Paylaş
İkisi de yanlış diyorsanız, mutlaka bir bildiğiniz vardır, öyleyse doğru olanı bana söyleyiniz.
Onu da söyleyemiyorsanız, şunu anlayabilir miyim:
- Siz herhalde Deniz Yücel’in tahliyesine değil, tahliye ediliş biçimine şaşırdınız.
***
Haklısınız.
Buna Yücel de şaşırdı.
Zira yediği ajan damgasına rağmen, mahkeme onu tahliye ederek, asla yukarıdan talimatla iş görmediğini kanıtladı.
Almanlar, istediği kadar diplomasinin zaferi desin. Oralarda bu işler diplomasiyle mi yürüyor?
Biraz da ben diplomasi yapayım:
- Diplomasinin değil, bağımsız yargının zaferi bu.
Aksini ispatlayacak olan varsa buyursun.
.........
Büyükada sanıkları da öyle.
Mahkeme, hiçbir etki altında kalmadan, onları da tahliye etti.
***
Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak hakkında verilen karara gelince... Kamuoyu bunu “çok ağır bir karar” olarak karşıladı. Onaylayan tek insana rastlayamadım. Zannederim yukarısı da memnun değildir. Zannederim yukarısı da böyle bir karar beklemiyordu. Hatta diyebilirim ki yukarısı da böyle karar istemiyordu. Nerden biliyorum? Hayır. Bir şey bilmiyorum. Sadece kuvvetle tahmin ediyorum. Eğer müdahil olsalardı, zaten sonuç böyle mi olurdu? 5-6 yılla sıyırırlardı.
***
Özetleyelim.
Bağımsız yargı uğruna, müebbet’i -şimdilik- sineye çekmiş bulunuyoruz.
Neyse ki hukuk yolları tükenmedi. İdam’ın muadili olan bu karar, elbet Türk Milleti adına tekrar bir süzgeçten geçirilecektir. Ahmet Altan’ın mahkemede sergilediği “kötü hal” bile, kendisine bir nişan olarak geri dönebilir. Tabii yine bağımsız yargı sayesinde.
Hukuk, sadece Deniz Yücel’e mi işler?
Paylaş