Babam, “En makbul oruç etrafta niyetli kimse yokken onlara oruçlu olduğunu hissettirmeden tutabilmektir” der. Sadece yemekte değil, iş ve hayatla ilgili aldığımız kararlarda da arzularımızı, sistemin bizi sürüklediği arzulardan temizleyebilecek bir aktivite. Tabii ki imanın ve paranın kimde olduğu belli olmayacağından oruç tutmayı başka türlü algılayanların olması da mümkün: Büyük şaşaalı davetler verip, iftariyeliklerle, yarısı yenmeyen ana yemeklerle gövde gösterisi haline getirerek tutmak. Bütün gün aç durup sonra kontrolsüzce saldırmak ya da açlığı bahane edip diğerlerine kötü davranmak ve hak yemek... “Benim kalbimi kırıp, hakkımı yedikten sonra senin imanını neyleyim” dedirten şeyler yaşatmamak kanımca en kıymetlisi. Yunus Emre’nin dediği gibi: “Bir kere gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil.”
Oruç tutabilen var, tutamayan var. Tutamayanlar için her zaman yapmak istedikleri ve yapamadıkları, iradelerine hâkim olmakta zorlandıkları alışkanlıklardan vazgeçmek için bir fırsat olabilir. Şeker hastalarının ve şekere dönüşen gıdalardan, tütün ya da tatlı/tatlandırıcılı içecek bağımlılığından kurtulmak isteyenlerin dikkatine...
ZORLANACAĞINI DÜŞÜNENLERE...
Oruç tuttuğunuzda en zoru ilk 3-4 gün olacak, sonrası kolaylaşacak. En, en zor gün de bünyeye göre değişmekle beraber 3’üncü ve 4’üncü günler olacak.
Orucu vücudunuzu dinlendirmek, bünyedeki hareketi azaltıp, duymakta zorlandığınız iç sesinizi duyabilmek için kullanmakta fayda var.
SAKAL KALDIRAN
1 kilo tel kadayıf, 300 gram tereyağıyla geniş bir tepside hafif ateş üzerinde hiç kırılmadan çevrilir. Dumanları çıkmaya başlayınca ateşten alınır. Üzerine tahin ve pekmez dökülerek karıştırılır.
CENNET ÇAMURU
Sakal kaldıranın tahin-pekmez çıkmış hali... Geniş bir tepsiye 1 kilo tel kadayıf ve 250 gram tereyağı konur. Hafif ateş üstünde arada tepsi çevrilerek tel kadayıf, yağ eriyinceye kadar elle kırılır. Üzerine 2 su bardağı şeker ilave edilip karıştırılır. Ateşten alınır, üzeri tarçın ve cevizle süslenir.
CEVİZLİ TELKADAYIF
Kadayıf el ayası büyüklüğünde parçalara ayrılır. Ortasına ceviz içi ve tarçın karışımından konulur ve telkadayıf bir ucu sivri olacak şekilde üçgen prizma haline getirilerek tereyağıyla yağlanmış tepsiye dizilir. Diğer bir yandan tereyağı eritilerek tepsiye dizilmiş olan telkadayıfların üzerine gezdirilerek ılık fırında üzerleri kızarıncaya kadar pişirilir. Telkadayıf pişerken ayrı bir tencereye şeker alınır. Üzerini kaplayacak kadar su eklenip kaynatılır. Şeker kaynarken limon suyu eklenerek bir-iki taşım daha kaynatıldıktan sonra şeker soğutulur. Daha sonra fırından alınan cevizli telkadayıfın üzerine soğumuş olan şeker dökülerek soğumaya bırakılır.
KEKİK ÇİÇEKLİ KARABİBERLİ BONFİLE
Annem, “Ben soslu domatesli bonfileden başka bir şey bilmiyorum, yapsam ne güzel olur” diyordu. Ben de ona restoranların bir dönem klasiği olan biberli bonfileyi üzerinde kekik çiçekleri açmış bir şekilde pişirip, sürpriz yapmak istedim.
Bonfileleri tavada pişirip kenara alın. Sosu için tavaya tereyağı ve un koyup biraz kavurun. Et suyu ve tane dört renk biberi de ekleyip kavurmaya devam edin.
Annenize ikram için güzel bir tabak seçin, bonfileleri koyun ve üzerine sosu dökün. Üstüne kekiklerin çiçeklerinden serpip onun yüzünü gülümsetin.
İSTER BAHÇEYE, İSTER SAKSIYA - 5 YEŞİLLİK
Saksının tabanını suyun akabilmesi için bir çiviyle delin. Altına 2 santim kalınlığında çakıl veya mıcır koyun ki su süzülebilsin. 4 birim toprak, 1 birim torf ve 1 birim gübre karışık toprağı saksıya yerleştirin. Tohumunuzu ekin. Tohumun üzerine konacak kapama toprağı tohumun iki buçuk katı kadar olmalı. Ellerinizin arasında eleyerek toprağı serpin. Sonra yavaşça bastırın. Can suyunu tazyiksiz bir şekilde yağmurlama usulü verin. Tohumların asla renkli olanlarını, üstü boyalılarını almayın. İlaçlı onlar! Seyahatlerinizde dümeni köylere kırın, doğal tohum toplayın. Bitkiniz tohuma kalktığında tohumlarını sonraki yıl için saklayın. Bu yeşillikleri isterseniz bahçenize, isterseniz saksınıza ekebilirsiniz.
Ne ekebilirim?
Fesleğen-reyhan, kekik-zahter, dereotu, maydanoz-frenkmaydanozu, mercanköşk veya adaçayı gibi sevdiğiniz kokulu bir yeşillik. Ama en bereketlisi semizotu.
EN KOLAYI FİDAN DİKMEK - 5 FİDAN
1- Piknik sepetiniz yoksa masraf etmeden, havalı bir şekilde bunu çözebilirsiniz. Manavınızdan ahşap kasa rica edin. İyice temizleyip, içine bir örtü koyun ve güzelce doldurun. Piknikte ters çevirip masa niyetine de kullanılabilir.
2- İçeceklerinizi uzun cam kavanozlar kullanarak matara usulü taşıyabilirsiniz. Böylelikle arada bir şey yapmak için kalktığınızda içine bir şey girmesin ya da yanlışlıkla çarpıp, düştüğünde ortalığı ıslatmasın diye kapağını kapatabilirsiniz.
3- Piknikte genelde her şey hızla ısınır. En lezzetli içeceğin bile ısınınca tadı kaçar. Bunun için bir termosa buz koyup onu götürebilirsiniz, ısındıkça buz ekleyebilirsiniz. Buz torbanız varsa onu içeceğinize sarabilirsiniz ama bu da en fazla bir saat idare edebilir.
4- Çoklu mini kek kalıbınızı hem içeceğinizi koymak hem de atıştırmalık kabı olarak kullanabilirsiniz.
5- Malum önümüz yaz, hafif bir şeyler yemek istiyorum derseniz kavanozda salata yapıp içinden yiyebilirsiniz.
6- Piknikte insanın canı muhakkak tatlı çekiyor. Güzel meyveler hazırlayıp, cam bir kapta da çikolata götürebilirsiniz.
7- Piknikte emayeler hayat kurtarır. Bizim çocukluğumuzda melamin tabaklar vardı. Çiçekli çiçekli, ben piknikleri onlarla hatırlarım. Şimdi onların yerine daha da eskilerden emaye alınabilir. Demir üzerine cam kaplama olduğundan hem çok sağlıklı, hem doğaya saygılı hem de kırılmaz.
8- Güzel batırmalıklar pikniğe başka bir keyif verir. Girit ezme dedikleri yeşil peynir, humus, patlıcan, lutenitza nefis olabilir.
Bugün karbonhidrattan korkan biz 20 yıl evvel de yağdan korkuyorduk.
Öyle çıkmadı mı diyet peynir, diyet yoğurt?
1977’de alınan toplam kalorinin yüzde 42’si yağdan iken, 1995’te yüzde 34’e düştü.
Ancak düşük yağlı yiyecekler daha hafif hissettirdiğinden mi, daha kolay hazmedildiğinden mi, psikolojik olarak daha az doyurucu olduğundan mı bilinmez, süre içerisinde şeker tüketiminde yüzde 25, unlu mamullerde yüzde 30, meyve türevlerinde yüzde 20 büyüme oldu.
Hem de enginar yaprakları arasında...
Kalbimiz memleketimizde olanlardan dolayı buruk, gündelik hayatımıza devam etmeye çalışıyoruz. Aklımda devamlı bir cümle var. Kabına sığmalısın... Biz “Enginlere sığmam taşarım” çocukları olsak da ekonomi, sıkışan dünya düzeninden ötürü elimizdekine, yakındakine sahip çıkmaya ihtiyaç var. İnanın bu Almanya için de aynı, Londra için de... Şu an memleketimizde yek vücut olmaya ve birbirimizi desteklemeye ihtiyacımız var. Baharın yaklaştığına İstanbul’da ilk kanıtlardan biri etrafta gezen enginarcılar olmuş kim bilir kaç yıldır... Kabına sığmak cümlesi ve beni her gördüğümde gülümseten enginarcılar, eski bir tarifimi hatırlattı. Enginarın kalbi kadar, hatta daha lezzetli yaprakları vardır. Ege’de zeytinyağlı, Kıbrıs’ta etli dolması yapılır bu şekilde. Neden güzel bir sufle kabı olmasın, yapraklarının arasına o lezzetler girmesin diyerek enginar yaprakları arasına serpilmiş, Kars gravyerli kuşkonmazlı peynir suflesi emrinize amade...
Yaprakların içinde lezzet fırtınası
Sürçülisan edersek de affola...
Davos açılış konuşmasını bu yıl Kanada’nın başbakanı Justin Trudeau yaptı.
Konuşmacının, değerlerden, orta sınıftan, farklılıklarla var olmaktan bahseden genç bir başbakan olması başlı başına önemliydi. Dördüncü Endüstri Devrimi’nin bize sunduğu fırsatlar ve tuzaklardan samimi bir şekilde bahsetti.
İlk üçünü biliyoruz: Su ve buhar gücünün kullanılması, elektriğin icadı, bilişim teknolojilerinin gelişmesi. Dördüncüyse, teknolojinin insanın yaptığı pek çok işi insan gözetimine ihtiyaç duymadan çözebildiği yeni dönem.