Paylaş
- İptal edilmeli miydi, yoksa edilmemeli miydi?
Yahu edildi, edildi.
O defter kapandı.
Gerekçeleri bile yayınlandı. Beğenseniz de beğenmeseniz de, o fasıl da kapandı.
***
YSK Başkanı Sadi Güven’e yıllardır hiç güvenmeyenler, şimdi onu göklere çıkarıyorlar.
Türkiye’nin hastalığı bu zaten: Hukuk, bana yarıyorsa hukuktur. Esasen ben varsam demokrasi vardır.
İşte o kadar.
***
YSK’lı 7 üyeye “Siz evlatlarınızın yüzüne nasıl bakacaksınız?” diyenlere
bari ben de şunu sorayım:
- Ta referandumdan beri, hakkında söylenmedik laf bırakmadığınız Sadi Güven Hoca’ya, yarın Kızılay’da yürürken rastlarsanız siz onun yüzüne nasıl bakacaksınız? Asıl onu düşünün.
***
Şimdi özetliyorum.
Gerekçeli karar faslını da böylece kapatıyorum:
- Neticeye az mı müessir, çok mu müessir, ne kadar müessir bilemem ama eminim ki YSK’lı 7 üye çok müteessir.
Haa... Öbür 4 üyenin de pek mutlu olduğunu söyleyemem. Bunu da yazın bir kenara.
Çerkes Kıyımı 1864
Göç değil... Sürgün bile değil.
Düpedüz kıyım.
Hem öyle bir kıyım ki, dünyada bunun kadar “büyük felaket” yok.
155 yıl evvel Çerkeslerin çektiği bu acıyı anlatmak için, hiçbir dilde, hiçbir kelime yetmez.
Ama Çerkesler, köklerinden gelen o hasletle ve metanetle dimdik duruyorlar ve giderek daha da yüceliyorlar.
1864 Kıyımı’nı lanetliyorum.
Bütün Çerkeslere sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
Paylaş