Bu aralar haylaz bir çocuk gibiyim. Damak tadım da o günlere gitti, hazır gitmişken size üç çocukluk tarifi getireyim istedim
Geçen gün, dünyadaki tüm Godiva’ların pasta şefiyle birlikteydik. Dünya mutfağı nereye gidiyor diye konuştuk. “Füzyona mı yoksa moleküler gastronomiye mi” diye konuşurken aslında en lezzetli yemeğin annemizin köftesi olduğunu söyledi ve çocukluğu ve aidiyeti hissetirmenin öneminden bahsetti. Benim mutfak felsefem de tamamen bunun üzerine kurulu. Yeni tatlar üretirken olmayanı değil, evimizde hissettiren malzemeleri birleştirmenin maharet olduğunu düşünüyorum. Kimyasallar kullanıp, köpüğü diri tutup özel bir yemek yapmak, ayda bir tadılabilecek bir şey olsa da, güzel olanın bütün hayatını kapsayan zevkler üretmekte olduğu düşüncesindeyim... Her ne kadar yukardakileri söylemiş olsam da bu yazıyı yazmamın sebebi bu aralar canımın devamlı çocuk gibi davranmak istemesi. ‘Cool’ olmak adına liseden beri sırt çantamın tek kolunu omzuma takardım şimdiyse iki taraftan takar takar oldum, saçımı da haylaz bir çocuk gibi kestirdim. Canım da devamlı muzır şeyler yapmak istiyor. Lokmayı ağzında 40 kere kadar çevirmenin faydalarını daha bilmeden, bir bisküviyi yarım saatte kemirdiğim dönemlere gitmek, tam anlamıyla keyfini çıkarmak istiyorum. Bu aralar canımın çektiği gerçekten çocuk gibi davranmak!
MOZAİK PASTA
İlk hatırladığım anılardandır; annem işten biraz erken gelebildiği ve vakit geçirme fırsatını yakaladığımız bu anlarda, pikaba güzel bir müzik koyardı ve dans ederdik. Ara sıra da mutfakta hızlıca bir şeyleri karıştırıp, hazırlar; buzdolabına atardı. İlk başlarda herhalde tam tutturamadı diye derin dondurucuya attığını zannederdim. Sanırım 5 yaş civarıydı, annemin o hızlıca hazırladığı şeyin bizi çok mutlu eden, mozaik pasta olduğunu anlamıştım. Çocukluğumun bu büyük keyfini hatırlayınca, bu yazıda mozaik pasta tarifi vermem farz oldu. 500 gram sade pötibör bisküviyi 4-5 parça olacak şekilde çok büyük çaba sarf etmeden gelişigüzel bir kabın içine kırın. 125 gram tereyağını tavada eritip, 3 çorba kaşığı kakao atıp krema haline gelene kadar karıştırın. Yarım vanilya çubuğunun içini kazıyın ve kabuklarını da tadı geçmesi için biraz bekletin. 1,5 su bardağı sütü ve 1,5 su bardağı toz şekeri, yavaş yavaş ekleyin, karışımın altını kapatın. Oda sıcaklığına gelene kadar bekletin. Malzemeleri iyice birbirine yedirene kadar karıştırın. İçinden vanilyanın kabuklarını çıkarın. Kırdığınız bisküvilere bu karışımı dökün ve elinizle ya da tahta bir kaşıkla bisküvileri çok ezmeden bir, iki kere karıştırın. Böylece altta kalanlar da yumuşayacak. Bir adet çırpılmış yumurtayı ve bir buçuk bardak toz şekeri de ekleyip, iyice yedirin. Son olarak dört adet kumkatı, yoksa bir çorba kaşığı portakal kabuğu reçelini ince ince dilimleyin ve de yarım vanilya çubuğunun çekirdeklerini de ekleyin ve birkaç kere karıştırın. Pastanızı yerken arada ağzınıza gelecek kumkat ve vanilya aromaları yüzünüzü gülümsetecek. Hazır karışımınızı isterseniz buz kalıplarına, isterseniz alüminyum folyoya ya da Borcam kaseye koyarak; üç-dört saat derin dondurucuda bekletin. Çocuklar bir dilim pastayı zevkle yiyecekler, buna eminim. Yetişkinlerse hem nefislerini yatıştırmak hem de bu lezzeti kaçırmamak için buz kalıplarındaki tek atımlık mozaik pastaların keyfini çıkartabilir. Buz kalıbına yerleştirenler için bir ipucu vereceğim: Pastanızı donduktan sonra kolay çıkarabilmek için bir buzdolabı poşetini bağlantı yerinden kesin ve açık hale getirin. Sonra kalıpların içine doğru yerleştirin. Ardından pastanızı kalıplara yerleştirip iyice bastırın ki, sıkı bir kıvamı olsun. Üstünü alüminyum folyoyla sıkıca kapatarak dondurucuya atabilirsiniz. Ayrıca istediğiniz şekli verebilirsiniz. Küçük, şekilli pasta kapları, ufak cam bardaklar, hepsi olur.
TAZE EKMEĞİN İÇİNE BAR ÇİKOLATA
Madem çocukluğumuzu hatırlıyoruz, bari hakkını verelim. Çocukluğumuzun bakkal amcaları aileden biriydi. Sokakta oynarken göz kulak olan, acil durumlarda anahtar bıraktığımız büyüklerdi. Tabii fırınların da ayrı bir yeri vardı. Yeşilköy’de eskiden Bilenler Ekmek Fırını vardı. Hatta sahibinin oğlu da şimdi organik pazarlara gidenlerin bildiği İmece Ekolojik’in sahibi Mehmet Gökmen. Bildiğim kadarıyla fırını satmışlar. Annem bazen iş çıkışı beni ve abimi alıp; Yeşilköy’de ev alışverişine götürürdü. Fırından ekmek, dünya dergileri satan tek yer olan dergiciden dergiler, Martı Şarküteri’den peynir ve ev yapımı cips, Hacı Bozan Oğulları’ndan üstü yumurtalı top ekmeklerden almak bayram hazırlığı gibi gelirdi bana. Bu alışverişler sırasında elimizle bile zor tuttuğumuz sıcak sıcak ekmeğin arasına alışveriş esnasında kalın bir çikolata parçasını koyunca; birazdan dışının hafif hafif erimeye başlayacağını ve ekmeğe bulaşacağını düşünüp, heyecanlanırdım. O vakitler çırpı gibi zayıf olduğumdan ekmek yememe itiraz pek yoktu. Çıtır ekmek ve yumuşak çikolatayı bir arada ısırırken aldığım o tadın yerini hiçbir parça çikolatalı kurabiye veya restoranlarda özel hazırlanmış tatlılar tutamaz. Fırından ekmek saatini kollayabilir ya da evdeki ekmeği azıcık ıslattıktan sonra arasında çikolatayla bir dakika fırına koyup afiyetle yiyebilir; benim gibi çocukluğunuza gidebilirsiniz. Bu tat değme tariflere taş çıkartabilir.
PÖTİBÖRLÜ POTPURİ
Benim kendi kendime icat ettiğim, oyun yemeklerimden biriydi. Çayın içine pötibör batırıp yemek, herkesin çok sevdiği hayattaki en basit keyiflerden biridir sanırım. Çok çayda kaldığı vakit eriyip, çaya düşmesin savaşını vermek bile çok güzeldi. Ben de bu eriyen pötibörlerden yola çıkarak kendimce bir sandviç yapardım. Belki de bu benim keşfettiğim ilk tarifimdi, 3 yaşlarında olmalıyım. İki bardak süte bir tatlı kaşığı salep tozunu ekleyin ve karıştırın. Bu şekilde yaklaşık beş dakika pişirin, muhallebi kıvamına gelene kadar karıştırın. Soğuması için başka bir kaba alıp iki dakika bekleyin. Sonra içerisine 60 gram pötibör büsküviyi (bir paketin üçte birini elinizle parçalayarak) ekleyin. İçine bir adet muzu tavla zarı büyüklüğünde doğrayın. Sandviç mantığıyla altına bir tane bisküviyi koyup üstüne hazırladığınız karışımdan koyun. Sandviçinizin ne kadar kalın olmasını istiyorsanız karışımdan o kadar çok koyabilirsiniz. Üstüne de diğer bisküviyi koyup, sandviçinizi ısırmaya başlayabilirsiniz.
MARİFETLİ MAARİF TAKVİMİ
Fındık zamanı yaklaşıyor, heyecan başladı. Kabaklar çatır çatır! Patlıcanla biberi evlendirip keyifle yeme zamanı...
HAFTANIN SÖZÜ
Çocuk kırmızı elmayı görmeden elindeki kokulu soğanı bırakır mı? (Mevlana)