Paylaş
“Mutlu olanlar, Saray’a kapıkulu olanlardır.”
Vallaha alındım doğrusu.
Ne Saray’ın kapısını bilirim, ne de ömrümde Çankaya Köşkü’nün yolunu.
Ama mutluyum.
Çünkü Türk’üm diyorum.
Bir diyebilsen, sen de mutlu olacaksın bey.
Yapma çocuk...
Yunan’ın kabadayılığı tuttu.
Tam da Zafer Haftası’nda geçmiş karşımıza:
- Var mı bana yan bakan diyor.
Sonra görüyor ki pabuç pahalı, bu defa abilerini yanına alıp:
- Var mı bize yan bakan?
Ay, çok korktum.
***
Yâhu Yunan!..
Sivil halkını tenzih ederim ama söyle o komutanlarına, 9 Eylül’e çeyrek var.
Bu defa Ege’de degil Akdeniz açıklarında denize döküleceksin. Seni bırakıp ilk kaçanlar da Arap abilerin olacak... Hele öbür abin, adı üstünde zaten: Fransız... Seni saniyede satacak.
***
Başka abin var mı?
Var... Adına Birlik diyorlar, Avrupa Birliği.
Sakın ona da güvenme.
Senin bu yüzsüzlüğünden, yılışıklığından, o da bıktı usandı... Kaldı ki o birlik, kendini Avrupalı yapan bütün özelliklerini kaybetmiş, kaypak ve güvenilmez bir kurum olmuştur.
***
Bak Yunan!
Arada bir gelip kulağıma bir şeyler söyleyip kaçıyorsun.
Ve her seferinde beni çok güldürüyorsun...
- Niye gülüyorum?
E çünkü hep ne mal olduğunu fısıldıyorsun kulağıma, sicilini sayıp döküyorsun... Söyleyecek bir laf bırakmıyorsun bana...
Öyle güldürüyorsun ki, suratına iki tokat atacak takat bırakmıyorsun insanda...
Ne muzip bir kabadayısın sen... Vursam, beni ayıplayacaklar yâhu.
Hadi hadi, bırak bu hokkabazlığı da gel Boğaz’da birer balık yiyelim.
Paylaş