da kazanabiliyorsunuz.
Bu çok cazip bir kazanç potansiyeli demek… Risk de çok yüksek tabii.
Üstelik karşınızdaki oyuncular sizden çok daha büyükler, çok daha sofistike metotlarla çalışıyorlar ve bilgiye sizden çok daha yakınlar.
Kazanmak için sizin bu dezavantajları bertaraf etmeniz gerekiyor. Yoksa uzun vadede kaybetmeniz kaçınılmaz.
Zaten istatistikler de bu piyasalarda para kazananların işlem yapan kitlenin küçük bir yüzdesi olduğunu gösteriyor. Çoğunluk azınlığa ütülüyor yani!
Kazananlar kararlarını belli bir al sat planı dahilinde veren ve disiplinli davranan oyuncular. Yoksa işiniz zor!
Forex’in bugünkü ele alınış biçimi bana borsanın ilk yıllarını hatırlatıyor. İlgi büyüktü. Piyasa vaat ediyordu. Kazananlar oldu. Sonra krizler geldi.
Kaybedenler hiç beklemedikleri kadar kaybettiler. Sonrasında bir sürü kötü hikaye birikti!
Ortalıkta anlatılmasa bile pek yakında acı Forex hikayeleri yazılacağını düşünenlerdenim. Umarım yanılıyorumdur.
****
BİR YAŞAM BİÇİMİ OLARAK İDDAA
Hiç oynamadım ama Radyospor’da yorumlara denk geliyorum. Kendi dilini, ekonomisini, fenomenlerini yaratmış durumda. Belli ki bir kısım vatandaşın bir hayli vaktini ve naktini alıyor. Bazılarımız iddayla yatıp iddaayla kalkıyor.
Ülkede futbolla ilgili fikri olan o kadar çok insan var ki. Yani İddaa müşteriyi iyi yerden yakalıyor. Tabanı sağlam… Potansiyeli büyük. Oranlar biraz iyileşir, vergiler azalırsa iş daha da gelişebilir.
İşin sosyal yönü ise daha karışık… İmkânları zorlamayacak küçük paralarla oynanırsa bahis eğlenceli olabilir, maçlara heyecan katabilir.
Ama bütün bu tür oyunların ruhu gereği zamanla tatsız hikâyeler de ortaya çıkacaktır. Bu tehlike şimdilik pek önemsenmiyor.
Karşımızda günün sonunda kar etmeye çalışan bir şirket var. Pastadan devlet de nemalanıyor.
Oynatmasanız zaten insanlar gidip yurt dışı sitelerden oynayacaklar. Dolayısıyla hayatımızda bir İddaa olması normal.
Ancak bunun sosyal boyutuyla ilgili hiçbir şey yapılmıyor olması normal değil.
Devletin sosyal sorumluluğunu hatırlayıp “oynatıyorum ama sakıncalarını da anlatıyorum” çizgisinde bir şeyler yapmasının zamanıdır.
Paylaş