Paylaş
Televizyonda bir akademisyen konuşuyor, bölünme’nin ne kadar kötü bir şey olduğunu anlatıyor anlatıyor, tam o sırada, bir izleyiciden bir mesaj düşüyor ekrana:
- Türkiye bölünürse senin eline ne geçecek?
Hoppala.
Dam üstünde saksağan.
Çünkü dinlemiyor, anlamıyor. Sadece nefret kusuyor.
Ardından bir başka mesaj:
-?Maaş kaç?
Ardından bir diğer mesaj:
-?İşçi Bayramı’na karşı mısın?
***
Eskiden radyoda dinleyici istekleri vardı.?Şarkı isterlerdi:
-?Levent’ten Halim, Selim... Beşiktaş’tan Hale, Jale...?Üsküdar’dan Metin,?Çetin... Zeki Müren söylüyor: Esmerim kıyma bana.
Bunlar safiyâne isteklerdi. Adının radyoda geçmesi, dinleyiciye hoş gelirdi.
Şimdi teknoloji sayesinde, ekranlara şeref veriyorlar, açık oturumlara dışardan gazel yolluyorlar:
-?Sen solcu mu geçiniyorsun? Ne biçim darbecisin??Vs...
Bunlar hayatlarında yazı yazmamışlar, Türkçeyi bile öğrenmemişler ama her yere herkese mesaj atarak, kendilerini tatmin ediyorlar. Baş malzemeleri de küfür.
Küfür edip kaçıyorlar.
-?Gel, sen konuş.
Konuşamazlar.
-?Gel, sen yaz.
Yazamazlar.
Sadece hakaret.
İsimleri de belli değil, resimleri de.
***
Toplumun aynasıdırlar.
Maçta kavga çıkarırlar. Mitingin ruhunu bozarlar. Açık oturumun tadını kaçırırlar.
Öfke kültürü hakim.
Teknoloji emirlerinde.
İki tıktık, bir şıkşık... Türkiye’yi kurtarırlar... Maşallah, televizyonlar da bunları buyur ederler. Mesajlarıyla ekranlarda şerefyâb olurlar.
Eh, 1 Mayıs günü, Polis’in sert tutumuna niçin şaşarsınız? Polis de toplumun bir parçası. Taş atan çocuklar ne kadar öfkeliyse, herhalde Polis de o kadar öfkeliydi.
Böyle nereye varılır?
Bu toplum nasıl tedavi edilir?
***
Öfke, bulaşıcıdır.
Nefret, genlerimize işlemiştir.
Meclisteki küfürleşmelerin dibinde hep bu yatar.
En aydın, en okumuş, en karizmatik olanlar bile, kendini bu hastalıktan kurtaramıyor. Emine Tarhan Hanım’ın Cemil Çiçek’le bir tokalaşması vardı. Yüzünü görecektiniz. Vallahi kusacak gibiydi. Keşke elini hiç uzatmasaydı.
Paylaş