Paylaş
Sert Erdoğan ifadelerinde: “Birleşmiş Milletler sen ne işe yararsın?”Bu işin baş sorumlusu sensin!” şeklinde eleştirirken,BM’nin esas kararlarının alındığı Güvenlik Konseyi2015-16 dönemi geçici üyeliği için adaylık başvurumuzu da kendisi yaptı.
Yani Erdoğan, şiddetle eleştirdiği Güvenlik Konseyi’ne girmek için çok da arzulu.Bu makamı ülkemiz ya da kendisi için büyük bir prestij olarak görüyor. Halbuki, eğer seçilirsek ne Gazze’ye ablukayı kaldırabilecek, ne de Kıbrıs’a ambargoyu.
BM’ye eleştirilerini sürdürürken"Dünya barışını sağlamak için Birleşmiş Milletler bu görevini yerine getiremiyorsa kendini “check” etmesi lazım, gözden geçirmesi lazım. BM Güvenlik Konseyi'ne bakıyorsunuz, zaten orası 5 tane ülkenin iki dudağının arasında. Onlar ne derse o. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı sevilmez, tabii sevilmez. Doğruları söyleyen bu dünyada nerede sevildi ki, ama biz doğruları söylemeye devam edeceğiz." ifadelerini kullanırken sadece Türkiye’deki seçmeninin kendisini ciddiye aldığının da çok farkında.
Cumhurbaşkanı olma hevesli başbakanımıza bu konuda hak vermeliyiz.Ancak, önemli kararlar söylediği gibi Güvenlik Konseyi’nde “Veto” yetkisi bulunan 5 daimi üye tarafından değil, sadece Rusya ve ABD’de tarafından alınıyor. Ya da alınması engelleniyor.Çin, Rusya’ya yakın tavır sergilerken, Veto yetkilerinin kısıtlanması gerektiğini daha önce dile getiren İngiltere ve Fransa’nın tavırları ise ABD’ye endeksli. Yani 2. Dünya Savaşı galiplerinin kurduğu düzen aynen devam ediyor. Aralarına genel Kurul’da yapılan seçimle sembolik 10 ülke sırayla ikişer yıllık dönemler için seçiliyor.
-Obama’nın ABD Kongresinde Netanyahu kadar hükmü yok
Peki dünyamızın dört bir yanındaki içsavaşlarda kanlar akarken Erdoğan’ın dediği gibi BM Güvenlik Konseyi neden etkili kararlar almayı başaramıyor? Bu sorunun cevabını Rusya ve ABD’nin ilgisizliğinde değil, aşırı ilgisinde aramak gerekir.Suriye’deki Esat rejimi gerçekten Rusya için çok mu önemli? ABD neden ille de “İsrail’in Güvenliği” diye tutturuyor? İkinci sorunun cevabını herkes biliyor. Ancak,burada bir gözlemimi aktarmam gerekiyor. İsrail başbakanı Netanyahu, son ABD ziyareti sırasında Temsilciler Meclisinde yaptığı konuşmayı televizyondan canlı izlemiştim. Netanyahu konuşurken, salondaki Cumhuriyetçi Parti ya da Demokrat Parti milletvekillerinin bir kaçı hariç neredeyse tümü kendisini her önemli ifadesi sonrası ayakta alkışladılar. Hatta bazı vekiller ayakta, büyük bir heyecanla alkışlarken kameraların kendilerini görüntülemesi için de çaba sarf ediyor, zaman zaman arkalarına dönüp diğer meslektaşları içinde ayakta alkışlamayan var mı yok mu kontrol ediyorlardı. Çünkü, ABD’deki seçim düzeni bunu hükmediyordu. Eğer Yahudi lobisine sempatik görünmezlerse, bir sonraki seçimde medya ya da seçim yardımlarının kısılması yoluyla mutlaka cezalandırılırlardı.Koltuklarında oturabilmek için İsrail’i ne pahasına olursa olsun desteklemek zorundaydılar.Halbuki ABD başkanı Obama, o kendi salonunda konuştuğunda diğer parti üyeleri milli ve popülist sözleri dışında ne alkışlıyor ne deyerinden kalkıyordu.Yani, başkan Obama’nın kendi meclisinde Netanyahu kadar hükmü yoktu.
-Bırakın Jeopolitik siyasetleri!
Rusya’nın Esat sevgisine gelince bunu jeopolitik konulara sıkıştırmak,gerçek sorunu anlamaya yeterli değildir.Rusya, İkinci Dünya savaşından sonra başlayan ABD ile arasındaki güç yarışını sürdürmekte, kaslarını göstermekte kendisini zorunlu hissediyor.Bunun en güzel örneğini Rusya’nın BM Daimi temsilcisi Vitali Çurkin pazartesi günü yaptığı basın toplantısında verdi.
Bir gazetecinin “Rusya’nın Kırım’ı sınırlarına katarak Uluslararası Hukuku çiğnediği,yaşanan son olaylar sonrasında da Güvenlik Konseyi’nin işlevsizliği izlenimi var. Ne düşünüyorsunuz? şeklindeki sorusuna “Yanlış bir izlenim. Şimdi müsaade ederseniz. Genel Sekreter Ban ile başbaşa öğle yemeği yiyeceğim” diye karşılık verip hızla salonu terk ederken, yüzünde gülümseme, salonda ise gülüşme hakim oluyor.
-Erdoğan’ın cevabı ne olurdu?
Eğer BM Güvenlik Konseyi’ne seçilirsek ve dönem başkanlığımız geldiğinde farz edelim ki Cumhurbaşkanı seçilmiş Erdoğan’ın BM’deki olası bir basın toplantısında aynı soruya nasıl karşılık vereceğini düşünürsünüz. Rusya, uluslararası toplumun tüm eleştirilerine rağmen, konumundan çok memnun. Erdoğan da öyle olacaktır. Attığı nutukları kesecek, BM şimdiki gibi işlevini sürdürmeye devam edecektir.
Paylaş